Televizyon muhabiri, İstanbul’un en kalabalık caddelerinin birinde mikrofonu gençlere uzatıyor. Sorusu;
Cumhuriyet ne zaman ilan edildi?
Yaşlarına bakınca üniversite öğrencisi ya da mezunu olduklarını sandığım yaklaşık 15 genç içinde sadece biri bilebildi 29 Ekim 1923’ü…
Soruya; İstanbul’un fetih tarihi olan 1453 tarihini veren de vardı, 2020 diyen de… ‘Hatırlamıyorum’, ya da ‘’bilmiyorum’ diyenler ağırlıktaydı…
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde; Kurtuluş Savaşı mücadelesinde her türlü yokluk ve imkansızlığa rağmen bir bağımsızlık destanı yazarak kurdukları Cumhuriyet’in kuruluşunu bilmeyen gençlerimiz var maalesef… Kendi tarihini, bu topraklar için kanını, canını feda eden binlerce kahramanı unutan gençlerimiz…
Oysa Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 10. Yıl nutkunda bu ülkeyi ‘Türk istikbalinin evladı’ dediği gençlere emanet ederken, bakın neler demişti:
‘’Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur’’
Suçlu gençlerimiz mi?
Peki; bu konuda düzgün ve iyi eğitim alamayan, sözde üniversite bitirmiş ama ülkesini bile tanımayan gençlerimizi mi suçlamak lazım, yoksa onları eğiten önce anne-babalar, sonra öğretmenleri mi? Aslına bakarsanız bu meselenin asıl suçluları Atatürk’den sonra, koltuk sevdası-kavgasına giren siyasetçiler ve onların uyguladıkları politikalardır. Dünyanın hangi ülkesinde görülmüştür ki; mesleği eğitimci olmayan liyakatsiz Milli Eğitim Bakanları neredeyse her yıl değişmiş ve her gelen eğitim politikalarına bir çomak sokup kafasına göre değiştirerek ve işi Arap saçına çevirdikleri için ortaya bu gençlik çıkmıştır.
***
Cumhuriyetin kuruluşunun 10. Yılı kurtuluş mücadelesinde 7 düvele verillen dersin fotoğrafıdır. Bu fotoğraf Nutuk’la taşlanmıştır. 10. Yıl; 1923’de yokluklar içinde kurulan Cumhuriyetin ilk on yıl gibi kısa bir süredeki ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, tarım, sanayi ve eğitim alanındaki başarılarının, dış politikada izlediği yurtta ve dünyada barış ilkesinin genç cumhuriyete kazandırdığı uluslararası güvenilirlik ve saygınlığın tüm ülkede idrak edilmesi ve bu başarıların dünya kamuoyuna duyurulması isteği Cumhuriyetin ilanının 10. yılı kutlamalarını farklı bir anlam kazandırmıştı.
Gelin şimdi Cumhuriyetimizin 100. Yılında ülkemizin içinde bulunduğu ahvale bir bakalım mı?;
- Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş bir sistemle, bir kişi ülkenin geleceği için tek başına karar veriyor, Yasama-Yürütme-Yargı erkleri tek elde toplanmış, hatta 4. Kuvvet basın da… Yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, üniversitelerin özerkliği gibi Cumhuriyetin değerleri yok sayılır hale gelmiş,
- Ülkenin başına bela terörle mücadeleye harcadığımız milyarlara rağmen bir türlü kökünü kazıyamazken, yeni teröristlere davetiye çıkarıyoruz. Sınırlarımız yolgeçen hanına dönmüş, Avrupa bize vize randevusu bile vermezken, biz kapıları ardına kadar açmışız.
- Hayat pahalılığı, enflasyon, zamlar malumunuz… Hele akaryakıta her gün zam yapılmazsa üzülecek gibiyiz. İktidar enflasyonu durduramıyor, parasının değeri en çok düşen birinci ülke olmuşuz.
- Ülkenin yarısından fazlası açlık sınırını aşmış, emekli kan ağlıyor, asgari ücretin altında maaş alan emekli adeta gözden çıkarılmış, biz hala refah içinde yaşayan ve bu toprakların aslında kendilerinin olduğunu söyleyen Suriyeli ve Afganları besliyoruz. Güzelim Anadolu’yu Araplaştırıyoruz.
- Devletin işletmecisi iktidar zamlarla halkı sindirirken, kendileri tasarruf adına bir şey yapmıyor. Beşli çeteden haber alanınız var mı? Onlar senin-benim paramı kendilerine verilen garanti yol, yolcu ve hasta adına almaya devam ediyorlar. 1 triyonu aşan ek bütçenin neredeyse yarısı onlara gidiyor. Ülke batma noktasında ama onlar; ‘’Biz yeterince aldık, ülke bu durumdayken bu garantilerden feragat ediyoruz’’ demiyorlar.
