Bir gün kimbilir?

ABD'li yayımcı, yazar, mucit, felsefeci, bilim adamı ve diplomat Benjamin Franklin, On yedi çocuklu bir sabun ve mum imalatçısının onuncu oğlu. Bakın “bir gün” için bir gün ne demiş!.. “Bir gün; Akılsız sözler gibi, akılsız suskunlukların da, hesabını vermek zorunda kalırız.”  

Yeryüzünde bunca düşünce insanı yetişmiş, her biri deneyimlerine dayanarak öylesine derin ve anlamlı sözler söylemişler ki ve ne yazık ki insan denen canlı, o kadar unutkan, o kadar umursamaz ki; bu sözlerin değerini bilmiyor ve kedisine örnek almıyor. Çünkü biz insanız, her birimiz, her şeyi, herkesten daha iyi biliriz!

Yazılarımı okuyanlar, sık sık Atatürk’ün günümüze yol gösteren sözlerini aktarmaya çalıştığımı bilirler. Bilmiyorum belki de; kimileri okur geçer, kimileri önemser; kimilerine göre de; Atatürk bir dönem görevini yapmış bir kahramandır. Sözleri kitaplardadır, kullandığı eşyalar ve okuduğu kitaplar müzelerdedir! Bir de fotoğrafları, makam odalarında arka duvarda asılı durur. (Bir ara onları da kaldırmaya çalıştıklarını unutmayalım.)

Atatürk artık, bayramlarda anıtları önünde saygı duruşu yaptığımız bir Türk büyüğümüzdür.(!) Kendisine saygı duyarız.(!) Öylesine ki adının Anayasa’da geçmesine bile gerek duymayız. Zaman geçmiştir. O’ geçmişte kalmış bir kahramanıdır. Bölüp parçalayalım, parsel parsel satalım diye, Anadolu’yu bizim için, o zamanki düşman, şimdiki yakın dostlarımızdan (!) kurtarmıştır… İyi de hani biz bağımsız ve egemen bir ulustuk? Kendi yasalarımız vardı?..

Aslında 12 Mart, 12 Eylül ne kadar tırpanlasa da düşüncelerimizi, kimilerimiz sessizce köşelere çekilsek de;  yine de kıpırdar o yürek, o ağız, o beyin bir yerlerde diye düşünürdüm. Şimdilerde “umutlanmakta yanılıyor muyum acaba?” diye sorar oldum kendime.

Sanki son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti çağdaş uygarlıklar üstüne çıkarmışız, ulusal teknolojide en öndeyiz, egemenliğimiz, bağımsızlığımız sürüyor, dünyada özgürlüklerin, ulusallıkların, laikliğin tek uygulayıcısıyız, ekonomide tepelerdeyiz gibi mi geliyor ne, birilerine. Yoksa ben mi yanlış bakıyorum ülkeme, ülkemdeki yaşamakta zorlandığım, salt kişisel çıkar ve tarikat ilişkiler ağı ile örülmüş yaşama!

O kadar sessiz, o kadar sakin, o kadar umursamazız ki! Bir derin sessizlikler ülkesi olduk. Kapımızı çalıp, ağzımızdan lokmamızı alsalar ses çıkarmıyoruz. Topraklarımızı paça parça başkalarına aktaracakları noktalara geldik, hala suskunuz. Derin devletten, derin sessizliklere gidiş ve batışın ta kendisi sanki…

Ne diyelim, kim bilir bir gün, belki bir gün uyanırız bu derin uykulardan. İşte o gün, dilerim o gün derin gömütler içinde olmayız. Ki; Benjamin Franklin’in yukarıdaki sözünde yer alan; “akılsız suskunlukların hesabının verilişini” görebilelim.

Atatürk’e bir kez daha kulak verin isterseniz. 30 Ağustos 1924 tarihinde, Başkumandanlık Savaşının İkinci yıl dönümünde Dumlupınar’da yaptığı konuşmadan bir bölümü anımsatmak istiyorum: “…Bilmeyen kalmamıştır ki: Ulusumuz, egemenliğini eline aldığı gün, en karanlık yoksulluğun, en derin uçurumun kıyısında idi. Bütün güçleri yıpranmış, bütün savunma araçları elinden alınmış, kutsal varlıkları saldırıya uğramış durumdaydı. Bütün bunları hiçe sayarak varlığını ve bağımsızlığını kurtarmaya karar verdi. Bu kararını başarıya ulaştırabilmek için kendine bir toplu davranış, bir hedef seçmesi gerekiyordu. Ulusun bütün varlığıyla, bütün inancıyla, canını dişine takarak o yolda birlikte yürümesi ve er geç başarıya ulaşması gerekti. İşte baylar o yer burasıydı. Umulan ve istenen başarı, işte burada kazanılan zaferdi…”

O nokta şimdi ıssız ve sessiz. Bir gün belki, kim bilir!.. Bir gün; Akılsız sözler gibi, akılsız suskunlukların da, hesabını vermek zorunda kalırız.”  Ve yeniden, çağdaşlığa uzanmış; ulusal bağımsızlık zırhına yeniden sarılmış, birlik ve bütünlüğüne koruyan; Anadoluluğu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmayı onur sayan, bu ilkeyi koruyacak yönetimlerce yönetilen ve bu toprakları anavatan yapan Atatürk, silah arkadaşları ve askerlerimiz ile hala sınır boyunda savaşan, PKK kurşunu ile şehit olan gençlerimize layık bir toplum oluruz.

Yayın Tarihi
15.07.2010
Bu makale 8687 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!