Sevgi

Bir süre önce dostlarla söyleşirken yılın değişik günlerinde dünyaca kutlanan özel günlere değinmiş; “ örneğin sevgililer gününden değil de yılın her günü, her an sevgiden söz etsek” düşüncesinde birleşmiştik. Sonra da özel günler ve özellikle sevgi üstüne uzun uzun söyleşmiştik.

Düşününce; sevmenin belirlenmiş bir günü, saati, biçimi olması ne kadar saçma geliyor insana.  Çünkü sevgi her an, her yerde tadılabilecek, yaşanabilecek bir duygu. Birileri çıkıyor olaya salt tüketim açısından bakarak günler uyduruyor. Hepsi küresel ekonominin üretimi ve yönlendirme, biçimlendirme uygulamaları. Bu durumda sevgi başta olmak üzere en insansı duyguların maddeleştiğini söylemek yanlış olmaz.

İyi de gerçek sevgiye ne oldu? Her an, her yerde yaşanabilecek ve ömür boyu sürecek, tüm canlılar için yaşamsal bir besin kaynağı sevgiler, bu uygulamanın neresinde? Kısacası yılda bir gün bir şeylere, yakınlara sevgi gösterisinde bulunmak, insan gibi insanlık için çok az ve yersiz bir davranış.

Hele günümüzde o kadar anlamsız sevgisizlikler yaşanırken!  Savaşlar, ekonomik sıkıntılar, sevgisizliğin ne kadar büyüdüğünün resimleri.  Ayrıca ekranlara bakın. İnsanlar yalnızca ağlıyor,  yalnızca ölüyor ve yalnızca acı çekiyorlar. Çocuklar ise sevgisizliğin, ilgisizliğin odak noktası, kötü davranışların kurbanları. Ya yaşlılarımız;  son günlerinde, sadece sevgiye ihtiyaç duyanlar, ilgi ve sevgi özlemi içinde kıvrananlar.

İş yaşamı ise bir yarış sanki. Hedef ‘ben en iyisi olmalıyım, ben en çok satmalıyım, ben çok kazanıp iyi yaşamalıyım!’ İşte sevgisizliğin başladığı nokta.

Oysa yaşamımızdaki insanlar bizlerden sadece sıcak bir kucaklama ya da uzatılan bir el bekliyorlar. Bir anlık içten bir davranış, düşünceden bakışlara, oradan ellere ve bedene yansıyan bir içsel, bir duygusal bağ! Çok mu zor?

Bunun için çok uğraşmamıza da gerek yok aslında. O güne kadar ertelediğimiz bir telefon konuşması, yazmayı ertelediğimiz bir not, bir telgraf, yemeğe ya da bir gösteriye davet, karşılıksız bıraktığınız bir iyiliğe teşekkür etmek, anlık karşılaşmalarda bile sevgiyle ”nasılsın” diyebilmek, sevgiyi yaşatmanın, sürdürmenin yolu. Kimi zaman sessiz ama sıcacık bir bakış bile yetiyor.

Görüyorsunuz;  iş sevgi vermeye gelince ortam yaratmak çok kolay. Yeter ki biz içimizdeki sevgiyi dışa aktarabilelim. Unutmayalım sevgi anlayışla yaşar. Bencillikten uzaklaşmaktır, bütünleşmektir, çoğalmaktır

İşte kişisel ilişkilerimizi geliştirebileceğimiz ve sevgileri çoğaltabileceğimiz bir yöntem. Herkese karşı anlayışlı olmak ve herkesi anlayışla karşılamak... Herkesin, bize uymasını, herkesin dünyayı bizim gibi görmesini bekleyemeyiz. Ama düşünürsek ortak bileşenleri yakalayabiliriz.

Bir başka açıdan bakınca, sevgi sorunlara çözüm üretebilen bir duygu aslında. Sevgimizin gücü, sorunlarla ve düş kırıklıklarıyla nasıl başa çıkabileceğimizi gösterir bize. Her şey güzelce akıp giderken hoş ve olumlu olmak kolay. Ama yaşamın akışı değişip de geçici olarak bizi güçsüz ve umutsuz bırakırsa, o zaman tek dayanağımız üretilen sevgiler olur.

Kim söylemiş anımsamıyorum ama dilimin ucunda, sevgi bize ‘neden ben’ diyerek zaman yitirmemeyi, ‘şimdi ne yapmalı’ demeyi öğreten yüce bir duygu”. 

Sevgiyi, her konum ve durumda yaşamak, duymak ve çevremizdekilere aşılamak gerektiğini unutmayalım. Seni seviyorum, sizi seviyorum, sizi anlıyorum, sizin dostluğunuza güveniyorum diyebilmek; bunu gerektiği için değil, belli günlere sığdırmak hiç değil, her duyumsandığında açığa vurmak gerek.

Desmond Morris "Sevmek dokunmaktır" diyor. Sevginin dolu dolu bir dokunuş ve bakış, bir de karşılıklı olduğunu düşünün, o ana değer biçilmez.

Öyleyse gönlünüzdeki sevgiyi çekinmeden, ertelemeden dillendirin. Sesinizle, bakışlarınızla, dokunuşlarınızla iletin sevginizi sevgi kaynağınıza. İletin ve paylaşın ki; yaşamınız zenginleşsin, sevgiler karşı sevgileri doğursun, sürekli büyüyen, yayılan sevgiler içinde olun.

İnsan ömrü ne kadar uzun sürerse sürsün; yine de geride yaşanmamış, söylenmemiş sözler kalacaktır. Ama yaşadığınız sürece sevgiyi kendinizden ve çevrenizden esirgemeyin.

Nazım Hikmet’in dizeleri bu konuda son söz olmaya yakışıyor sanırım:

 ''En güzel deniz henüz gidilmemiş olanıdır / En güzel çocuk; henüz büyümedi / En güzel günlerimiz; henüz yaşamadıklarımız / Ve sana söylemek istediğim en güzel söz; henüz söylememiş olduğum sözdür.''

Yayın Tarihi
08.02.2010
Bu makale 9637 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
"Sevgiyi her konum ve durumda yaşamak!..." Nerede o günler değil mi ağabeyciğim... Ağzından bal damlıyor, her zaman olduğu gibi sevgilerle kalınız...

Necip NUGAY 15.02.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!