14 Mart 2006, Tıp Bayramı bugün.
Kızım Begüm Han’la, Dr. Damat Volkan geldi bize
Yalova’dan.
Dr. Damatdan dolayı Biliyorum bugünün,
Tıp bayramı olduğunu. Günüde kutladık akşam.
Sağlıktan, tıptan dünyanın ahvalinden söz etti uzunca.
Damat ağzı laf yapan insanları ve dünyayı algılayan bir psikiyatrist.
Gecenin geç vaktinde odalarımıza çekildik.
Karanlık gecelerden, süzülüp gelmiş bir ulu ruh girdi rüyama…
Tevfik Fikret’i gördüm Rüyamda…
Koca Fikreti,Tevfik Fikret’i !...
Anlattım sabah kahvaltısında rüyamı…aile efradına!
Hayırdır baba ;
“İki yüzyıl önce ölmüş bir adamın ne işi var rüyanda?…”
dedi kızım.
“Baban uçuyor, bugünlerde Kızım” dedi eşim.
Niye girdi ? Koca Fikret rüyama? Düğün değil bayram değil.!
Ben rüyamda babamı Bile görmüyorum.
Zaten çok rüya da görmüyorum.
Hayırdır inşallah…
Rüyanın bilimsel analizini yaptık damatla.
Freud,Yung ve Adler’den lafladık.
Rüya için psikanalistler;
Dilek gerçekleşmesi, bilinç altına açılan kapı,
Bastırılan duyguların dışa vurumu,
Fiziksel dünyamızın zihinsel boyutu,
Kişinin bastırılmış duygularının dışa yansımasıdır.
Zihnin bilinç dışına ulaşan yoludur.
Uyku sırasında bilinç dışı zihinsel işleyiştir.
İnsanın zihinsel ve bedensel özellikleriyle ilgili bir konu ve olgudur.vs.Diyorlar
Bu gece bilinç altında açılan kapıdan Tevfik Fikret’e ulaştım.
1968-1972 yıllarında prof.dr.Mehmet Kaplan sevdirdi bize Fikret’i.
Mehmet Kaplan ,Çapa Yüksek öğretmen okulundan Kompozisyon,
Edebiyat Fakültesinden de , Yeni Türk edebiyatı hocamdı.
Doçentlik tezide Tevfik Fikret’ti.
Fikret medeniyeti yani aydınlanmayı,
Oğlu Haluk’un nazarında idealize tipi olarak algılamış
Haluk’u, İnsanlar için, ateşi çalarak eziyete insanlık için katlanan ;
Mitolojik yarı Tanrı Promete’ye benzetmiş.
Ülkenin aydınlık geleceği için, Haluk’un amentüsü ile kurtuluşu batıda aramıştır.
Barış ve adaletin olduğu bir dünya özlemindedir.
Özlemini kurduğu bu dünyada Tanrı yoktur.
Dünyada bütün kavgaların sebebini Tanrıya bağlar.
Tanrıya Filozof Niche gibi hiddetlenir şöyle der.
’Sahib-ikainat olan ceberut (zorba),
’O asık yüz ki ,Yaklaşılmaz yanına !’’
O fakat aslı bütün kavgaların
Her şeref yapma, her mutluluk piç
Her şeyi başı ve sonu hiç.
Din şehit ister, Tanrı kurban
Her zaman her tarafta kan,kan,kan
Tablo 2.Abdulhamid ve dünyanın ahvalidir.
Tarih’i kadim ve Sis şiirleriyle Tanrıya ve rejime kılıcını çekmiştir.
Bu kılıç çekişe Karşı, en büyük ve hayasız saldırıyı Mehmet Akif yapmıştır.
Çünkü ; Mehmet Akif medeniyeti İslam’ın amentüsünde aramıştır.
Fikret medeni gelişme ve aydınlanmayı batıda arıyor. Fikret için Akif şöyle diyor.
Bugün Allaha söver, sonra biraz bol para ver ,
Hiç utanmadan Protestanlara zangoçluk eder.
Bir mısra aldığımız uzunca şiiri Akif Safahat adlı kitabına almamıştır.
Fikret erdem sahibidir satılabilen adam değildir.
2.meşrutiyeti İttihat ve Terakkiyi çılgınca alkışladı.
Teklif ettikleri Maarif bakanlığını kabul etmedi.
