TÜRKOLOG

Yeni Eflâtunçuluk ve Tasavvuf

Görünmeyen bir gücü  ‘idea’ kabul eden;
Gerçek varlıklarımızın o alemde,
Yani ‘idealar’ alemde olduğunu ileri süren,
Bütün bilgilerimizin doğuştan olduğunu kabul eden,
Bu bilgilere akılla ulaşabileceğimize idda eden bir görüştür.
Bu görüşün tek tanrılı din anlayışı ile yorumlanması Yahudi,Hristiyan ve islam tasavvufunu doğurdu.
Bu dinler ,
Tanrı ile dünya arasındaki düşünceleri tek tanrı inancına bağlı olarak,
Mistik şekilde yorumladılar.
Eflatun idealist bir adamdır.
Tanrısallığı evrenin ‘özü’ olarak görür.
İnsan ruhu Tanrısal alanın bir ürünüdür.
Tanrı,
herşeyin anlamıdır.
İnsandaki ‘’Tanrısal öge’’sevimlidir
İnsan idelere dalarak,
Kendini iyiye,güzele ve gerçeğe adamalıdır.
Kendisini eğlenceye veren kişi,
Ölümlü düşünceler kazanır.
Kendini ölümsüz, Tanrısal düşüncelere veren kişiler mutluluğa ulaşırlar.
Bu düşünce tek Tanrılı dinlerin öğretilerine uygundur.
Yeni Eflatunculuk İskenderiye’de gelişti.
Mistik unsurlarla birleşti,yeni Eflatunculuk adını aldı.
Bu akımın kurucusu İsa’nın çağdaşı olan Pilon’dur.(M.Ö 25-M.S 50) Yahudidir.
O’ na göre ;
Eflatun’un ‘idealeri’ Tanrının düşüncesinde var olan şeylerdir.
Plotinos bu anlayışı genişletip bir sisteme bağlamıştır.
Plotinos’a göre ‘idea’ leri düşünecek bir ‘suje’ gereklidir.
Bu ‘suje’ ye  Plotinos (Nus) der.
‘Nus’ ruh gibi zaman içinde değil,zaman dışındadır.
Zamanın dışında ki bu ‘nus’ soyut ve kutsal bir varlıktır.
‘Nus’ Tanrı değildir, ‘Nus’un üstündeki varlık Tanrıdır.
Ve bir olandır.

O’nu tam olarak bilemeyiz ve kelimelerle anlatamayız.
Kendi başınadır,herşey ondan meydana gelir.
Varlıklar basamaklara ayrılır.
1-En üste Tanrı
2-Altında ‘Nus’
3-Ruh evreni
4-Eşya evreni

Tarikatlardaki Tanrı’ya ulaşmak için Şeyhlerin uydurduğu mertebeler buradan şekillenmiştir.
Aristo’da buna benzer basamaklar dizisi vardır.
Aristo!da basamaklar maddeden Tanrı’ya yükselir.
Eflatun felsefesi ile Aristo felsefesi uyuşmaz,tezattır.
Aristo’ya göre evren gelişim halindedir.
Aristo yorumcusu İbni Rüşd’e de(1126-1198) öyledir.
Plotinos( M.S 203- 270) Aristo’nun tam aksini düşünür.
Evren;
Tanrı’nın bilimi ve tecellisidir,herşey Tanrı’dan yayılıp gelişir.
Tanrı’yı kalp gözümüzle tanırız.
Dinsel cazibe trans halinde ruh bedenden ayrılır,insan Tanrılaşır,tanrı ile bir olur,tanrı olur.
Tasavvuftaki gibi Hallacı Mansur ‘Ben Tanrıyım’ dediği için,

Derisi yüzülüp öldürüldü.(M.S 922)
Şair Nesîmî’nin başına da aynı akıbet geldi,onun da derisi yüzüldü.(1417)
Cüneyd-i Bağdadi’ninde (M.S 830-910) buna benzer görüşleri vardır.
Cüneyd-i Bağdadi’ye sormuşlar;
Tanrı nerde?
Cuneyd-i Bağdadi cevap vermiş;
‘‘ Cübbemin altında.’’
Asaf Halet Çelebi bu konuda şöyle bir şiir yazmıştır;
 Bakanlar bana, gövdemi görürler
 Ben başka bir yerdeyim"
 Gömenler benim gövdemi gömerler
 Ben başka bir yerdeyim
 Aç cübbeni Cüneyd.."
 Cüneyd nerde!?
 Cüneyd’e ne oldu?
 Kendi cübbesi altında,
 Cüneyd kayboldu…

