1788-1860 yılları arasında yaşadı. İdea felsefesini ustası Sokrat gibi 72 yaşında felsefî kuramıyla anlamaya çalıştığı dünyasından bilinmeze karıştı. Hizmetçisi kahvaltısını yaptırıp dışarı çıkmıştı. Eve geldiği zaman Filozofu koltuğunda gülümser buldu. Kötümser filozof gülümseyerek Hiç’lik dediği zaman ve uzamda kaypolmuştu. Büyük filozoflar genelde iyimserdir. Schopenhauer, Kötümserliği ve hiçliği felsefesine nerdeyse özne yaptı.Romantik dönemin karamsarıdır.Hristiyanlığı sevmez. Hindistan ve Saka Şaman’ı Budha düşüncelerini felsefesinin temeline oturtur. Hint mistik metinleri olan Upanişadları, Budizm ve Vetanta metinlerini okumuştur. Upanişadlardaki, Atman ile Brahman Birliği Evrensel irade düşüncesinin temelini teşkil eder. Budizm’deki Acı, arzu, kurtuluş, benliğin yokluğu, onun etik görüşlerinin temelini oluşturur. Hint bilgeleriyle içten bir yakınlığı olduğunu söylemiştir. Arzu devam ettikçe yaşam döngüsünün sürdüğü algısı, Reenkarnasyon ve Samsara döngüsünün izlerini taşır. Bireysel iradenin evrensel iradenin güdümünde olduğunu söyler. Hint Vedanda inancı bireysel benliği kabul etmez. Varlığı ve kişiliği illüzyon olarak görür. Schopenhauer felsefesinin de nihai sonucu Hiçlik’tir.İnsanı dünyaya ya fırlatılmış bir nesne olarak görür.Yeter neden ilkesi ile açıkladığı varlığı dört temel yapıya oturttur. Oluş, varoluş, biliş ve eylem.
İnsan varlığının içinde acı vardır diyerek özne ve nesne karşıtlığı içinde varoluşu izah eder. Bu karşıtlık zaten Türk, İran ve Hint mitlerinin temel algısıdır. Schopenhauer felsefesinden etkilen Nietzsche, O, iradeyi buldu ama hastalık gibi gördü.Ben iradeyi gücün kaynağı yaptım der. Ve acıyı dönüştürmenin mümkün olduğunu söyler. Nietzsche acıya teslim olmanın insan yaşamına uymadığını varsaydı. Schopenhauer, en iyi yaşamın arzulardan vazgeçmekle mümkün olduğunu söyledi. Ama kendisi öyle Hint fakirleri gibi yaşamadı. Aristokrat yaşadı. Berlin’in, en lüks lokantalarında yemek yedi. Kaniş adlı köpeğiyle sokaklarda dikkat çekti.Yaratan Tanrı’ya inanmaz. Tanrı yoktur. Yaratıcı kötülük üretir: Evrensel irade vardır. O’da İstenç’tir. İrade duyumsudur ve devamlı insanı acıya iter.İnsan kör bir iradenin sonucudur. Bilinç sonradan kazanılır. Varlığın özü, kör ve gayesiz istençtir. İnsan kendi anlamını kendisi kazanır. Gibi düşünceleri vardır. Materyalist değildir. Marks’ı eleştirir.
İradeye vurgu yaptı. İrade kişinin metafizik temelidir. Fakat etik olarak kötüdür düşüncesindeydi. Felsefenin temelini Upanişadlar’a, Eflatun’a bağlar. Bende Hindistan kitabını yazarken aynı kanaate vardım . Kant’ı sever Kendinde Şey kuramını tenkit eder. Kant, gerçekliği tam bilemeyiz. Görünen şeyleri ( fenomenleri) görürüz.. Gerçeklik kendinde şeydir. Ve ulaşılmazdır. Özne, dış dünyayı zihinsel kategoriler aracıyla şekillendirir. Bilgi , özne ve nesnenin etkileşimiyle olur. Schopenhauer felsefesi de idealist Kantçı felsefedir.Felsefesi şu yönden Kant’ı aşıyor. Onun felsefesi irade temelli metafizik oluşturan özgün bir sistemdir. Özne nesne ilişkisi felsefesinin temel örgüsüdür. Bu örgüyü, Hem bilgi hem de varlık kuramı düzeyinde irdeler.Schopenhauer’e göre Kant’ta bilinmez olan Kendinde şeyirade olarak kavranabilir ve bilinebilir. O’na göre, dünya irade ve tasarımdır. Yani dünya bilinçte görünüş halinde olan şeydir. Böyle bakınca, özne bilginin zorunlu şartıdır. Tüm dünyanın Kant gibi özne nesne ikiliğinin içinde oluştuğuğunu varsayar. Dünya, kör, amaçsız, sürekli isteyen acı veren metafizik bir güçtür.Özne kendi bedeninde iradeyi doğrudan deneyimleyerek kendinde şey’e ulaşabilir.Burada özne çiftleşir. Bilen özne ,temsili var olan dünya. Ve irade öznesi, kendi varlığındaki yani bedenindeki güç. Özne gözlemleyen bilinçtir. İradeyi özünde taşır. Nesneler, öznede temsil olarak vardırlar. Onların ardındaki gerçeklik iradedir.
Schopenhauer ,Kant idealizmini çıkış noktası yapar, fakat Kantçı kalmaz. Kant’ı yüceltir.Kendinde şey’i,Fichte ve Hegel,bir tarafa atıp bilgiyi metafik olarak temel yaptılar. Schopenhauer kendinde şey’i korudu. Ve onu irade ile özdeştirdi. Algıya, benim vücudum olarak görünen şeyin benim iradem olduğunu savundu. Felsefesi Kant uyarlamasıdır. 1818 yılında yayımlanan İrade Tasarım olarak dünyayı kendisin yazmadığını kutsal ruhun yazdırdığını söyleyecek kadar ileri gitti. Mevlana’da böyle zırvalamıştı. Kant felsefesini nüanslarla devam ettiren Fichte, Schilling ve hele Hegel’i hiç sevmez. Üçünü de mantıksal ego şişirmesiyle suçlar felsefeyi kilise ve iktidarın hoşnutluğuna adayarak geçim vesilesi yapmakla suçlar. Hegel ve Fichte, Schilling maaşlı profösordür. Meşhur şalr Schiller saray danışmanı, Goethe başdanışman, Herder Kardinaller danışmanıdır . Kendisini felsefe için yaşayan işsiz bir dünya filozofuydu. Onları, kendilerini Tanrı yerine koyan benlik fantezileri olarak görür. Hegel’e çok öfkelidir. Kaba , şarlatan kilise ve devlet filozofu olarak onu küçümser.Hegel’i zamanın budalası olarak görür. Mutlak kavramcılığını akıl zorbalığı olarak görür. Hegel , tarihsel gelişimi ;mutlak düşüncenin kendi kendini gerçekleştirmesidir der. İdeal bir diyalektik kurar. Tez- antitez ve sentez. Bilinç ve düşünceyi, maddenin değil varlığın ürettiğini söyler