Düşünmek/Düşünebilmek

Eğer bir canlı düşünebiliyorsa, insandır!  Hele düşündüğünü dillendirebiliyorsa, insan kere insandır! İnsanlığın yitirilmesi ise, düşünme yetisinden yoksunluğu ortaya koyar.  Bu nedenle de “İnsanlık öldü mü ?” sorusunda, düşüncenin ölümü yatar…

İnsan düşünmeyi, düşünerek öğrenir. Düşünmeyi öğrenmek; düşünme yöntemlerinin ve düşünenlerin düşüncelerinin öğrenilmesiyle gelişir. Sonra düşünceler düşünceden düşünceye büyür, gelişir ve yayılır.

Düşünce düşünceyi, düşünce ise giderek daha çok düşünen ve düşündükçe kendini geliştiren insanı düşünür. Düşünen insan, düşünmesini, sürekli öğrenmeye çalışan insandır. Bu yüzden düşünen insan için öğrenmenin sınırı olmadığı gibi, düşünmenin de sınırı yoktur.

Düşüncenin doğruluğuna gelince; onu düşünen insanın düşünce ürünüyse ve kişisellikten çok toplumun çıkarını, yararını öngörüyorsa, insanlar arasında etik ve eşitlik ilkelerini savunuyorsa doğrudur. Deneyimler ve günümüze yansımalar göstermiştir ki; doğru düşünceler, doğruları; yanlış düşünceler de, yanlışları doğurur. Onun için düşünen insanın doğruyu ve yanlışı; konuşarak, tartışarak, danışarak ve düşünce süzgecinden geçirerek bulacağı varsayılır.

Düşüncenin bir ucu yazmak ve konuşmaktır. Birbirimizi anlamaya çalışarak yapacağımız konuşmalarla, doğruları bulmak, öğrenmek ve yanlışlardan olabildiğince uzaklaşmak gerekir.

Bunun yolu da; düşüncelerimizi çekinmeden anlatmaktan, karşılıklı konuşmaktan ve konuşanları anlamaya çalışarak dinlemekten, yazarak geleceğe taşımaktan geçer. Çünkü konuşmak düşüncenin, düşünce de konuşmanın yandaşıdır. İnsan, insan oluşunu, her ikisini de kullanmasına borçludur.

Bir de buna, anlamaya çalışarak dinlemeyi eklerseniz, düşüncenin gelişimi daha da hızlanır. Düşünce-konuşma-dinleme, birbirini etkiler ve birbirinden etkilenir, ötekileri etkilendirir.

Doğru bildiklerimiz üzerine gelişen düşünceler yeni bir ufuktur insanlık için. Çünkü insan yaşamı;  kendisiyle ve düşünceleriyle,  doğrular ve yanlışlar arasında gidip gelen bir hesaplaşmadır. Bir anlamda; doğruları yaşamak, yanlışlardan uzak kalmaktır.

Peki, doğru kime ve neye göre doğrudur? Kişinin doğruları, kendi düşüncesi, deneyimleri ve birikimleri içinde gelişir. Doğrusu onun doğrusudur, yanlışı da onun yanlışı. Ancak bireyin yanlışlarda diretmesi, toplumdan dışlanmasına neden olabilir. Çünkü bireysel yanlışlar, toplumun doğruları ile çatışabilir. Onun için birey, kendi doğrularını ararken de, toplumsal düşünmek zorundadır. Yani düşünmek salt tekilliği değil, arada bir çoğulluğu da hedeflemelidir.

Toplum için, insanlık için doğrular ise; farklı düşünce ve görüşlerin harman edilip, ortak doğruların eleğin üstünde kalmasıyla ortaya çıkar.  Bunu anlaşarak sağlayan ve ortak doğrularda birleşmeyi ilke edinen toplumlar, bireylerin düşünceleri üzerinde yücelir, gelişir. Toplumun gelişmesi, yücelmesi, onurlanması, bu ilkede, bu ayrıntıda yatmaktadır. Bu toplumsal bileşimde yoğrulan bireysel düşüncenin zaferidir.

İşte insan kere insan olmak da budur bence. Salt kendisini düşünenlere, “insan kere insanlıklar” diliyorum.

Yayın Tarihi
11.06.2009
Bu makale 330 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!