Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, başta Demokrasi anlayışımız olmak üzere kimlik ve kişiliklerde de erozyon yarattı. İnsanların inanma-güvenme duygusu adeta ortadan kalktı. Egolar yükseldi, makamdaki söz sahibi insanlar ‘’En iyisini ben yaparım’’ tavrına büründü.
Karar verici, her türlü kararı kendine bırakır, tek başına karar vermeye kalkışırsa, kararlar tartışılır hale gelebilir. Karar verici, ülke yönetiminde eli ayağı olan kendi valilerine, kaymakamlarına, hatta belediye başkanlarına güvenmez ve yetki göçermezse bu insanlar ne yapacaklarını bilemezler. En kolayı da yalakalık yapmayı öğrenirler…
Karar verici kendisini bir çember içine alan ve verdiği kararlarda etkili olan 3-5 kişinin sözünden çıkmazsa, çok yakın zamanda bunun zararlarını görecek, etrafındaki insanları değiştirmek bile işe yaramayacaktır.
Üstelik bir de önemli kararlar, tartışılmadan, uzmanları ile istişare edilmeden, doğacak sonuçları irdelenmeden gece yarıları kararnamelerle alınırsa, olaylar yargıya kadar uzanır, bu kez de yargının bağımsızlığı tartışmaya açılır. Açılıyor da…
Bütün bunları son zamanlarda alınan kararlar nedeniyle yazmaya çalıştım.
Örneğin son 17 günlük kapanma kararı alınırken de benzer şeyler yaşandı. Şüphesiz sadece ‘Yasak’ demekle işler yürümüyor. Bir yandan çiftçiye destekler verip, üretimini artırmasını isterken diğer yandan onların ürünlerini pazarlayacakları kaynakları kapatmak gibi… Haldeki, tarladaki sebze ve meyveleri düşünmeden, yerel üreticilerin elindeki malları dikkate almadan getirilen yasak, tonlarca gıdanın çürümesine, insanların telafisi mümkün olamayan zararlara girmesine yol açmadı mı?
Bu sorunu çözmek için alınan haftada bir gün pazaryerinin açılma kararı hem izdihama hem bulaşın artmasına hem de Pazar fiyatlarının tüketici ve enflasyon aleyhine artmasına yol açtı. Bana göre bu kararın ‘herkes kendine en yakın pazarda alışveriş yapabilir’ diyerek, Pazar yerlerini haftanın 3-5 günü açmaları şeklinde olmalıydı. İzdiham yaşanmaz ve sokağa çıkan insan sayısı azalırdı. Küçük bakkallar kapatılırken, büyük marketlere Pazar hariç bu izin verilmedi mi?
Ya da bu tür kararlar ‘her ilin kendine mahsus özellikleri olabilir’ diye düşünüp Valilere ya da belediye başkanlarına yetki verilemez mi? Verilemez çünkü Valiye de Belediye Başkanına da güvenleri yok…
Mazereti olup, sokağa çıkabilmek için polis ve jandarmanın izin vermesi yetkisini iptal edip, e-devlet üzerinden izin alınmasına ne dersiniz. 82 milyonun hepsinin internet ve bilgisayar kullandığı, hatta okuryazarlığın yeteceği varsayımında iseniz, önce uzaktan eğitim görmek zorunda olan çocuklarımıza birer tablet hediye edin.
Ülkenin dört bir yanında maden ocağı ruhsatları veriliyor. O yörenin insanları günler, aylar süren eylemler yapıyor. Kendi köylerinde maden araması yapılmasını istemiyorlar. Bu kararları alıp Cumhurbaşkanına sunan bürokratlar, acaba ruhsat verdikleri köyleri hiç görmüşler midir? Bunun cevabının kesinlikle ‘hayır’ olduğunu, bu kararlara imza atanlar da biliyor ama emir demiri kesiyor maalesef…
Ya sahillerde yapılan tahsisler… Güzelim Milli park içindeki koyların, doğal SİT alanı ilan edilen cennet köşelerin hazine veya orman bakanlığı tarafından sözde ihale ile satılmasına ne dersiniz? Ya da bedelsiz tahsis edilmesine!..
Benzer şekilde muhalefet partilerinin yönettiği belediyenin kullanımında olan bazı sahillerin ellerinden alınıp Muğla merkezli bir vakfa hiç para almadan tahsis edilmesine söyleyeceğiniz bir şey var mı?
Yine bu sistemde istişare, danışma, ortak akıl, denetlenebilirlik gibi kelimelerin manası unutuldu. Sayıştay müfettişleri tarafından hazırlanan raporlar, muhatap belediye iktidara yakınsa sümenaltı edilip yok hükmünde sayılıyor. CHP’li belediyelerde İçişleri Bakanlığı müfettişleri artık kadrolu memur gibi yılın 365 günü belediyede denetim yaparken, bazı belediyelere hiç uğramamaları doğru mudur sizce? Ya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı için soruşturma açılan fotoğraflara bir bakar mısınız? Ya, ‘’Bu bürokratlar bizi çalıştırmıyor’’ diye şikâyette bulunan belediye başkanlarına ne dersiniz?
***
Bir İmar Yasasımız var evlere şenlik… Tek katlı köyde bir inşaat yapmaya kalkın, Büyükşehirlerde köyler mahalle olduğu için sanki şehirde apartman yapıyor gibi evraklar hazırlamak zorundasın. Hazırladığın evrakları bazı kamu kurumlarına da onaylatmak… 8 ayrı mühendis ev için plan çizecek, her mimar ve mühendisten oda kayıt belgesi dışında ikametgaha kadar ek evraklar istenecek, inşaatta kullanacağınız demir görevliler tarafından tek tek sayılacak, daha çok işlemi var ama geçeyim. Harcadığınız 30 bin liraya yakın vergi, harç, mühendis, mimar parası da cabası… Bütün bunları köylünün yapma, daha doğrusu becerme gücü olmadığı için askerden gelen oğluna evi kaçak yapmak zorunda. Şikayet olmazsa da kimse sesini çıkarmaz. Devlet Baba, adı üstünde baba evlatlarının işini kolaylaştırmakla görevlidir. O devletin ki varlık sebebi vatandaşıdır. Niye böyle işi zor sokarlar ki, anlamak da mümkün değil.
Haydi fazla moralinizi bozmayım, zaten buruk bayram kutluyoruz. Mutlu bayramlar…
Not: Bu makale 12 Mayıs 2021’de Anadolu Bayram Gazetesinde yayınlanmıştır