Bu siyasetçi, şair, düşünür ve fikir adamını tanımadan önce ,onu hazırlayan Türk Toplum yapısındaki siyasi, kültürel ve tarihi olaylara bir göz atmak Karakoç’u tanımak açısından önemlidir. Türk kültür hayatını oluşturan devirleri, şu şekilde anlamlandırabiliriz.
1. Tanzimat Devri.. 1839-1876. Namık Kemal, Ziya Paşa ve Şinasi’nin oluşturduğu bu edebi gurup toplumsal ve romantiktirler. Bunlara birinci nesil denir.
2. Ara Devir. 1876-1896. Rezacai Mahmut Ekrem, A. Hak Hamit Tarhan, Muallim Naci. Sanat sanat için görüşünü savunurlar. Bunlara ikinci nesil denir.
3. Servet-i Fünun Devri. 1896-1910.Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Halit Ziya Uşaklıgil, Fransız etkisindedirler. Bu gurupta üçüncü nesli oluşturur.
4. Fecr-i Ati Devri. 1910-1912. Ahmet Haşim, Celal Sahir, Emin Bülent, Refik Halit Karay vs. Sanat kişiseldir. Saygıya değerdir alnlayışındadırlar sembolizm ve varoluşçu felsefenin etkisindedirler. Mili edebiyata zemin hazırlamışlardır.
5. Milli edebiyat. 1912.1923. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, M.Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Fuad Köprülü vs.
6. Cumhuriyet Edebiyatı. 1923.1940. Bu edebiyat Anadolu insanı ve coğrafyasını anlamaya yönelik bir edebi anlayıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, F.N.Çamlıbel, Ziya ortaç, Orhon Seyfi Orhon. Genelde hece kullanmışlardır.
7. Garip Akımı. 1940-1950. Birinci yeni olarak bilinir. Edebi kurallara karşı çıkararak kuralsızlığı benimsemişlerdir. Orhan Veli, Oktay Rıfat, Cevdet Anday,vs.
8. İkinci Yeni 1954-1964. Cemal Süreyya, İlhan Berk, Turgut Uyar, Ülkü Tamer, Edip Cansever ve Sezai Karakoç. Sürrealizm, varoluşçuluk, Dadaizm, etkisindedirler. Şiir işçiliğine önem vermişlerdir. Bilinç altını yansıtmaya çalışmışlardır. Akıl dışı imgelere yer vermişlerdir. Şiirle her şeyi ifade edebilmeyi amaçlamışlardır. Dilde bilinçli bozma yaratmışlardır. Tanzimat’la başlayan romantik çizgiyi yeniden başlatmışlardır.
1960 Türk Yurdu dergisinin Mayıs ayı sayısında “Samanyolunda Veba” adlı şiiri yayınlanmıştır:
Karakoç 1955-1960 yılları arasında Türk Yurdu dergisinde yazmıştır. 1961 yılında Diriliş dergisini çıkarmıştır. Romantik Sürrialist algılar içeren Samanyolu Şiiri:
Samanyolunda
“Önceden bilen oluş şartlarını çocuklarının
Elleriyle değen koklayan hazırlayan adeta
Sebebine ermeden erişmeden
Korkan ilerdeki korkularla
Noldu zarif latif anneler noldular
Nerde çocuklar gece yarılarından sonra
Çıkıp samanyoluna bakan
Bakarak çocukluğu uzatmaya çalışan
İşleri güneşin doğuşunu yayınlamak
Bütün o çocuklar nerdeler
Kalan ne
Kızların kollarının arasından gözlenen
Samanyollarından
Bakışları benekleyen yalnız ölüm
Ölüm geçti canlı ehram ölüm geçti
O taklar geçip gitti insan üstüne kurulu
Ve bağbozumları bizden bozulan
Artık kendimize bile o kadar yakın değiliz
Gece yarıları samanyolu yok
Gün doğmuş doğmamış
Bütün elmalar çürüdü
Çocukluğumuzun dürbünleri içinden
Geçen siyah halkalı kutsal şehirlerden
Birini bulamadım gezdim bütün karaları
Aşk siyahın beyazdan ayrıldığı
Samanyolunda yürüyen bir karınca
En onulmaz vebayı kutlayan bir güvercin
İki katlı bir arabada
Bu bize yaklaşan bir deniz arabası
Sen ırakta samanyolu ırakta
Ve ay başka bir ay
Sarısı beyazına akmış
Bulaşmış bir yumurta”
Sezai Karakoç, İslami düşünceyi gerçeküstücülükle kaynaştıran, çarpıcı benzetme ve imajlarla yüklü kapalı bir şiir oluşturmuştur. Din duygusunu yeniden diriltmeye çalışmıştır. Etkilediği şairler, Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Alâeddin Özden Ören ve İsmet Özel’dir. Bu şairler 1960-1970 yıllarında İslamcı bir şiir anlayışı yaratmışlardır.