- Ülkenin itibarı kalmamış ama biz ‘’İtibardan tasarruf yapılmaz’’ diye kendimizi avutuyor, yeni saraylar, yeni Vali konakları, binlerce lüks makam aracı almaya ve saltanata devam ediyoruz. Kamu kurumlarında tasarrufun genelgesi var, ama kendi yok…
- Bütün bu olup-bitenlere bakınca ‘bizi yönetenler acaba halkın sabrını mı sınıyor?’ demekten kendimi alamıyorum.
Gelelim 100. Yılımıza…
Evet bu yıl Cumhuriyetimizin 100. Yılı… Şimdiden ulusumuza kutlu olsun.
‘Kutlu olsun da , yılın ortasını geçtik altı ayda neden bir etkinlik yapılmadı?’ diye sormak istiyorum.
Tarih 24.10.2022, yani yaklaşık bir yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Önümüzdeki yıl vasıl olacağımız Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına büyük bir heyecanla, şevkle, coşkuyla hazırlanıyoruz” dedi.
Ben de bu söz üzerine araştırdım, bir ülkenin kuruluşunun 100. Yılı için neler yapılacak diye.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılı dolayısıyla yapılacak kutlamalara ilişkin Cumhurbaşkanlığı genelgesi 24.10.2020’de Resmi Gazete'de yayımlanmış. Genelgenin özeti şöyle:
‘’Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan genelgede, milletin Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının Yüce milletin, kudret ve iradesiyle vatan edindiği Anadolu topraklarını parçalanmaktan kurtardığı hatırlatılarak "Bu mücadele süresince milletimizin en büyük güç kaynağı istiklal ve istikbaline olan sarsılmaz inancı olmuştur. Kurtuluş mücadelemizin köklü hatırasını yaşatmak üzere Cumhuriyetimizin 100. yılı ülkemizin dört bir yanında ve yurt dışı temsilciliklerimizde büyük bir coşkuyla kutlanacaktır." ifadesine yer verildi.
Karara göre; 100. yıl kutlamaları Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı koordinesinde yürütülecek. Kutlamalar kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarının katılımıyla gerçekleştirilecek her faaliyet, İletişim Başkanlığınca oluşturulacak bir kurul tarafından planlanacak ve yürütülecek.
Kutlama ve etkinliklerde kullanılacak her türlü proje dokümanı, logo, afiş, duyuru, davetiye, ilan ve benzeri belge ve görsel dokümanlar, İletişim Başkanlığınca oluşturulacak web sitesinde (www.yuzuncuyil.gov.tr) yayımlanacak. Kurumsal kimliğe uygun olarak oluşturulacak "100. Yıl Logosu" tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca resmi yazışmalarda kullanılacak.
Genelge ile 2023 yılı boyunca düzenlenecek etkinliklerin Cumhuriyet'in 100. yılına yakışır şekilde gerçekleştirilebilmesi için ihtiyaç duyulacak her türlü destek, yardım ve kolaylığın, kamu kurum ve kuruluşlarınca geciktirilmeden sağlanması istendi’’
Yaklaşık 2 yıl önce yayınlanan bu genelgeye göre ocak ayından başlayarak 29 Ekim tarihine kadar düzenlenecek v e 100 yıla yakışır etkinlikler yapıldı da biz mi duymadık acaba? Ya da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılan etkinlikler halka kapalı mıydı?
Hayır hiçbiri değildi. Genelgeyi hazırlayanlar, bu işle görevlendirilen İletişim Başkanlığı; Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği genel seçimlerinde görevli oldukları için bu önemli işe vakit ayıramadılar. Ya da bütçede yeterli ödenek ayrılamadığı için uygulanmaya geçemediler.
Ama başka bir kutlamayı eksiksiz yerine getirdik. Milletimizin demokrasiye olan inancını, bağımsızlık istencini tüm dünyaya gösterdiği 15 Temmuz’un yedinci yıl dönümünde milletimizin verdiği destansı mücadeleyi kutladık!..
15 Temmuz da kutlu olsun, ama iktidarı Cumhuriyete ve cumhuriyet değerlerine saygıya çağırıyor, seçimleri bir kenara bırakılalım, bu halk zamlar altında ezilirken hiç değilse 100. Yıl kutlamaları ile maneviyatı ve huzuru yaşasın, geçmişini unutmasın, çocuklarımız ve gençlerimiz Cumhuriyetin ne zaman ilan edildiğini bari öğrensin…