“Negatiflik” ve “Gagalamak”

Kimi okuyucularım ve dostlar;  “ara sıra eski yazılarını yayınlıyorsun.  Tamam, öyle bir yazı yazmışsın ki, Türkiye’nin son on yılı içinde her gün, her an güncelliğini koruyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkım savaşı sürdükçe de güncelliğini koruyacaklar, ama artık daha yakın çevremizden Antalya’dan söz et, bir zamanlar senin de içinde bulunduğun yerel yönetimlerden ve kentsel sorunlardan söz et” diyorlar.

Haklı oldukları noktalar var kuşkusuz. Ancak Antalya’nın sorunları tükenmez, çünkü hizmetler de kentsel gelişim de, çağdaş kentsel yapılanma sistem ve yöntemleri içinde yapılan uzun süreli planlarla değil; yönetimdeki ekiplerin, her dönem seçilenlerin ve onları destekleyenlerin kimlik ve istekleri doğrultusunda gerçekleşir hep. Bu yüzden de hizmetler de süreklilik ve gelişme sağlanamaz. 12 Eylül 1980 öncesi yapılan planlamalar dışındaki çalışmalar günümüze kadar hep bu biçimde sürmüştür.

Öte yandan uzun süre yazı yazmayınca kimilerine göre, ara sıra bir yerlerde yazan eski ve yaşlı bir gazeteci olarak saf dışı bırakıldım. Hoş bu durum sık sık yazılarıma ara vermemden de kaynaklanabilir. Bu nedenle de ne basın protokol listesinde adım geçer ne de toplantılara çağrılırım. Yanlış anlaşılmasın öyle bir isteğim yok.

Konumuza gelince. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın; Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni’yi; ziyaretini aktaran haberi, sevgili Erdoğan Kâhya’nın sitesinde okumamdan sonra, yerel bir konuya ulaşmış oldum.

Aktardığım nedenle, görüşmeyi yakından izleme şansım olmadığı için; içeriğini habere yansıdığı kadarıyla değerlendirdiğimi belirtmeliyim. Haberde konuşmaların; sitem ve duyguların karşılıklı değerlendirilmesi biçiminde geçtiği anlaşılıyor.

Sayın Yeni’nin görüşme sırasında; ”basın olarak Antalya için yapılan hizmetlerde, negatif tarafları değerlendirmeye çalıştıklarını” belirtmesi, bu görüşmenin en önemli noktasını oluşturduğu kesin. Çünkü Sayın Akaydın’ın yanıtında;“Basının negatiften daha çok, olayları pozitif yönden irdelemesinin daha doğru olduğuna inanıyorum. Maalesef yaşadığımız süreç her gün birbirimizi negatif olarak gagalamakla, hep negatif yönden eleştirmekle geçiyor. Toplum olarak da acısını biz çekiyoruz. Ben pozitif duygularla buradayım” demesi, AGC Başkanı Yeni’nin sözlerine bilimsel bir yanıt gibi olmuş sanki.

Sözcükler genel ilgi alanım, Türkçe konusuna girmekle birlikte; öncelikle AGC Başkanı Mevlût Yeni’nin, “negatif eleştiri” görüşüne katılmadığımı belirtmek isterim. Bilebildiğim kadarıyla  “gazeteci” olarak tanımladığımız insanlar; olayların, konuşmaların yansıtıldığı haberlerin oluşturulması ve değerlendirilmesinde, onlara nesnel bakabilen kişiler olmak durumundadırlar.  Çünkü “gazetecilik”; topluma karşı sorumluluğu olan, olayları yorumsuz biçimde aktarmak durumunda olan meslektir. Dolayısıyla olaylara ve kimi kurumlarca yapılan hizmetlere,“negatif”, bakış açısıyla yaklaşmak, gazeteci ve hele gazetecileri içinde barındıran meslek örgütü için daha da önemlidir. Bu kural salt yorumcunun yorumunda biraz açılımlanır.

 ABB Başkanı Mustafa Akaydın verdiği yanıtı ve konuşmasının bütününü okuma şansım olmadı. Bu nedenle AGC Başkanı Mevlût Yeni’ye verdiği yanıtta kullandığı “gagalamak” sözcüğüne değinmek istiyorum izninizle.

