M.Ö. 800 ile M.S. 200 yılları arasındaki zaman biriminde Asya’nın ve kuzey Hindistan’ın hâkimiyeti Saka Türkleri veya Turani kavimlerindir. M.Ö. 6. Yüzyıldaki Saka Türkleri haşmetli hükümdarı Alp Er Tunga M.Ö. 624 yılında ölmüştür. Anılan tarihler arasında Türkistan coğrafyasında Issık Göl’den Altaylara, Tanrı dağlarına, Şimdiki Moğolistan, kısaca sarı Irmaktan Atlantik’e ve Hint okyanusuna kadar olan coğrafyada Türkler hâkimdir. Türk tarihi bilinmezse dünya tarihi izah edilemez. Çünkü Türklerin dünyada temas kurmadığı hiçbir millet yoktur.
Türk soyu uzun veya orta boylu, atak, savaşçı bir millettir. Dilleri göz önüne alındığında Moğollar, Mançuryalılar’la akrabadır. Dilleri Ural-Altay dil ailesindendir.
Altay kolunda olanlar:
- Türkçe
- Moğolca
- Mançu’ca
Ural Kolunda olanlar
- Macarca
- Fince
- Estonca
Bu diller eklemeli dillerdir. Bu dillerin tamamına Turan dilleri denir.
M.Ö. 8. Asırla M.Ö. 2. Asırlara baktığımızda anılan bölge coğrafyasında bu diller konuşulmuştur. Aryan denilen bir ırk veya Soğutça denilen bir dil yoktur. Bu iddia emperyalist bir yalandır. O halde biz Nepal’i hangi tarih üzerine oturtacağız. Tabi ki tarihi birikimlerimizle Nepal tarihine katkı koyarak mutlaka bir noktaya geleceğiz.
Elimizde bir de 1305 yılında doğduğu söylenen kimliği bilinmeyen bir İspanyol Fransisken papazın bu coğrafyalarla ilgili yazdığı el yazması bir nüsha var. Bu nüshayı tercüme ettiren araştırmacı Ali Yıldız, Teke bayrağı ve Kahramanoğulları kitabında bu seyahatnameyi yayınlamış.
13. yüzyılda Avrupa’da mezhep algısı yüksektir. Bu yıllarda birbiriyle mücadele eden iki büyük Hristiyan tarikatı vardır.
1. Dominik Tarikatı:
Katı Katolik öğretileri vardır. Thomas Aquinas(1225-1274) tarikatın mürididir. Descartes(1596-1650)da bu tarikatın mürididir.
2. Fransisken Tarikatı:
Dominiken’lerden daha esnektirler. St. Thomas’ın öğretisini kabul etmezler. Önemli filozofları Roger Bacon(1214-1292) ve Oakhamlı William(1285-1347) dır.
Hristiyan gezgin papaz din ve tarikatını tanıtmak için Milona’dan çıkıp dünyanın yarısını gezmiştir. 1877’de gezi anıları Madrid’de yayınlanmıştır. Orijinal yazması 1350 ile 1360 yılları arası olmalıdır. Kitabında Türkler için şu notu düşmüştür.
Tatarya’da[1] (yani Türkistanda) birbirlerine hiçbir kötülük yapmamaları dışında, Tanrının hiçbir emrini yerine getirmeyen sayısız kabile vardır. Kendilerine çok güvenirler, atlıdırlar. Büyük savaşçıdırlar, İskender bile onları yenememiştir. Çünkü demir kapılara büyük kapılar koyarak sağlamlaştırmışlardır. Bu kapılar uzun süre kapalı kalmıştır. Nihayet kendileri bu kapılardan çıkarak Dünyanın dört bölümünü fethetmişlerdir. (Ergenekon destanına telmih var.)