Gelenler eskiyi aratınca; 1912 yılında;
‘’Yiyin efendiler yiyin bu yağma sofrası sizin ,.
Doyuncaya tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin’ ’dedi.
Dinsiz ve vatansız diye, Ermeni suikastçının 2.nci Abdülhamid’e ;
Attığı bombadan dolayı, Ermeni teröristi övdü diye bende sevmezdim Tevfik Fikret’i.
Fikret’in Rübap-ı Şikeste (inleyen saz) kitabındaki şiirleri,
Osmanlıca nüshadan Kaplan metoduna göre devir ve mekan açısından,
Tahlil ettiğim zaman anladım Fikret’in kırılgan ve tezatlar dünyasını.
Fikret;
Fazla kültürel derinliği olmayan ,Hassas adamdı. Dürüst adamdı.
Ne derse inanarak söylerdi. Hile horda bilmezdi.
Yutmuştum “Rübap-ı Şikesteyi ”Sindirmiştim beynime
Fikret’i…
O, İnsanlığı severdi. ‘’Milletim nev-i beşer, vatanım rûy-ı zemin” derdi.
Katılmazdım bu düşüncelerine, Ben milliyetçi adamdım
Yine de severdim Fikret’i!
Bugün, vatan millet, milletin yarattığı kültür Duygularından
Sıyrılmış insana ;Dünya vatandaşı deniliyor.
Bu günlerde Amerika, Irak ülkesini işgal ederek
İnsanlarını evrensel insan yapıyor. Demokrasi için orada olduğunu söylüyor.
Dillerinde nazlı barış ve özgürlük bu kelimeler fahişe oldu bu asırda.
Pençeleri kaplan, arsalan pençesi gibi, parçalıyorlar insanları!
O insanlar yani yerel insanlar istemişti Amerikalıları!
Yıkmışlardı kendi elleriyle Saddam PUTLARINI…
Şimdi o İnsanlara kalan Kendi acıları!
İnsanlar çektikleri Acıları kendileri yaratır
Kendileri çeker.
Behey Arap!
Arap olduğunun
Farkına var.
Neyine Sünni - Alevi kavgası
Kürt Türk Arap Yezidi kavgası.
Hey gidi koca FİKRET !
Bunları sen düşündürttün bana!
Sende insancıldın Hümanisttin.
Olmuyor işte ! Beni kim ne kadar severse
Sevgim O’na o kadardır.
Fazlası vallahi billahi işlemez…
Koca Fikret !
Dünyanın bugünkü halini
Görünce dertleşmek
İçin mi girdin
Rüyama?…
Üzüldün tabi Dünyanın haline,
Oğlun Haluk’u ,İdeal insan gösterdin millete.
Okusun feyz alsın batıdan istedin
Haluk neslini geleceğin aydınlığı gördün, dedin ki,
Kalbinde her dakika şu ulvi tahassürün
minkar-ı âteşinini duy, dâima düşün:
Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım?
Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım?..
Yükselmek âsümâna ve gülmek, ne tatlı şey!..
Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa... Ey
müştâk-ı feyz u nûr olan âti-i milletin
meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin
yüklen getir - ne varsa - biraz meskenet - fiken,
bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen
esmâr-ı bünye-hıyzini; boş durmasın elin.
Gör dâimâ önünde esâtir-i evvelin
gökten dehâ-yi narı çalan kahramâanını...
Varsın bulunmasın bilecek nâm ü şânını!..
Haluk okudu , adam oldu feyz aldı batıdan.
Sonra oldu PAPAZ ! Atlantik ötesinde Kaldı mezarı
Haluk ’uda anlarım, memleketin yobazları Haluk’a;
Yaşayacak ortam bırakmadı vatanda.
Buna da aldırma ! Kafkaslarda ,Galiçya’da, Yemende – Basra’da,
Her yerde tümen tümen, vardır mezarlarımız.
Bu topraklar için oralarda
Aktı kanımız. !
Asil kanımız.
Kızıl kanımız.
Toprak vatan
Olsun diye…
Vatandır toprağımız
Sulanmıştır kanımızla…
Vatan , Türklük ve İnsanlık adına
Veremeyiz ondan
Bir KARIŞ.
Bugün,
Rüya sonrası
Düşündürdün beni.
Sen düşünce adamısın
Koca Fikret
Tevfik Fikret!
Ara sıra
Yine
Gir
Rüyama…