“Dilimde Tüy Bitti”

Bu söylem Sevgi Özel’in Türkçe ile ilgili kitabının adı.  Sevgi Özel, yıllardır Dil Devrimiyle birlikte sürekli yenilenen Türkçeyi savunmayı kendisine iş edinmiş, dilin aldığı yaraları onarmaya çabalayan bir dilci. Aynı zamanda Türk Dil Derneği Başkanı. TDK’nun 12 Eylül Yönetimince “devletleştirilmesinin” ardından bu boşluğu doldurmak için sürekli seferberlik durumunda bir Türkçe sevdalısı. ,

1950’den bu yana belli kesimlerin TDK’na ve onun çalışmalarına karşı duruşları biliniyor. Atatürk’ün Dil Devrimini hiç sevemediler, benimseyemediler. Yeni sözcükleri ve bunları kullananları karaladılar. TDK’nu aşağılamak için uydurma sözcükler türetip, dilimizin zenginleşmesinin önünü tıkamaya çalıştılar.

Atatürk’ün ve onun düşüncelerini izleyenlerin tek hedefi vardı. Cumhuriyetin yurttaşlarının ortak dille birbirlerini kolayca anlamasını sağlamak, eğitimi yaygınlaştırıp, yeni toplumun kültür düzeyini hızla yükseltmekti.  Bu durum karşı devrimcileri hep ürküttü. Hala daha ürkütüyor, bu yüzden de dil çalışmaları baltalanmaya çalışıldı, yabancı dillerle karıştırılıp yok edilmeye çalışılıyor.

Yıllarca bu korkuyu yalanlarla sarıp sarmaladılar, karanlıklarda büyüttüler. Toplumun, özellikle gençlerin Türkçeye güvenini sarstılar. Sonunda 12 Eylül yönetimi aracılığıyla: dilin özgürce gelişimini sağlayan, binlerce yazar ve dil bilimcinin katkıda bulunduğu TDK ile TTK’larını akçesiz, kadrosuz devlet dairesine dönüştürdüler.

Bunun ardından kurulan Dil Derneği ve başkanı yıllardır anlatmaya çalışıyor ve “dilimde tüy bitti” diyor, Türkçe’nin günümüzde nasıl yozlaştırıldığını sorguluyor.

Soruyor, yazıyor ve uyarıyor da kimsenin umurunda değil. Birçok yazar ve dilci, Türkçe’nin televizyon programlarındaki yanlış kullanımlarına, gençlerin sokaklardaki kısa konuşma çabaları ile canına okudukları Türkçe’ye ve yabancı sözcükler kullanma özentisine, iş yeri adlarındaki dil karmaşasına dikkat çekmeye çalışıyoruz. Kimsenin umurunda bile değil. Birçok yetkili kendisine biçilen kişiliği canlandırıyor.

Yurdumuzu yabancı iş yeri adlar sardı, yatak ve mobilyalarımızın adları bile yabancı ya da uydurmaca. Yabancı adlandırma, “evrensellik, küreselleşme, dilimizde karşılığı yok” diye körükleniyor. Türkçe’nin yetersizliğinden söz edebilen çokbilmiş yazarlar bilmişlik taslarken; eğitim kurumları gelişen Türkçe”ye özlem duyarken; bu yanlışlıklara “DUR!” diyecek bir siyasal ve toplumsal erkin özlemini çekiyoruz.

 Ülkemiz ve dilimiz ‘İnşallah’, ‘okey’, ‘bay bay’ arasına sıkışmışken; iktidarı ve muhalefeti ile umursamazlık sürerken; Dur diyecek Türkçenin gücünü kavrayan, devrimlere inanan aydınlar olmalı, eğitim ordusu olmalı. Ama onlarda kabuklarına çekilmiş, bir önder bekler gibiler.  Hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi doğru algılamanın ve doğru yaşamanın tek aracı, tek ilacı dil oysa. Konfüçyüs’ün sözünü anımsayalım; “ bir ülkeyi yıkmak, bir ulusu yok etmek istiyorsanız, önce dilini bozun” demiş. Şu anda emperyalizmin, yurt içi işbirlikçilerle yaptığı da o işte.

Öyleyse ağzımızdan çıkanı kulağımızla duymanın zamanı geldi de geçiyor bile. Haydi dilimizde daha fazla “tüy bitmeden”, ulusal dilimiz “Türkçeye” sahip çıkalım. Buna iş yeri adlarından, markalardan ve çocuklarımızın konuşmalarından başlayalım.

Bu çağrım, tüm öğretmenlere, tüm belediye başkanlarına ve kent yönetimlerinedir!  UNUTMAYIN, TÜRKÇE GİDERSE; BAYRAK GİDER, ULUS GİDER, ÜLKE GİDER.. SİZDE VAR OLAMAZSINIZ! YA DA EMPERYALİZMİN KULU, UŞAĞI OLURSUNUZ
Yayın Tarihi
23.09.2009
Bu makale 9616 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!