Sözcüğün kökü “gag”: İngilizce bir tiyatro terimi. “Tiyatroda ve sinemada asıl konudan koparak yaratılan komik efektler” olarak tanımlanır. Gagalamak sözcüğünün kullanış ortamı ile bunun pek ilgisi olmaması gerekir, ama birçok insan konuşurken bir yerlere çekiştirmeler ve göndermeler yapmaz mı?

Neyse konuşmada geçen sözcüğe göre  “gaga”, sözcüğünden yürümek gerekiyor. Açıklamada “kuşlarda, dudak ve diş yerini tutan, katı ve çıkıntılı organ” olarak tanımlanıyor. Sözcüğün konuşmada kullanılış biçimi  “gagalamak” ise; “bir şeyleri - genellikle yemleri- toplamak ya da bir yere vurmak, ısırmak, didiklemek” anlamında kullanılıyor. Bütün bu açıklamalara bakınca, Sayın Akaydın’ın bu konuşmasında yer alan “gagalamak” sözcüğünü, “birbirimizi olumsuz biçimde rahatsız ediyoruz / kışkırtıyoruz ” anlamında kullandığını sanıyorum. Sayın Mevlüt Yeni nasıl yorumladı bilmiyorum.

Evet kendisinin konuşmada da anımsattığı gibi; Prof. Dr. Mustafa Akaydın ya da  seçimlerdeki adıyla “Hoca”, başkanlık görevinde 5 ayı tamamlamak üzere. Bu süreci anımsatmasını “daha işin başındayız” biçiminde algıladım ben. Kuşkusuz göreve başladığında kendisiyle uyum sağlayabilecek ve bilgi aktaracak yapı olmaması Akaydın’ın önündeki en önemli engellerden biriydi. Üst yönetim kadrosunun baştan aşağı değişimi,  yenilenme açısından olumlu karşılansa da, kimi çalışmaların sürekliliği konusunda bir süre engeller oluşturacağı unutmamak gerek. Birçok alanda Merkezi Yönetimle ilişkilerin kopukluğu ve denetimler zinciri içinde olunduğu da bir başka gerçek.

Sayın Akaydın’ın bu nedenle üst düzeyde ilişkilere girme eğiliminde olduğu, sanırım Kepez’deki iftar yemeğinde açıkça görülüyor.  Antalya Valisi Sayın Alâaddin Yüksel’in de bulunduğu masada, BMM Başkanı ile ayakta el sıkışırken çekilmiş fotoğrafın, tekrar tekrar incelemesi gerektiğini düşünüyorum… Birkaç gün önce bu sitede yer alan fotoğraftan söz ediyorum. Bence o kare çok şeyler anlatıyor! Bu anımsatmamın   “negatif” bir bakış olarak değerlendirilmemesini dilerim. Umarım ben de “gagalamamışımdır”(!).

Kim çekmişse bakışlar ve duruşlar çok güzel yakalanmış çok farklı alt yazılar eklenebilecek nitelikte görüntüler. Çeken arkadaşı kutluyorum. İşte övülecek bir gazetecilik örneği.  

Başkan Akaydın, AGC’yi ziyaretinde son olarak kendisini, tanımlamış. Şöyle diyor: “ Çünkü ben her şeyden önce yeni politikacıyım, yerel yöneticiyim ve en önemlisi bir hekimim. Ben yaşamımı insanları sevmek üstüne kurguladım. Eleştirilere hep hoşgörüyle yaklaştım. Bazen sitem de etmişimdir. Bu da doğaldır…” Açık davrandığı için kendisini kutlamak isterim.

Yılların Altın Portakalı, yeni adıyla “Uluslararası Antalya Film Festivali”, ya da reklam panolarında, halk olarak resimlenen ve her yaşın karikatürleştirilmesinden oluşan  “Halkın Portakalı” adıyla tanımlanan etkinliğin düzenleme çalışmalarını ayrıca değerlendirmeye çalışacağım.

Yerele girince, dedikodu bitmiyor ki!.. Burası Antalya!..

 

Yayın Tarihi
06.09.2009
Bu makale 8975 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!