Bir okurum soruyor ve eleştiriyor; ‘’STK’lar ne iş yapıyor yazar mısın?’’ diye… Anlıyorum ki; siyasilerden artık umudunu kesen okurumun sorusunun asıl nedeni, sayıları binleri aşan sivil toplum örgütlerinin ülkede olup-bitenlere karşı sessizliklerinin sebebi…
Demokrasimizde sivil toplum örgütlerinin önemi gerçekten büyüktü. Herhangi bir sivil toplum örgütü, sektörünü ve bu anlamda üyelerini ilgilendiren hemen her konuda açıklama, eleştiri, yorum getirir, alınan karardaki yanlışlıkları kamuoyu ile paylaşırdı. Örneğin bir iş adamları örgütü, son bir yılda asgari ücrete getirilen zamlara eskiden olsa isyan ederdi. Çünkü her yapılan zamda bir işçinin kendilerine maliyetinin ne denli arttığı ortada… Oysa başta en büyük iş adamı örgütü, TÜSİAD olmak üzere Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, yerelde Ticaret Sanayi Odaları ve iş adamları derneklerinden ‘tık’ yok. Bu örneği çoğaltmak mümkün;
Bir gecede çıkarılan torba yasalarla çalışanların, emeklilerin, işçinin, çiftçinin kaderini değiştiren kararlar alınıyor, STK’lar yine sessiz…
Devleti yönetenler; kendilerine dert yanan vatandaşına yanıt vermek yerine azarlarken, Ülkenin en büyük STK’larından Türkiye Tabipleri Birliği’ne alenen rest çekerek kurumun başındaki ‘’Türkiye’’ kelimesinin alınması için çaba harcayıp, yurt dışına giden uzman hekimler için ‘’Giderlerse gitsinler’’ derken…
Kendilerini sık eleştiren ve hayata geçirdikleri toplumun yapısına ve işleyişine uymayan yasaların iptali için tek bildikleri makam olarak yargıya başvururken, Türkiye Barolar Birliği’ni yıpratmak için alternatif, daha doğrusu kendi fikrinde Barolar Birliği kurulmasına izin verirken, o da olmadı Genel Başkanını yanına çekerken,
Yasaları hiçe sayarak, mahkemelerin verdikleri kararları uygulamayan, ya da istedikleri gibi karar vermeyen hâkim ve savcıları başka yerlere sürgün eden, yeni sistemle Demokrasinin temel taşı Yasam-Yürütme ve Yargı erkleri adına tek bir kişinin iki dudağı arasında karar verilirken,
Okullarımızda öretmen açığı ortada iken, ders başına saat ücreti ödeyerek ‘daha ucuza, mal oluyor’ diye vekil öğretmenlerle idare etmeye çalışan, diğer yanda on binlerce öğretmen atama beklerken, Üniversite bitirmiş. Bitirdiği okuldan yeterli bilgiye sahip olduğunu belgeleyen diploması da bulunan gençleri yeniden KPSS denen ve soruları sık sık çalınan absürt sistemle sınava tabi tutup, sözde mülakatlarla kendinden yana olmayanlara aldıkları puan ne olursa olsun iş vermezken,
Medya kuruluşlarının yüzde 90’ına yakını mevcut iktidarın talimatları doğrultusunda hareket ederken, geriye kalan yüzde 10’u da susturmak için yargı silahı kullanılırken, yasalar nezdinde, ‘’Basının hür ve bağımsız olduğunu, gazetecinin toplumda olup biteni yazmak görevi olduğunu’ unutup demir parmaklıklar arasına atarken,
Devletin bizzat yapması gereken, ancak bazı işleri yaptıkları özel ihalelerle boğaz köprüleri, havalimanları, otoyollar ve hastaneler yaptırarak, bu işlerin müteahhitlerine hasta, yolcu ve araç garantisi verirken, hayatım boyunca hiç geçmediğim otoyollar ve köprüler, hiç tedavi görmediğim hastaneler için hazine tarafından ödenen garantiler benim cebimden de çıkarken; Okurum haklı olarak ‘’STK’lar ne iş yapar?’’ diye soracaktır. ,
Bir de sendikalar var. Sendika ağaları … İşçinin nafakasından kestikleri aidatlarla lüks hayat yaşayan, asgari ücret belirlenirken bol bol konuşan, açlıktan, yaşam zorluğundan söz etmelerine rağmen çalışanların umurlarında olmadığı sarısı-kırmızısı sendikalar ne yapar? Kimi iktidarın borazanını çalar, kimi hükümetin karşısında görünüp onların kararlarına uymak zorunda kalırlar.
Ben de bunları yazdığım için, daha doğrusu bazı gerçekleri kamuoyu ile paylaştığım için terörist ilan edilirsem, bu sivil toplum örgütleri ‘sürekli başkan üretmekten başka ne işi yararlar’ diye sormak zorundayım…
STK’lara son sözüm; ‘’uyan artık, uyan…’’