Harezm valisinin emriyle pusuya düşürülüp, öldürülen, tamamı Müslüman olan 450 tüccarın kılıçtan geçirilmesi, Cengizhan’ın aklını başından aldı. Cengizhan Bizans’la barış yaparak, barış olmazsa savaşla ipek yolunu kontrol etmek istiyordu.
Ancak Bizans’la savaşa girebilmesi için, Muhammed Harezmşah’ın desteğine ihtiyaç duyuyordu.
Cengiz Han Harezmşah Muhammed’e elçiler gönderdi. Harezmşah Muhammed kazandığı fetihlerle şımarmıştı.
İslamı’da yeni kabul etmiş, inandığı Tanrının kendisi koruyacağına inanıyordu.
Cengiz Han’ı dikkate almadı elçilerini kılıçtan geçirdi. Cengizhan için güçlü bir devlet olan Harezmşahlarla savaş kaçınılmaz olmuştu.
İnandığı bir dini yoktu Cengiz Han’ın. Yüce bir dağa tek başına çıktı. Yedi gün var olduğunu var saydığı bir Tanrıya dua ederek; dua ettiği Tanrıdan, Muhammed Harezmşah’la gireceği savaşta muzaffer olmasını diledi, Firavunun, Musa’nın Tanrısına yalvarmasına benziyordu bu yalvarış. Taa derinden içten bir yakarıştı.
“Ey Tanrı,Nasıl gökte bir tek sen varsan, yeryüzünde de bir tek hakan olmalıdır. Bu hakan da ben olmalıyım, ne olur bana güç ver, yoluma engel koyma”
Bu yakarıştan sonra ordusuyla, 1219 yılında Seyhun (Sir-i Derya) nehrini geçerek, Muhammed Harezmşah devletini yerle bir ederek, Semerkant, Buhara Hive ve Ürgenç’i işgal etti. 1221 yılında Amu Derya (Ceyhun) geçilerek İran topraklarına saldırdı. Nişabur ve Merv düştü. Doğu İran’ın tamamı Moğol kontrolüne girdi. M.S. 1227 de Cengizhan öldü.
Roux Jean Paul’ün ifadesine göre Merv’de Tuluy komutasındaki Moğol ordusu yediyüzbin insanı katletti. Bu olay her Moğol askerinin üçbin insanı öldürmesi demektir. Bu katliamın dünyada benzeri yoktur.
Nişabur’da Moğollar, kesik insan başlarından kuleler ve piramitler yaptılar, canlı olan herşeyi öldürdüler; kedileri ve köpekleri bile.. İran’a; İskender, Araplar bile böyle bir vahşet yaşatmamışlardı. Moğollar canlı olan herşeyi öldürerek kütüphaneleri, camileri yakarak ilerliyorlardı. Bütün tarihçiler bu konuda birleşiyorlar..
Chailand Gerard Göçebe İmparotorlukları adlı eserin 133. Sayfasında şöyle anlatıyor Moğol vahşetini:
‘‘Erkekleri, kadınları, gençleri, çocukları, ihtiyarları, rahipleri nasıl öldürdüklerini görmek gerekirdi. Güzelliklerin övüncünü taşıyan genç kızların ırzına geçiyor, bunlar köleliğe sürükleniyordu. Moğolların korkunç görünüşleri, merhametsiz yürekleri vardı. Onlar yaşlıların beyaz saçlarına saygı göstermiyor, annelerin ağlayışlarına da duyarsız kalıyorlardı. Moğollar şenliğe ve şölene gider gibi katliama koşuyorlardı’’.
Moğollar, Harezm’in başkenti Gürgenç’i işgal ettikleri zamanda tüm şehri yerle bir ettiler. Umumi Türk tarihi Profesörü Hocam İbrahim Kafesoğlu Harzemşahlar Devleti Tarihi adlı eserinde Gürgenç katliamını şöyle anlatır:
‘‘XIII. Asır başında şarkın en büyük İslam devleti’nin payitahtı medreseler, kütüphaneler; şehrin ve devrin en işlek ticaret merkezi muazzam Gürgenç hiçbir iz kalmayıncaya denk yer yüzünden silindi’’.
1972’de Kafesoğlu, Necmeddin Hacı Eminoğlu, Mehmet Eröz, Mustafa Kafalı ve bir gurup üniversitelinin bulunduğu bir sohbette, Cengiz Han’ın Türk olmadığını söylemişti.
Belge sorulduğu zaman ‘‘Tarihte Türklerin Cengiz’in yaptığı gibi bir katliamı görülmemiştir’’ demişti. Ünlü tarihçi Prof. Zeki Velidi Togan, Cengiz Han’ın Türk soylu olduğunu söyler. Cengiz Han’ın bu katliamları yaparken din ve ideoloji yaymak gibi bir amacı yoktu. Bu katliamlar daha sonraları Cengiz Han’ın torunlarının kurduğu devletler tarafından da devam ettirilmiştir.