Tasavvuf algısı mistik bir algıdır.
Yeni Eflatunculuğun dine yansımasıdr.
Yeni Eflatunculara göre insanın en yüksek amacı;

Tanrı’ya ulaşmaktır,tanrı ile birleşmektir.
Budizmde ‘Nirvana’ dinsel algısı,Tanrı’ya ulaşma arzusudur,trans halidir.
Görüldüğü gibi kültürler birbirinden etkilenmiş,insalık bu etki ile yoğurulmuştur.
Yeni Eflatunculuğu sistemleyen Platinos (M.S 204 )
Eflatun felsefesi ile doğunun çileciliğini,
İnziva hayatını Akdeniz insanının tatlılık ve neşesi ile birleştirdi.
Devrinin tüm bilimlerini bilen bir aydındı.
Kendini geliştirdi,Roma’ya gitti.
Taraftar buldu,sevildi,siyasetten uzak durdu.
Toplum ve ahlak sorunları üzerine konuştu.
M.S 263 yılında Campani bölgesinde komünist bir topluluk oluşturdu.
Devrin İmparatoru Gallienus bu durumu olumlu karşıladı.
İmparator ölünce;
Tasarı hayata geçmedi.
Zaten Eflatun’da komünist bir devlet ister.
Aileye ve özel mülkiyete karşıdır.
Çileci tarikatlar da tarih içinde komunel yaşantı özlemleri olmuştur.
Bu konuda Aristo Eflatun’u eleştirmiştir.
Aristo özel mülkiyet ve aileye taraftardır.
Tek Tanrılı dinlerde ki bazı kamucu öğretiler, yeni Eflatunculuğun etkisiyledir.
Tek Tanrılı dinlerin ilk yüzyıllarında tasavvuf yoktur.
4 Halife devrinde de tasavvuf kelimesi geçmez.
Darül Hikemede ilk çağ klasiklerinin tecrümesi ile;

Horasan ve Nişabur ‘ da yeni Eflatunculuğun etkisi ile tasavvufi algılar gelişti.
İslam’a adapte edildi.
Onlara göre İlmi-Ledün sırlar alemi yani, görünmeyen bir alem vardı.
Bu alem Eflatun’da olduğu gibi sadece algılanabilen alemdi.
Bu alemin algılanabilmesi için Murşid-i Kamil’in rehberliğine ihtiyaç vardı.
Tarikata girene ‘Salik’ denir.
Amaç cehaletten, kötülükten kurtulup ilme ulaşmaktı.
İlimden kasıt dini; şeyhin öğretilenine göre anlamak, Tanrıya ulaşmaktı.
Eflatun’da da idea’ler alemini kabul etmezsen, gerçek bilgiye ulaşamazsın.
Tanrıya ulaşmanın Aristo’da ve Eflatun’da olduğu gibi;

İslam tasavvufunda da mertebeleri vardır.
Bu mertebeler;
1- Şeriat
2-Tarikat
3-Hakikat
4-Marifet
5-Kutbiyyet
6-Kurbiyet
7-Ubüdiyyet
Ubüdiyyet Tanrılık vasfıdır.
İyi kulluktur, kölelik ve baş eğmedir.
Tanrı’nın varlığında yok olma erimedir.
Her Şeyh;  bu mertebeleri kendilerine göre yorumlamış,

Tarikatlar meydana gelmiştir.
Sonrada kendi aralarında kavgaya tutuşarak yöneticileri etkileyerek;

İnsanların kanının dökülmesine sebep olmuşlardır.
Felsefi algı, dini yobazlığa dönüşmüştür.


Kaynak:
 1-Sosyalizm ve Sosyal Mücadeleler tarihi Max Beer
 2-Antik Felsefe tarihi Ernest Von Aster
 3- B.Russel Batı felsefe tarihi cilt 1.

 

Yayın Tarihi
20.02.2019
Bu makale 5173 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!