1950’den sonra, Hilmi Yavuz, Özdemir İnce, Ataol Behramoğlu ikinci yeni etkisinde şiirler yazmışlardır. Sezai Karakoç; İslam Medeniyetinin geçmişindeki parlak dönemlere dönerek, “Yeniden Diriliş” algısını işlemiştir. Gökalp’e göre; Medeniyet evrenseldir, Dinsel medeniyet olmaz. Peki Sezai Karakoç’a göre yeniden Diriliş nasıl olacak?
Kendisini kökü mazi olan ati olarak algılar. Yeniden Diriliş Taha adını verdiği idealist genç tarafından yapılacaktır. Akif’ teki Asım, Fikret’teki Haluk gibi. Peki Sezai Karakoç’a göre İslam Alemindeki Diriliş ve dik duruş hangi çağdadır.? İslam dünyasında böyle bir çağ olmuş mudur?
Sezai Karakoç’a göre;
‘’İslam’dan ayrılışın sona erişi, O’na kavuşmanın başlangıcıdır ‘’ Bu ifadeye göre Karakoç, Kendi kafasında yarattığı bir İslami Diriliş hülyasında mıdır? İslami algıda kendini merkeze alan , Diriliş ülküsünü dışarıda aramayan birisi midir? Yoksa, Türk Aydının bilmediği Kayıp Aydınlanma çağına bir özlem midir bu Diriliş algısı? Türk -İslam aydınlanması ne zamandır.? İslam Tarihi açısından önemli olan Bu çağa bir göz atalım.
İslam Aydınlanması;
813-833 yıllarında halife olan Harun Reşittin oğlu Me’mun zamanında başladı. Me’mun, Bilgelik evini kurdu. Arkaik klasikler tercüme edildi. Felsefe, coğrafya, tarih kitapları Arapçaya çevrildi. Bu kurum 1258 yılında Cengiz Han’ın Budist oğlu, Hulagu Han tarafından yıkıldı. Kitaplar Fırat nehrine atıldı. Kütüphane yıkıldı.
Bilgi evinden yetişen İlim adamları
1-Farabi. (830-910) Türk-İslam bigini.Gökbilimçi. Müzisyen Aristo metafiziğini yorumlayan filozof.
2-Harezmi.(780-850). Gökbilimci.matematikci,algoritma ve coğrafyacı. Hive doğumlu.
3-Biruni. (973-1048.) Matematikçi, Gökbilimci, coğrafya ve tarihçi.
4-İbn-i Sina. (980-1037). Tıpçı, Aristo yorumcusu.
Aynı devrede Tasavvuf algısında yetişen insanlar
Beyazit-i Bestami. (804-874.) Zerdüşt babanın oğlu. Tanrı ile başbaşa kalmak kaydıyla dünya arzularından vazgeçmek felsefesini işledi. Melamilik ve Kalenderilik olarak gelişti ve yayıldı.
Tirmizi. (824-872.) Özbekistanlı, Hadis yazarı. Nefsi öldürmeyi öne çıkardı.