M.S. 1240 yılında Moğollar Batı İran’ı da işgal ettiler. Kuzeyde, Ermenistan, Gürcistan ve Kırım’a ulaştılar. M.S. 1243 Kösedağ savaşıyla Anadolu Selçuklu devletini yenerek, kuzey Mezopotamya’ ya girdiler. M.S. 1258’te Bağdat’a ulaşıp sonra Abbasi halifesi Mut’asım’ı battaniyelere sarıp, atlara çiğneterek öldürdüler. Çünkü asillerin kanı toprağa dökülmezdi. Halife kansız öldü.
Asırlar önce İslam peygamberi bir ateş yakmıştı. Bu ateşin ışığı Arap soyunu uzak diyarlara kadar taşımış, bu millet zengin ve gururlu olmuştu ve ümmet tek bir gaye etrafında birleşmeliydi, Bu gaye kâfire karşı birlik olmaktı. Fetih ve cihat Müslümanın kaçınılmaz idealleri idi.
İslâm Fatihleri, hırslı bir şekilde, birkaç asırda; İspanya’da Gırnata, bütün Kuzey Afrika, Sicilya, Mısır, Bizans, İran, Türkistan coğrafyalarına hâkim oldular. İslam’ın bu kudreti bir müddet sonra Türklere geçti. Haçlılar Türk sürgüleriyle Anadolu da hırpalandı. Kudüs’e giden Haçlılar Türk ve Arap orduları tarafından yenildi. Kudüs’ün fethinde; Selahaddin Eyyubi onlara büyük bir ders verdi. Türk ve Arap askerleri kol kola haçlılara saldırdılar ve muzaffer oldular. Bu yüzyılda boydan boya İran Moğol idaresi altındaydı.
Cengiz Han’la İran’ın fethine çıkan Kaşkay Türkleri, Oğuz Türklerinin bir boyudur, yerleşip kaldılar. Şimdi İran da önemli bir nüfusa sahipler. Moğolların diğer parçaları, İlhanlılar, Özbekistan’da, Çağataylar, İdil- Tuna arasında Altınordu devleti boy gösterdi. Tüm bu devletlerde Türk nüfus çoğunluktaydı ve bu devletler Türk devleti olarak da algılanır. Çünkü dil ve inanç Türk’ündür.
Moğollar, İran coğrafyası ve işgal ettikleri coğrafyalarda, kitlesel ölümlere, yoksulluk ve açlıklara virane şehirlere sebep oldular. Moğol akınları belirli bir zamanda durdu. Fakat yüzyıl sonra; kendini Moğol ve Türk soylarına dayandıran Timur; aynı şekilde sertlikle bu coğrafyalarda 14.yüzyılda Moğolların işgal teknikleriyle harekete geçti.
Timur, Barlas kabile reisi Torangay’ın oğluydu. Etkili ve iyi eğitimliydi. Kitap okuma düşkünlüğü ve estetik kaygısı vardı. Bu estetik kaygıyı, Semerkant’ı kurarken gidermiş gibidir.
Semerkant Timur’un Roma’sı, Floransa’sıdır. Timur’un doğduğu köyü gördüm. Adı Hoca Ilgâr köyü, Şehrisebz kentine bağlı bir köy. Timur bu köyde doğdu, 69 yıl yaşadı. Köyde çobanlık yaptı. Çobanlık yaparken bir karıncanın yuvasına buğday taşımasını inceledi. Bir karınca 49 hamlede bir tümseği aştı. Karıncanın azmine hayran oldu. O, karıncayı örnek aldı.
O çağdaki yeryüzündeki en yüksek yapıyı köyüne yaptırmıştı. Sovyet komünist mimarisinin, Timur’daki büyüklük ve yükseklik anlayışından etkilendiğini zannediyorum. Ama zarafet ve tezyinatından hiçbir şey öğrenmemişler. Yüksek ve şahsiyetsiz binalar. Devasa binalar, insanlar bu binalar altında eziliyor. Gaye de zaten taşla insanı ezmek.
Timur’un köyündeki bina 37 metre yükseklikte idi. Ama ihtişam ve zarafet bir aradaydı. Ordusundaki atlı okçular müthişti. Fillerle ordu yürürdü. Türkistan, Hindistan, Pakistan, Afganistan tüm pers ülkesi Irak ve Suriye ve Anadolu’yu işgal etti. Yıldırım Beyazıt’ı Ankara Çubuk ovasında 1402 de yendi. Bursa ve İzmir’i yaktı yağmaladı. Suriye’de büyük katliamlar yaptı.1387 de. İsfahan da 70 bin kişiyi kat etti. Katliamdan sonra kenti gezen tarihçi Hafız Ebru “Her biri 1500 kafadan oluşan 28 kule gördüm” der. 1387 de üç yüz kilometre mesafedeki Şiraz’ı hiç kan dökmeden aldı. Şehir teslim olmuştu. Herat, Tebriz, İsfahan Şiraz’la tüm İran Hülagu Han mirası bölgeler Timur’un hakimiyetine girmişti. Şiraz’da meşhur şair Hafız, Timur’un huzuruna çağrılarak, yazdığı şu beytin manası Timur tarafından sorulmuştu.
