Ak parti İktidarının geride kalan 21 yılda yaptıkları arasında bana göre en önemlisi basını ele geçirme operasyonudur. Planlı şekilde yürütülen bu operasyonda yandaş gazete olmak istemeyenler maliye kıskacına alınarak, kamu bankalarının parası ile satın alınmış, sonradan medyaya giren, ancak asıl işleri gazetecilik olmayan iş adamları çaresiz iktidara boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Hele bir gazetenin satışı var ki; gazete; bir kamu bankasından alınan 750 milyon dolar kredi ile satın alınmış, iddiaya göre bu kredi geriye hala ödenmemiştir.
‘’Peki bunun, daha doğrusu taraf tutmanın ne sakıncası var?’’ diye sorunlarınız olacaktır.
Kendilerine göre onlar da haklıdır. Ancak Demokratik ülkelerde olduğu gibi, Demokrasi’nin ayakta kalması, kuralları ve kurumları ile yaşaması için basın bağımsız olmak zorundadır. - * -
- Basın; Atatürk’ün dediği gibi milletin ortak sesi olmalıdır.
- Basın; dünyada ve ülkede olup bitenleri tarafsız, bağımsız ve özgür bir şekilde, üstelik yorum yapmadan kamuoyuna duyurmak zorundadır.
- Basın; iktidarları özgürce eleştirmeli, vatandaşın sıkıntılarını, ülkede yaşanan yanlışları, ülkeyi yöneten halkın vekillerine halk adına soru sormalı ve bu yolla kamuoyu yaratarak halkı bilgilendirme görevini yerine getirmelidir.
- Yine büyük önderin dediği gibi o zaman ‘’Basın Hürdür sansür edilemez’’ diyebiliriz.
Maalesef yaygın basında başlayan iktidar yanlısı yandaş gazeteler arasında, son yıllarda yerel basında da kaymalar başlamış ve özet olarak yazılı ve görsel basının yaklaşık yüzde 90-95’i iktidarın borazanının çalmaya başlamışlardır.
Bütün bunların doğal sonucu olarak muhalefet partilerinin haberlerini vermeyen, üstelik muhalif partileri ağır dille suçlayan bu gazete ve televizyonlar, asıl görevleri olan kamuoyu yaratma misyonunu da dibine kadar yanlış kullanmaya, tek taraflı yayıncılıkları ile de adeta ülkede yaşayan insanları bölmeye, ayrıştırmaya, birbirleriyle kavga etmeye kadar uzanan bir tablo ortaya koydular. Özellikle de dini duygular, mezhep ve ırk ayırımcılığını hükümet edenler, ülkeyi yönetenler de bu gazete ve televizyonlar aracılığı ile yapmaya başladılar.
Bu kadar da fazla
Zaman içinde gazete sahiplerinin otosansürü ile gazetelerde çalışan muhabirler ve yazarlar da taraflı olmaya başladı. Muhalefeti eleştiren Cumhurbaşkanının açıklamasına ilişkin makale yazan yazarlar; ‘’Bu kadarı da olmaz’’ dedirten bir yanlışla ‘Diliniz KABA, Vicdanının Taş’ aynı başlığı ile büyük-küçük harf bile aynı olmak üzere gazetelerine taşıdılar.
Ve bu tür yayıncılık sonrası gazeteler güvenilirliğini, gazeteciler ve yazarlar saygınlıklarını yitirdiler. En güvenilir mesleklerin başında gelen gazetecilere güvenin dip yapması, gazete satışlarını da etkiledi ve sadece Hürriyet’in 1 milyon trajı aştığı 1980’li yıllardaki satış rakamlarını, 50’ye yakın gazete bile toplu olarak ulaşamadılar. Şüphesiz traj düşmesinde televizyonların ve sosyal medyanın da etkisi var ama asıl etki güven bunalımından kaynaklandı.
Korkutan söylemler
2023 yılında yapılması planlanan seçimler yaklaşırken, iktidarın özellikle tüm kürtleri HDP’nin ve daha tehlikelisi PKK’nın bir uzantısı gibi gösterme yanında, seçimlerde en büyük tehdit olarak gördükleri 6’lı masanın 7. Bacağı olarak ısrarla HDP’yi gösterme gayretine son olarak şehitler üzerinden ortaya koydukları söylemler; kavgayı, savaşı çağrıştırıyor ve de terörün ekmeğine yağ sürüyor. Ülkenin partili Cumhurbaşkanı açık ve net olarak rakibi CHP için; ‘’Teröristlerin ucu CHP’ye çıkıyor’’ diyerek çok tehlikeli bir oyunda başrol oynuyor, gazeteleri aynı manşetleri atarak, ‘’CHP’nin gazetecisi Polis Katili’’ başlıklarını atarak adeta yangına körükle gittiler.
Buradan meslekte 52 yılını dolduran biri olarak gazeteci meslektaşlarımı akl-ı selime davet etmeyi görev biliyorum. Kişisel menfaatlerinizi bir kenara koyun. Biz siyasetçi değiliz. Sizler yol gösterici olmalısınız. Mesleğinizi tarafsız olarak, en önemlisi de halkın yanında yer alarak yapmalısınız. Vicdanınızın rahat geceleri yastığa başınızı koyduğunuzda uyumak istiyorsanız bunu yapın.
Siyasetçiler her şeyi söyleyebilir. Muhataplardan birini savunmak bizim görevimiz değil. Bizim görevimiz her iki tar5afın da sözlerini yazıp sorumu kamuoyuna bırakmaktır. Yangını körüklemek değil, gerekirse söndürmektir.
Benden söylemesi, son pişmanlık fayda etmez, kendinizi düşünmüyorsanız mesleğinizi ve geleceğinizi düşünün…