TÜRKOLOG

 Türklerin Felsefe’ye Katkısı.

Unsurlar Teorisi Hk..

Türkler’in kutsadığı su, ateş, ağaç, demir yani dört unsur kutsal anlayışı Persler ’in Zerdüşt inancının da temelini oluşturmuştur. Bu dört unsur, Zerdüştlerce kutsanmıştır. Persler ‘in (M.Ö. 499-449) yıllarında Anadolu ve Atina’yı işgal etmeleri üzerine bu unsurlar anlayışı Ege’de İyonya düşünürlerini etkilemiş, madde üzerine yani dört unsur üzerine düşünce geliştirerek felsefeyi geliştirmişlerdir. Ana maddeye:

Thales, su demiştir.

Aneksimenes (M.Ö. 550-445), hava demiştir.

Heraklid (M.Ö. 540-475), ateş demiştir.

Epedokles (M.Ö. 490-430), ana maddenin dört unsuru olduğunu söyleyerek toprak, su, hava ve ateş demiştir. Çinliler ’in etkisiyle dört unsura bir de merkez ilave eden Türkler göğün orta yerine demir kazık yıldızını yerleştirerek dünyayı bu yıldızın etrafında döndürmüşlerdir. Çeşitli Türk boyları, çadırın direği gibi, dünyanın ortasından tanrı katına yükselen bir kutsal ağaç tasavvur etmişlerdir. Belki, dünyanın merkezi kabul edilen demir kazık ve tanrı katına yükseldiğine inanılan kutsal ağaç motifi ilave edilen bu beşinci unsurun yani merkez algısının etkisiyledir.

Hindistan gezimde gördüm ki, Hindu dininde de beş unsur kutsanıyor. Her unsurun ayrı bir rengi var. Hindu tapınakları beş ayrı renk bayraklarla süslenmiş. Hindu inancında kutsal unsurlar şunlardır:

Hava, ateş, su, toprak, boşluk (rüzgâr).

İnançlarına göre, insan beden sertliğini topraktan, akışkanlığını sudan, sıcaklığını ateşten, hareket etme özelliğini havadan almıştır. Boşluğa, esir deniliyor. İnanca göre esir de kutsaldır.

M.Ö. tahminen 3000’lerde, Tanrı dağlarının güney batısı Ural’ların doğusunda yaşayan atlı çoban kültürü içindeki Türklerde de Tanrı fikri doğmuştu. İlk Tanrı fikrinin oluşmasıyla, devlet de oluşma aşamasına gelmiştir. Daha önceki Türklerin Tanrılarını destanlarından öğreniyoruz. Destanlardan anladığımız kadarıyla çoklu(Politeist) bir Tanrı anlayışı var. Bu anlayış Türklerin avcı-toplayıcı devirlerine ait olsa gerek. Atı evcilleştiren Türkler dağlardan düz ovalara indikleri zaman hayvan sürülerini kontrolleri altına almışlardır. Düz ovalarda büyük otlakları denetleyip, tarla tarımcılığını hayata geçirmişlerdir. Bu ovalara yerleşen Türkler, sulu tarıma geçmişlerdir. 

Günümüzden 2500 yıl kadar önce Uygur Türkleri Doğu Türkistan'ın Turfan bölgesinde 'kariz' denen yer altı su kanalları yapmıştır. Bu yer altı su kanalarının toplam uzunluğu 5000 km'yi bulmaktadır. Bu kanalların bir kısmının günümüzde de halen kullanılabilir olması Türklerin bazı boylarının tarım toplumuna geçtiğinin kanıtıdır. Un değirmeni Türklerden batıya geçmiştir.

Türkler M.Ö. 1000’inci yıla kadar muhtemelen kabileler, obalar, boylar, boy birlikleri halinde yaşıyorlardı. Bir otorite etrafında birleşip devlet olmaları, M.Ö. 6. Yüzyılda Saka Türk İmparatorluğu devlet başkanı Alp Er Tunga ile olabilir.  Gök Tanrı’nın yönetim erki yöneten Hakan’la birleşince yani Tanrı adına Hakan halkını yönetme yetkisini alınca devlet organizasyonu oluştu. Atlı göçebeler millileşti(budunlaştı). Tanrı algısı devlet kuruculuğunun algısını yansıtır. Türkler, tanrısal inançlarıyla büyük imparatorluklar kurup dünyaya hâkim olmuşlardır.

Saka Türk İmparatorluğu Atatürk’ün tarihçilere incelettirdiği ilk Türk İmparatorluğudur. Bu İmparatorluğa Persler İskit, Yunanlılar Saka demişlerdir. Yurtları Tanrı dağları, Fergana, Kaşkar bölgesidir.

M.Ö. 7. Yüzyılda bu bölgeden batıya göçtüler, at sırtında yay ve oka alışıktılar. Müthiş bir okçuluk eğitimi vardı, oklarını kemikten yaparlardı. Ok yapımında boynuz kullanmışlardır. İskitler savaşçıdırlar, tarımı değil avcılığı geliştirmişleridir. Bu Türk soyu, tarımsal ürünlerle değil etle beslenirdi. Ata ilk gem ve özengi yapanlar İskitlerdir. Perslerle birçok savaşları olmuştur. İran Hükümdarı Keyhüsrev ile Alp Er Tonga arasında birçok savaşlar olmuştur. Alp Er Tonga’yı Keyhüsrev yenmiş, Alp Er Tonga’nın yerine geçen İmparatoriçe Tomris, Pers kralını öldürmüştür.

      

      Saka İmparatoriçesi Tomris Hatun, M.Ö. 6. YY.

 

Tomris Han, bir tulumu kanla doldurmuş, Pers ölüleri arasında Keyhüsrev’in (Kyros) cesetini bulmuş, kafasını kesip tuluma atarak şöyle demiştir:

“Hayatta kaldığım ve seni yendiğim halde, sen bana zarar verdin. Seni uyarmıştım. Şimdi yapacağım, seni senin kanınla doyurmaktır.”

 

Yazı ;  Muharrem Yellice’nin  ‘’Ziya Gökalp ve TÜRK TÖERSİ ‘’Adlı eserinin 212.215 sayfalarından alınmıştır.

Yayın Tarihi
22.11.2020
Bu makale 4136 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!