Eğer Ân Türki-İ Şirazi Bedest Âred Dil-İ Mârâ
Be-Hâle Hinduyeş Bahşem Semerkantü Buhara
Ah O Şirazlı Zâlim Türk, Yüreğimi Avucuna Bir Alıverse…
Yanağındaki O Bir Tek Bene… Buhara’yı Semerkant’ı Vermez Miydim?
Sen demişti Timur,” Önemsiz bir şairsin, benim bütün varlığımı ve enerjimi verdiğim, Semerkant ve Buhara’yı bir güzelin benine nasıl feda edersin?” soru hiddetli ve korku doluydu.
Hafız; “Şevketli hünkârım, bu savurganlık yüzünden değil midir ki sen Hakansın ben böyle sefil durumdayım” dedi.
Zekâ dolu ve esprili bir cevaptı.
1401 de Bağdat’a girdi. 90 bin kişiyi öldürdü. Arkasından Halep ve Şam da korkunç katliamlar yaptı. Arkasında Sivas, Halep sonra Ankara, 1402. Gazneli Mahmut’un Müslüman ettiği Hindu Müslümanlar için, “İslam’a hizmette gevşek davrandılar “gerekçesi ile Hindukuş dağlarını aştı. Katliamları oralarda da deva etti (1398-99).
İslam’ı ilkeli değil, faydacı olarak çıkarına kullandı.
Buharalı Nakşibendi tarikatına hamilik ediyordu. Nakşilik bugünde Türk’ün problemidir; diğer bir iddaa ise, yakın doğu ve İran tarihini etkileyen Erdebilli Safeviyye tarikatına verdiği destekle Şii’liğin temelini attığıdır. Timur, her iki mezhebe de mesafeli durmuştur. Semerkant’da Registan meydanındaki külliyede iki muhteşem cami yaptırmıştır. Birisi Tille Camisi Sunniler için; Aleviler için de Aslanlı Camisini inşaa ettirmiştir. Mezarlarında soyunu Hz. Aliye dayandıran uydurma bir mezar taşı vardır. İşgal ettiği bölgelerdeki insanları köleleştiriyordu. Mühüründe “Men Timur Tanrı Kulı” yazılı idi. M.S. 1400 de Ermenistan ve Gürcistan’ı yerle bir etti ve Kırımı işgal etti. Moğolların hareket ve güç merkezleri İran dı. Bağdat fethedildikten sonra Hülagu Han kuzey batıya çekildi. Hülagu Han şiddeti ve acımazlığı ile tanındı tarihte, Budist’ti, Hassan Sabah belasını yok etti. Hassan Sabah Türk düşmanı, Fars milliyetçisi idi, zeki bir adamdı. Mensuplarına cennet vaat etti. Katliamlar yaptı. Büyük Selçuklu devletini tek başına yıktı.
Hülagu Han devletinin başkenti Tebriz’di. 18 yy Osmanlı şairi Nedim, sevgilisini, acımasızlığı yüzünden Hülagu Han’a benzetir:
“Tahammül mülkünü yıktın Hülagu Han mısın kâfir,
Aman dünyayı yaktın, ateş-i sûzan mısın kâfir”.
İlhanlılar yani Moğollar, İran’da, barışçıl bir siyaset yürüttüler. Yurttaşlara eşit davrandılar. Fetihlerini batıya doğru yönlendirdiler. Ancak; Bu fetihler 1260 da Kıpçak Türk’ü Baybars tarafından Suriye de durduruldu.
Fakat Timur, 1380 de İran’a girdi, yedi yıl içinde tüm İran’a hâkim oldu.
Altınordu Türk devletinin Hakan’ı Toktamış Hanı yendi. Harezmlilerin başkenti Ürgenç’i yerle bir etti. Sadece bir cami kaldı. Şehri temizletip yerine atlar için arpa ektirdi. Ürgenç hiçbir zaman yerleşime açılamadı. Adı Köhne Ürgenç olarak kaldı. Yani yıkık, eski harabe..
Bugün dahi Köhne Urgenç’te açık hava müzesi gibi Timur zulmü seyredilebilir.
Timur Hindistan’ı baştanbaşa işgal etti. Irak’ı işgal etti. Halep’te büyük katliam yaptı. Moğolların yenemediği Memluklü devletini yendi. Kendisine bağladı. Türkler tarafından benimsenen Arap alfabesini değiştirip Uygur alfabesini uyguladı. 1405’te Çin’e yöneldiği zaman öldü. Mezar taşında,
“Adil ve ulu cihangir, yüce hakan, yiğit bahadır,
Emir Timur, burada yatmaktadır” yazılıdır.
Biz ki, Melik-i Turan
Emir-İ Türkistanız,
Biz ki, Türk Oğlu Türküz.
Biz ki, Milletlerin En Kadimi, En Yücesiyiz
Türk’ün Başbuğuyuz,
Söyleyişi, Türkçü bakışın arzu olsa gerek..
(İran ve Turan'ın Derinlerinde adlı kitabımın 95-104 sayfalarından)