Belki biraz geciken bir yazı bu. Ancak bana göre Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın söyledikleri açısından önemli.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, geçen hafta sonu Antalya bölgesindeydi. Bakanlığı ile ilgili toplantılara katıldı. Aslında gündemdeki konular bahane, asıl mesele milyar dolarlar kazandığımız turizmden kentlerin neden yararlanamadığı sorusuna cevap aramaktı. Hem Bakan Günay, hem de konuşmacıların hemfikir oldukları tek konu belediyelerin kendilerine verilen imar planlama yetkisini kötüye kullanarak, turizm merkezlerinde çöplükler ve beton yığınları oluşturmalarıydı. Özellikle Bakan Günay, Dünya-Garanti işbirliğiyle düzenlenen “Garanti Söyleşileri” nde yaptığı konuşmasında rant meselesini ortaya koyarken, TOKİ’yi kastederek, rant kaygısının kamuda da varlığından sözetti. Elbirliği ile Ege’de, Akdeniz’de doğayı nasıl katlettiğimizi örnekleri ile anlattı.
Eğri oturup doğru konuşalım ve Antalya’da 1983’den bu yana yapılanları biraz eleştirelim:
Türkiye’nin ilk entegre turizm projesi, “Güney Antalya Turizm Geliştirme Projesi” belki de bu konuda devletin attığı en iyi adımdı. Kemer’de 20 bin yatak kapasiteli turistik oteller için önce altyapıyı getirmek, ardından işadamlarının üst yapıyı yapmalarını sağlamaktı. Öyle de oldu, ancak her işte olduğu gibi bunu da sulandırdık ve 20 bin yatak kapasitesi yeni tesislerle 70 bine çıktı.
Ardından aynı hatayı Belek’de yaptık.
Ardından Kundu’da bu kez, altyapısız, bırakın arıtmayı, yolu bile olmayan ormanlık alana, her zaman olduğu gibi rant hırsımıza mağlup olarak sıra sıra oteller dizdik.
Bunların hemen hepsinde, yerel yönetimlerimiz de, “Madem rant var” diyerek otellerin karşısına, zemin etüdü bile yapmadan, zaman zaman bataklıklara sıra sıra, çok katlı apartmanlara izin verdiler.
Sonra da kalkıp, hep bir ağızdan, “Bu her şey dahil sistemi çıktı, turist kaldığı otelden çıkmaz oldu. Turizm bu kente bir şey bırakmıyor, turist para harcamıyor, esnaf perişan” diyerek ağıtlar düzmeye başladık.
Ama hiçbir yetkili, ya da meslek örgütü temsilcisi, ve de en önemlisi oy peşinde koşan bir yerel yönetici ve genel olarak siyasiler de çıkıp;
“Kardeşim sen turiste ne vereceksin de sana gelsin. Turistik bölgelerde apartmanlar dikeceğine eğlence merkezleri niye kurmadın? 5 yıldızlı otellerin karşısında barakalarda kurduğun tezgahta, çakma 1-2 dolara tekstil ürünleri satarak mı turistten para alacaksın? Ya da, hanutçuların aracılığı ile yaka-paça dükkanına sokup kazık atmayı hedeflediğin turistten mi para alacaksın?” demedi, diyemedi.
Belediye Meclislerinin gündemlerine bir bakınız. Yüzde 90’ı imar planı tadilatı. Çünkü bizde planlar tadilat yapılmak için yapılır. Rant hesabıyla, yandaş ve dost kayırmak adına yapılır. Plan tadilatları son yıllarda yerel yönetimlerin geçim kaynağı haline gelmiş ya da getirilmiştir.
Ve bütün bunlar her iktidar döneminde devam ederken, bir de böbürlene böbürlene “Dünya Kenti Antalya” hikayeleri yazarız. Turizmi sadece gelen kişi sayısına entegre eder ve “Turizmin Başkenti” etiketini kendimize yapıştırırız hemen… Çok arzu ederiz şüphesiz ama, hiçbir eser yapmadan, geçmişimizle öğünerek Avrupa’nın Kültür Başkenti olma sevdasına düşeriz.
Bu işlerin böyle gitmeyeceğini artık birilerinin söylemesi lazım. Her toplantıdaki konuşması ile bunun mesajlarını veren Kültür ve Turizm bakanı Ertuğrul Günay’a da hepimiz kulak verelim…