Dur gelmeden

İnsan kimi zaman anlaşılmaz bir durgunluk, belirsizlik ve kararsızlık içine düşüyor.

Hani bazen ne söyleyeceğini, ne yapacağını bilemeyiz ya iste öyle bir şey.

Hani birden kendini bir garip hissederi içe döner ya insan,  işle öyle bir şey.

Hani yapılacak birçok iş varken, hiçbir şeye dokunmadan öylece oturmak ister ya insan, işte öyle bir şey.

Söylemek istediğim hiçbir zaman, hiçbir sözcükle tanımlayamadığımız bir durum kısacası.

Bazen "Naber!" (Türkçesi ne haber) diye soranlara, umursamaz bir tavırla ve sesle; kimi  sesleri de yutarak;  "ehhh işte!" ya da "şööle böle..." denir ya,  işte öyle bir durum anlatmak istediğim.

Peki, her şey bu kadar güzelken bu "ehhh işte" hali de nerden çıkıyor? Önemli sağlık sorunu yoksa altından kalkılamayacak sorun yoktur diyor uzmanlar. Bu yaklaşım son derece mantıklı, insan düşünen bir varlık olduğuna göre!

Bence bütün sorunlar; yaşam adına çözüm üretememesi ve bu durumlarda nasıl hareket edileceğini düşünememesi sonunda gelir insanın başına. Her sorun, sürdürülen yaşam içinde deneyim kazandırır. Altından kalkılmayacak gibi görünen kimi sorunlar ya da engeller, bir anda çözülür belki de ama yaşamımızı eldeki olanaklarla düzenleyemememiz sonucu, yeni sorunlar yaşamamız da kaçınılmaz olur. Ardından üzüldüğümüze ve gereksiz yere yitirdiğimiz zamana yanarız.

Sanırım bu insanın doğasında var. Yeni her sorunda sil baştan olur her şey. Yeni kuşkular sarar insanı. Onun için, en doğrusu karşılaşılabilecek sorunları önceden görmek ve yaşamı ona fırsat vermeden sürdürebilmenin çözümlerini bulup uygulayarak yaşamak gerek!.. Önceden düşünerek kararlı olmak, çözümü de kolaylaştırır diyor uzmanlar “yaşamımızı sorunlara, engellere olanak vermeyecek biçimde planlar ve uygularsak, sorunların oyuncağı olmayız ve sürekli mutlu yaşar, her alanda başarılı oluruz”.

Ancak şu "eh işte" hali bu saydıklarımın pratikte pek de uygulanmadığını gösteriyor. Biliniyor bilinmesine de uygulamaya gelince bir nedenin arkasına sığınıveriyoruz. İlk ileri sürülen neden; “zamanı değil, hele bir durun bakalım”… Ya da güzel dilimiz Türk’e ve Türkçe’ye yakışmayan söylemle; “dur bakalım nooolucak!”

Geçenlerde bir gazetede bu duruma uygun bir fıkra görmüştüm. İnsanın hiç bir şey söyleyemediği, hareket bile edemediği ve de düşün­emediği an; "dur gelmesi”.

Peki “dur gelmemesi” için ne yapmalıyız? İşte gazetendin aktardığı küçük öykü:

…….

 Evet amacılar- Yapacağımcılar – Keşkeciler - İyi ki yaptımcılar

…….

“..Küçük bir kasabanın dört mahallesi varmış Birinci mahallede “evet amacılar”, ikinci ma­hallede “yapacağımcılar” üçüncü mahallede “keşkeciler”, dördüncü mahallede “iyi ki yaptımcılar” yaşarmış

“Evet amacılar”, her zaman ne yapılması gerektiğini bildiklerini söylerler ama yapma zamanı gelince hep yanlışa düşer ve hep başkalarına acırlarmış.

“Yapacağımcılar” ne yapacaklarını bilir ama yapacakları şeye –“tamam yaparız hele” diyerek, yapacaklarını söyledikleri şeyi savsakladıkları için,  iş işten geçer ve arada bir gelen şanslarını kaçırdıklarını neden sonra fark ederlermiş...

Üçüncü mahalle de yaşayan “keşkeciler”in, hayatı algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini çok iyi bilirlermiş, ama nedense her şey olup bittikten sonra harekete geçerler ve bu yüzden de iş işten geçmiş olur, sıkıntıdan, sorundan kurtulamazlarmış.

Kasabanın en gözdeler ise, “iyi ki yaptımcılar”mış. Yaşadıkları or­tam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymuş, sorun yaşanmazmış. Çünkü yaşamlarını gelebilecek sorunları ve tehlikeleri önceden belirleyerek onları engelleyecek çalışmaları yaparlar ve hiçbir sıkıntıya uğramadan, hiçbir sorunla karşılaşmadan mutlu, huzurlu yaşarlarmış.

Evet amacılar”, mahallesinde hep suçu başkalarına atan, geçimsiz huzursuz insanlar, “Yapacağımcılar” mahallesinde diz­leri dövülmekten yara bere içinde olanlar, “keşkeciler” mahallesinde de başlarını hep duvara vurmaktan kan revan içinde kalan insanlar yaşarmış.

“İyi ki yaptımcılar” mahallesindekiler ise; çocuklarının da sorun yaşamayacağı bir gelecek  kurdukları için  huzurlu yaşarlar, hep gelecekteki yaşamlarını daha da iyiye götürecek çözümler düşünürlermiş.

Gelin bizlerde “İyi ki yaptımcılargibi kendimizi “dur gelmekten” korumak için;  çözüm ve karar üreterek, topluma yararlı insanlar olmaya; el ele vererek güçlükleri yenip, daha güzele, daha çağdaş olmaya adım atalım. M.Kemal Atatürk ve arkadaşlarının beyinlerinin süzgecinden geçerek kurgulanmış cumhuriyetimizi daha sağlıklı biçimde geleceğe taşıyıp çözümler ve yıkılmayacak birliktelikler üretelim. Birliğimizi, dirliğimizi bozmayalım, sürekli “dur gelecek” kuşkusuyla  yaşamayalım, ne dersiniz?

Yayın Tarihi
30.01.2010
Bu makale 9140 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!