Harakani. (963-1033). En iyi şey, içinde kötülük olmayan kalptir dedi. Cennet ve cehennem algısını reddetti. . Tek varlık yaratandır dedi. Bestami yolundan gitti.
Cüneyd- i Bağdadi. (830-910) .Tasavvuf görüşleri diğer mutasavvıfları etkilemiştir.
Halaç-ı Mansur. (858-922). Enel-Hak dediği için Bağdat halifesinin fermanıyla idam edildi. Bestami gibi Zerdüşt dini algısına sahipti. Hint tasavvufu algısına sahip Cüneyt-i Bağdadi’den ders aldı.
Muhiddin Arabi .(1165-1240). Endüslü. Thomas Aguinas’ı ( 1225-1274.) etkiledi. Batıda reform başladı. Karakoç; acaba yaşanmış İslam’ı sorgulayarak bir diriliş ümidi mi ortaya koymak istiyor. Karakoç’a göre; inananlar alışkanlık haline getirmiş oldukları ibadetlerinin farkına varamamaktadırlar.
‘’.. İyi bir kentte
Camide namaz kılan
Omuzları birbirine dayalı
İki Müslümanın arasından geçtim fark etmediler.
Hutbede imamın sözlerinin arasına tek bir kelime
Karıştırdım tek bir kelime
Birkaç kişi irkildi
Gerisi susadı susadı..’’
Böyle bir cemaatin sorumsuz ve duyarsızlığından üzülür. Kendini sorumlu tutar. Bu algıya toplumsal mistisizm denilebilir. Hallac-ı Mansur’un acısını ruhunda hisseder.
‘’…Koparabilir miyiz acaba
Etinden çileli etinden
Döğmeli ciğerinden bir parça
Hallac- Mansur’un….? ‘’
Hızır’la kırk saat adlı eserinde, parçadan bütüne doğru İslam coğrafyasının yetiştirdiği tasavvuf erbabını Hızır kılığında konuşturur. Bu konuşmada öne çıkan isim Vahdet-i vücut felsefesinin öne çıkan ismi Muhiddin-i Arabi’dir. Şaire göre; İslami düşüncenin felsefi yapısı Muhiddin-i Arabi ile yerli yerine oturmuştur.
İslam’ı
‘’Eflatun büyüsünün yankısından kurtaran
Kitaplarını Kâbe yüzüğüne çeviren,.
Bir site kuran sabah yelinden
Bir uygarlık secdeden
Kütüphaneleri meleklendiren
Muhiddin Arabi değil miyiz.?’’
Hızır’la kırk saat adlı şiirinde İslam dünyasının fikir ve düşünce coğrafyasında gezindikten sonra, dirilişin, İslam uygarlığını çağın içine yerleştirmek olduğunu ,bu olgunun insanlığın kurtuluşu olacağına inanır. İslam çağa uymayacak, çağ, İslam’a uyacak. İslam kendi kendisi ile çağdaş olacak. Karakoç’a göre; Diriliş, bir medeniyet tezidir, bu diriliş kolay olmayacaktır. Mehdi’i, Hızır’ı müjde eder.
‘’..konuşacak Mehdi
Geldi derleniş günü
Derleniş toparlanış vakti.’’
Cezayirlilerin Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık savaşında Türkiye’nin Cezayir’e destek vermemesine üzülür. Şiirleriyle onların acılarına ortak olur. Bu acıları dile getiren ‘’ Kutsal At ‘’ şiirini 1958’de yazar.
‘’…Cezayir’de atların
Gördüğünü kimse görmedi.
Kimse bu ölümlerde
Cezayirli gibi ve Cezayirli kadar ölmedi.
Ama Cezayir yaşıyor.’’
Karakoç kendine has karakteriyle Türk fikir ve siyaset hayatına yeni yorumlar getiren inandığını inandığı gibi yaşayan bir kültür işçisidir.