Ülken doğruları görmeye başladı ama!...

         CHP İl Başkanı Özer Ülken, Antalya'da halkın verdiği kararın kendileri için çok önemli olduğunu belirterek, ''Yaptığımız yanlışlar varsa onlarla ilgili bu sonuçtan çıkaracağımız çok önemli dersler var'' buyurmuş. Bununla da kalmayıp, “Ortaya çıkan sonucun tüm sorumluluğunu, il yönetim Kurulu adına da üzerime alıyorum” diyerek Baykal ile sorumlulukta payı olduğu bilinen Hoca’yı da saf dışı bırakmış…

Bu durum siyasette önemli bir gelişme. Kısaca centilmenlik…

Ancak bütün bunları söyleyip, bazı gerçekleri kabullenmenin ardından CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve ekibini kurultay toplamaya çağıran Deniz Baykal’ın hemen arkasında yer almak neyin nesi?

Hani Antalya’da alınan sonuçlar iyi değildi?

Her ne kadar sen tüm teşkilat adına tüm sorumluluğu kabul ederek, kendini tek suçlu ilan etsen de, bugün Kurultay isteyen ve Antalya’da listeleri yapıp, seçim boyunca  orkestra şefliğini yürüten Baykal, çok mu başarılı oldu?.

Bir-kaçı dışında Türkiye’deki bütün il başkanları kurultay isteğine karşı Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alırken, senin sesini çıkarmaman; Baykal’a karşı vefa borcu ya da diyet ödemek midir?  Siyaset böyle mi yapılmalı?

Velev ki Kurultay toplandı, ne olacak? Baykal yeniden Genel Başkan mı olacak?  Belki istifa ederken senaryo böyleydi ama, o köprülerin altından çok sular aktı. Artık CHP, o dönemdeki CHP değil. İnsanlar şimdi yeni CHP’yi tartışıyor. Belki bu yeni vitrinden haz etmeyenler ayrılıp yeni bir oluşumda buluşacak, ama Kılıçdaroğlu yeni CHP’nin önündeki engelleri tek tek kaldıracak. Görünen o…

***

Günay Bakan oldu da, yardımcısını bile işaret etti

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, teşekkür gezileri kapsamında Torbalı’ya geldi.

Günay Torbalı Ak Parti teşkilatında yaptığı konuşmasında, İzmir’deki her siyasi çalışmada İl Başkan Yardımcısı Atilla Kaya’nın kendisinin yanında ve en büyük destekçisi olduğunu söylemiş. Günay, “Atilla benim kardeşimdir. Eğer tekrar kabineye girersem, o da veziriazamım olacak”  gibi de absürt bir şeyler söylemiş. Kendisi Padişah, Atilla Bey’de vezir… Tercüme edersek; kendisi bakan, Atilla Kaya da bakan yardımcısı...

Oysa Antalyalılar olarak Turizm Bakanlığının bizim hakkımız olduğunu söylemek hakkımız olsa gerek. Turizm Bakanının; Türk turizminin lokomotifi, turizmin başkenti, turizm girdilerinin yarısını karşılayan  bu kentten çıkması lazım değil midir? Milletvekilliği listelerine bir turizmci koymayan Başbakanının herhalde bir bildiği vardır. Ama şu bir gerçek ki, Ertuğrul Günay’ın padişahlığı da, Atilla Bey’in Veziriazamlığı da erken öten horoza dönecek gibi…

                                                           ***

İlk Mobbing kurbanı kim?

Bu sütunlarda Akdeniz Üniversitesi’ndeki mobbing uygulamalarını gündeme getirmiştik. Kısaca psikolojik taciz olarak adlandırılan mobbinge ilk kez Prof. Dr. Alper Demirbaş uğramış. Yönetimin değiştiği sırada A.Ü Organ Nakli Merkezi Müdürlüğü görevini yürüten Prof. Demirbaş’ın bu görevinden alınmanın yanında yüzlerce hasta kuyrukta beklerken ameliyat yapması bile yasaklanmış. Ne diyelim. Biz ilk mobbing olayımın Islıkçı lakabıyla tanınan Prof. Orhan Kuruüzüm’ün başına gelenleri biliyorduk, ama durum öyle değilmiş.

Bu durumu düzeltirken, üniversitede Öğretim Üyeleri Derneği tarafından bu konuda bir de Mobbing konulu panel düzenlendiğini sizlere duyurmalıyım. Dernek bu konunun üzerine bundan sonra da gidecek gibi görünüyor.

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği'nin düzenlediği mobbing (psikolojik taciz) konulu panele AÜ Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Özmen Metin, Avukat Nusret Gürgöz ve dernek üyesi Nursel Şahin konuşmacı olarak katıldı. Av. Nusret Gürgöz, hukukta mobbing ile ilgili düzenleme olmasa da hukukun mobbingi kabul ettiğini belirterek, "Mobbingle ilgili dava açılabilir. Kanıtlanması koşuluyla, kazanılması da mümkün. Mobbinge maruz kalıyorsanız belgelendirin, psikolojik rapor alın" dedi.

Özmen Metin, mobbingin özellikle işyerlerinde sistematik olarak uygulandığını belirterek, bununla ilgili psikiyatristlere çok sayıda şikayet geldiğini anlattı. Özmen, mobbingin çeşitleri olduğuna dikkati çekti.

Panele katılan Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz ise konuya ilginç bir yaklaşım getirdi. Ökçesiz; Türkiye'de adalet aramanın pahalı olduğunu belirterek, devletin de herhangi bir mobbing iddiasında otoriteyi koruduğunu söyledi. Mobbinge maruz kalan kişinin, hakkını yargıda araması halinde ikinci kez mağdur olduğunu ifade eden Ökçesiz, ombudsmanlık sistemini önerdi. Özellikle üniversitelerde mobbingin fazla uygulanan bir yöntem olduğunu söyleyen Ökçesiz, "Ombudsmanlık sistemi ile mobbinge maruz kalan kişi yargıya başvurmadan, mobbingi uygulayan kişi ile sorunu halledebilir. Yargı süreci hem masraflı, hem uzun bir süreç. Ombudsmanlık sistemini üniversitede uygulayabiliriz" diye konuştu.

Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Kılıç, kendisi ve eşine yönelik uygulanan mobbingi anlatırken, üniversitede mobbingin sistematik olarak uygulandığını kaydetti. Kılıç, üniversitede mahkeme kararlarının da uygulanmayarak mobbing uygulandığını ileri sürdü.