Aslına bakarsanız bir yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tartışmanın artık yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü Türk halkının yüzde 52’sinin “Evet” Oyu ile Parlamenter Sistemi bırakarak bu yeni sisteme geçtik. Demokrasilerde çoğunluğun verdiği kararı kabul etmemek de mümkün değil.
Ancak sistem bir yana, sistemin getirdiği sıkıntıları ve sorunları tartışmamız gerekiyor. Bir ülke yönetimini, “Göç Yolda Düzelir” mantığı ile zamana bırakırsak, daha doğrusu sorunları ortadan kaldıracak tedbirleri almazsak hata yapmış oluruz.
Peki, nedir bu sorunlar?
En başta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile TBMM’nin yetkisi göstermelik, sayısı 600’e çıkarılan vekiller de mostralık hale geldi. Gazeteci meslektaşım Saygı Öztürk araştırmış, daha doğrusu meclise bir karne vermiş.
Buna göre meclis Başkanlığı’na ağırlıklı olarak muhalefetten verilen 13 bin 488 soru önergesinin 7 bin 439’una yanıt bile verilmemiş. Aynı şekilde 1.459 Araştırma Önergesinden sadece 5’i kabul edilmiş, Kanun çıkarmakla görevli Yasama organı TBMM’ne verilen 2 bin 19 Kanun Teklifi’nden 39’u yasalaşmış… Buna karşın Cumhurbaşkanlığından gelen 41 kararname hayata geçirilmiş.
Yani ülke TBMM’nden çıkan Yasalarla değil, kararnamelerle yönetiliyor…
Ayrıca bu rakamlar da gösteriyor ki; iktidar vekillerinin, muhalefetten gelen her teklife “Hayır” demesi yüzünden bu yeni sistemde Meclis değil, Saray ön plana çıktı. Belki biraz ağır kaçacak ama koskoca TBMM’nin Yasama görevini Saray üstlenmiş oldu. Aslında bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan da, zaman zaman basınla sohbetlerinde bu konuda serzenişlerin bazılarına hak veriyor.
Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yere-göğe sığdıramayan biri var ki; “Cumhurbaşkanlığı sistemi bir macera değil, mecburiyettir” diyen MHP Lideri Bahçeli, “15 Temmuz’da fiilen ömrünü dolduran Parlamenter sistem” ifadesini kullanırken kendisi bile buna inanmıyor.
Peki böylesi bir ortamda parlamentodaki 600 milletin vekili ne yapıyor dersiniz?
Tek kelime ile yaptıkları “Masturbasyon”
Çıkıp kürsüye kendilerine verilen süre içinde konuşuyor, eleştiriyor, kızıyor, kavga ediyor, kabul edilmesi mümkün görünmeyen soru ve soruşturma önergesi hazırlayarak kendi tabanına mesaj veriyor, açıklamalar yapıyor… Maaşını alıp, yüzde yüz zamlanarak 2 liraya çıkan çorbasını içip keyfine bakıyor…
Var mı böyle bir ülke?…
Başkanlık sisteminin uygulandığı Demokratik ülkelerde parlamento bu kadar vasıfsız hale getirilmemişti.
İşte şimdi, ekonominin haline, tarafsız ve bağımsız Merkez Bankası Başkanının görevden alınmasına, üniversite mezunu milyonların işsizliğine, öğretmen açığı varken mezun öğretmenlerin perişanlığından hiç söz etmiyorum ama yeni sistemi bu yönleri ile tartışmalıyız. Vekillerimiz görevlerini yapamıyorlarsa, hiç değilse tartışıp kamu vicdanını rahatlatsınlar…