Çağatay İmparatorluğu’nun tamamı bu silsileden gelir. Ayrıca Mezopotamya imparatorlukları Sakalar, Godlar da bu silsiledendir. Bunlardan bazıları İbrahim Peygamber’in şeriatına dönmüşlerdir. Tatarlar (Türkler) Adem Çağı’nın 7000 yılı tamamlandıktan sonra bütün yer yüzünün hakimi olacaklarını ve bütün insanların kendi yasalarına ve özgürlüklerine göre yaşayacaklarını söylerler. (Türkün Cihan Hakimiyeti Ülküsü).
Kesinlikle hiçbir yasaya uymazlar, birbirlerine kötülük yapmama dışında tanrının hiçbir emrine uymazlar. Bu etrafı dağlarla kapalı Tatarya (Türkistan) yeryüzünün dörtte birini kaplar. Bu ülkenin ortasında büyük bir göl bulunur. Gölün bulunduğu bölgelere Moğolistan derler.
Anlatılarına devam eden Hristiyan gezgin dağlar arasına sıkışmış olan Çağatay İmparatorluğunun merkezinde bulunan Magot Kalesinde kaldığını söyleyerek halkı hakkında, şunları söylüyor:
“İnsanların köpek gibi uzun yüzleri var, çiğ et ve balık yerler; Bu krallık, Semerkant ve Buhara merkez olmak üzere Tibet ve Hindistan’a kadar uzanır.’’ diyor.
Hristiyan gezgin bu tüm bu bilgileri aktarırken Aryan lafından hiç söz etmiyor. Demek ki bu coğrafyalarda birbirine benzeyen halklar var. Yabancı bir halkın buralara gelerek bu halklar içinde asimile olması gibi bir durum söz konusu değil.
NEPAL’İN ESKİ TARİHİNE BAKIŞ
Tüm bu farklı tarih tezleri içerisinde Nepal halklarının rolü nedir? Elbette ki burada da Brahman kastının desteklediği Ari ırkı teorisinin sonuçlarına bakmak gerekir. Hinduizm dininin %80 ‘lerde gezindiği bir ülkede bu tezin geçerliliği resmi tarih tezinde kabul edilmiştir. Nepal coğrafi konumu itibariyle hem Hint altkıtası kökenli hem de mongolya tipi halkları barındırmaktadır.
Tarihi kayıtlara göre Nepal’de ilk yerleşimler M.Ö. 800’lerde Kirati adı verilen halkla başlar. Bu halk Tibet-Birmanya dil ailesine ait bir dil konusup M.S 3.yy’a kadar 29 farklı krallık kurararak önce doğu Himalaya dağlarında daha sonra ise Kathmandu vadisinde hakimiyet sürmüştür. Kutsal Yajurvedik metinlerde ve Mahabarat destanında adı “güzel dağ insanları” olarak geçen bu halk Hindistan ve Nepal arasında ki tarihi köprünün ayaklarından birini oluşturur. 18.yy’da bulunan yazıtlara göre Hindistan doğu Himalaya bölgesinin uzantıları olarak bugünkü Nepal sınırları içerisinde yaşayan bir halktır ve Tibet-Birmanya topluluklarıyla kültürel etkileşime girmişlerdir. Ve bölge Kirati bölgesi olarak adlandırılmıştır. Farklı etnik grupları da içine alır. Tibet bölgesinden gelen göçmen halklar sayesinde gelecek yüzyıllarda Tibet kültürüyle yoğrulmuştur.
Erken Hinduizm devrinde dini ve kültürel alanlarda devamlı savaş ve kavga vardı. M.Ö. 5. Yüzyıllara gelindiğinde Nepal’deki kozmopolit toplum güney Asya ve ötesine ticaret yollarıyla bağlantılı olarak, kentsel alanlar kurarak büyüdü. Terrai bölgesinde de Katmandu’da da kozmopolit yapıya karşılık büyüyen krallığa karşı küçük prenslikler veya kabileler federasyonlara dönüşerek büyüyordu. Bu arada Buddha’nın öğretileri sonraki yüzyıllarda takipçileri tarafından oluşturulan konseylerle sistematik hale getiriliyor farklı felsefi ekollerle birlikte şekilleniyordu. Buddha dini gelişiyor, Stupa adı verilen Buddha tapınakları dağlarda ve taş höyüklerinde şekilleniyordu.
