ANTALYANIN KAHYASI

Kavga istemiyoruz!..

Milli İrade; mayıs ayında iki büyük sınav verdi. Milletvekilliği genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini tamamladık. Kazanan-kazanamayan belirlendi. Sonuç ne olursa olsun, bir demokrasi sınavı olan bu süreçten kavgasız-gürültüsüz çıkmamız önemli.

Vatandaşımız da böyle düşünüyor.

En kötüsü yüzde 52’si böyle… Ama gelin görün ki bu demokrasi sınavının önemli unsurlarından biri olan siyaset kurumunu temsil eden vekillerimizin sırf oy uğruna attıkları taklalar, yüreklerinden gelmeyen söylemler- iftiraya varan yalanlar, kumpaslar, yandaşlar her gün gündemi istedikleri yere çekiyorlar.

Açıkçası kavga çıkarmak istiyorlar.

Tıpkı çocukların oyunda, arkadaşının yaptığı kumdan kalesini yıkarak kavga çıkarmak istediği gibi…

Oysa siyaset kurumu aktörleri vekillerimizin o kadar çok ülke yararına yapacaklar işler var ki…

Vatandaş açlık ve yoksullukla mücadele ederken, evine akşam bir ekmek götüremezken, çocuğunu okula gönderemezken, atık sebze-meyveleri alabilmek için semt pazarının kapanmasını beklerken onlar kendi aralarında kavga etmeyi, birbirlerini suçlamayı, gündemi değiştirmek için her türlü dezenformasyona başvurmayı görev, en önemlisi de hizmet sayıyorlar. Birbirlerini yalan-yanlış suçlarken yüzleri bile kızarmıyor, yalan söylerken de öyle...

Ve biz, bu ülkenin bireyleri kuzular gibi her söylediklerine inanıyor, kahve köşelerinde, sohbetlerde kurulmuş robotlar gibi o yalanları kaynağından duydukları doğru gibi aktarıyorlar…

Antalya’da eskilerden kalma bir söz vardır:

‘’Şarampol’ün başında söyle, sonuna git kendin de inan…’

Şarampol uzun bir cadde. Şehri doğudan batıya ikiye bölüyor. Bu caddenin başında söylediğiniz yalana, sonuna vardığınız da siz de inanıyorsunuz.

Biz işte böyle saf bir toplumuz.

5 yıl boyunca çıkıp mecliste bir konuşma bile yapmayan, katıldığı toplantıda grup başkanını yan gözle sürekli izleyerek o parmak kaldırdığında kaldıran, indirdiğinde indiren vekillerimize ne dersiniz. Aslında gördüğünüzde; ‘’Kentin için, ülken için sen beş yılda ne yaptın?’’ diye soracağına, senden habersiz liderlerin yaptığı listeye tekrar girdiğinden gidip o adama tekrar oy verirsiniz.

Liderin biri çıkar, yurt dışına giden doktorları durdurmak, haklarını iyileştirmek yerine, ‘’istedikleri yere gitsinler’’ deme hakkını kimin verdiğini sormanız gerekirken; dedeyi görev sayarsınız. ‘’Helal olsun, bize doğru dürüst hizmet etmiyorlar, bir de tehdit ediyorlar. Helal olsun benim liderime’’ demeyi görev sayarsınız… Aynı liderin Mersin mitinginde bir çiftçinin durumları ile ilgili dert yanmasına kızan liderin ‘’Ananı da al git!..’’ sözleri gazetelerde yer alınca baskı ile gidip o’nun yaptığı gibi liderden özür dilersiniz.  Gazeteciyim, yazarım diye geçinen bir güruh, kendilerine gönderilen hazırlanmış makaleleri aynı başlıkla köşelerinde yayınlar da, gıkları bile çıkmaz, yüzleri de kızarmaz tabii…

***

Bunların hepsi kabul… Ama lütfen artık şu dillerinizi kesecek misiniz, ya da başka bir şey mi yapacaksınız birbirinize hakaret etmeyin. Kavga çıkarmayın. İşinize bakın ülke batıyor, sizin umurunuzda değil ama 85 milyonu yangın yerinde yaşamak zorunda bıraktınız. Artık ağızlarınızda pelesenk yaptığınız Türkiye’nin bekası için iktidar-muhalefet ayırmaksızın kol kola girip ülkeyi bu girdaptan çıkarın. Yoksa tarih ve bu vatandaş sizi affetmeyecek…

Yazarın Notu:Bu makale Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun 1. Bayram günü yayınlanan Anadolu Bayram Gazetesinde yayınlanmıştır.

Yayın Tarihi
04.07.2023
Bu makale 784 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!