M.Ö. 326’da İskender Hydaspes savaşında Hindistan hükümdarı Porus’u güçlü ordusuna rağmen yendi. Bu savaş hiç yenilmeyen İskender’in yaptığı son savaştır. Babil’e döndü, M.Ö. 323 de öldü. 13 yılda dünyanın yarısını işgal etti. Hint kökenli Chandragupta Maurya İskender’in atadığı valileri yenerek yeni bir devlet kurdu. Devlet büyüdü; Büyüyen bu devlete Maurya İmparatorluğu(M.Ö 322-185) denildi.
Tüm Hindistan, güney Nepal, Bangladeş, Pakistan ve Afganistan bölgelerine hakim oldu. Bu devrede iç Asya ve Avrupa ile yapılan ticari ilişkilerde Kathmandu ticaret merkezi oldu. Ashoka Budhizm’i geliştirdi, resmi din yaptı.
Budistler kendi dinsel algılarına göre ikiye bölünmüşlerdi, Ashoka dinsel birlik sağladı. Dinin mezheplere bölünmesini önledi. Ashoka bölge insanının ruhunda derin izler bıraktı;
Budizm’in gelişmesi ve yayılmasında önemli katkıları olan bir kraldır. Bundan ötürü Budistler tarafından hep itibar görmüştür. Budistler tarafından kutlanan bir dini bayram vardır. Bu bayrama Ashoka bayramı denir. Bu bayram önemlidir.
Ashoka adaletin ve güzel ahlakin kendisinde toplandığı farz edilen örnek bir kraldır. Bu bayram Hindistan’ın kuzey bölgelerinde özellikle Nepal’de heyecanla kutlandığını Biruni “ “Tahkiku ma ul Hint “ adlı eserinin 410-411 sayfalarında bu bayramı anlatır.
Bu dönemde Nepal’de yerli, küçük prenslikler de bulunuyordu. Bunlardan önemli olanlardan biri Shakya prensliğidir. Bu prenslik bugünkü güney Terrai bölgesinde Lumbini bölgesinde konumlanmıştır. Budizm’in kurucusu Siddharta Gautama bu şehirde doğmuştur. Lumbini bugün 75000 nüfuslu bir şehir. M.S 5. yy’da yaşamış Çinli bir rahibin yazmalarından yola çıkarak yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda 1896 yılında General Khadga Rana Lumbini bölgesinde büyük bir dikilitaş bulur. Dikilitaş’ın üzerindeki yazıta göre Maurya imparatoru Kral Ashoka M.ö250’de Budizmi seçtikten sonra Siddharta Gautama’nın doğduğu bu yere bir hac ziyareti yapmış ve bu anıt taşı dikmiştir.
Shakya prensliği büyüyerek bölgede Santhagara adı verilen ilk konfederasyonu oluşturmuştur. Hindistan’da büyüyerek gelişen Maurya imparatorluğu döneminde Nepal’de halen yerel krallıklar hâkimdir. Bu büyük imparatorlukla diplomatik ve kültürel ilişkiler devam eder. Hatta Kral Ashoka Katmandu ziyaretinde kızını Katmandu Prensi Devpal ile evlendirir. Budizm’i resmi din yapar yani kendi inancını halkına dayatır. Tarihteki ilk şeriat devletidir.
Nepal’de Kiratiler olarak adlandırılan kuzeyden geldiği varsayılan bu soy, uzun yıllar değişik zamanlarda MS. 4. yüzyıla kadar yönetici oldular. Bu idari hâkimiyet Hint kökenli Licchavi ailesi tarafından yıkıldı. Daha önceki krallıklar Saka kökenlidir.
Muharrem Yellice NEPAL adlı eserinin 54 -57. Sayfalarından alınmıştır.