Neden Cumhuriyet Savcısı

Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk'ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk İktisat Bakanı ve sonrası ilk Adalet Bakanı olarak görev yapmıştır. Doktorasını İsviçre'de yapmıştır. Cumhuriyetin kuruluş döneminde, başta Medeni Kanun olmak üzere adalet reformunu gerçekleştiren bakan olarak tanınır.

Adalet reformuna ilişkin yasa taslakları tartışılırken, bir yerde  "savcı" yerine, "Cumhuriyet savcısı" deyiminin kullanılması, mecliste tedirginlik yaratır. Bakanlar Kurulu'nda ve Atatürk'ün yakın çevresinde bu tanıma karşı çıkanlar olur. Tartışmalar başlar. Tartışmanın kaynağı, hiçbir görev için kullanılmayan “cumhuriyet “ tamlamasının savcılar için kullanılması anlamsız bulunmasına dayanır.

Konunun görüşüldüğü oturumda Atatürk'e, "Paşam, Cumhuriyet valisi,  Cumhuriyet büyükelçisi demiyoruz da neden Cumhuriyet savcısı denilsin? Valilerimiz,  büyükelçilerimiz, diğer büyük memurlarımız, hâkimlerimiz, Cumhuriyet'in valileri, büyükelçileri, hâkimleri değil mi? Sadece savcılara neden Cumhuriyet Savcısı denilsin? Bu farklılık rahatsızlık yaratır" derler.

Atatürk, "düşünceni açıkla" der gibi, gözlerini M. Esat Bozkurt'a çevirir. M. Esat Bozkurt, duraksamadan ve kendine güvenen bir tavırla anlatır:

"Sadece Cumhuriyet savcısı, Cumhuriyet adına hakkı savunur ve soruşturur. Gereğinde valiye, büyükelçiye, müsteşara, devletin tüm büyüklerine karşı da bu savunma ve soruşturmayı yapmak durumunda kalacaktır. Onun için Cumhuriyet savcılarıdır" der.

Dinleyenler bu açıklamayı yeterli bulurlar. Atatürk de açıklamadan memnundur. Gülümseyerek, "Devam et Bozkurt" der ve yasa metnindeki "CUMHURİYET SAVCISI" tanımı bu güne kadar süren bir ad olarak yer alır.

M. Esat Bozkurt, daha sonra Cumhuriyetin yeni Cumhuriyet Savcılarına şöyle seslenir seslenir:

“Cumhuriyet Savcıları! Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz!”

Mustafa Kemal Atatürk, 09 Ekim 1925’de ilk Cumhuriyet Savcılarına şöyle seslenir:

“Savcılarımızın, kovuşturmak ve açmak zorunda oldukları ceza davaları, mahkeme huzurunda, her türlü delille aydınlatılacaktır. Cumhuriyet Savcılarının bu konuda yapacakları açıklamaları, kamu hukuku adına istenen ceza, suç ve sanık hakkında kamuoyunun aydınlatılması için ve verilecek hükmün niteliğine ilişkin açık bir fikir edinilmesini sağlamak için gerekli bulurum. Davaların Yargıtay’ca incelenmesi sırasında da, bu konunun büyük kolaylık sağlayacağı açıktır.

Savcılık, karar değil, dava makamıdır. Yargılama sırasında ve duruşmada, savcılarımızın kendilerini herhangi bir davanın taraflarından sayarak ısrarla açıklamaları ve görüşlerinin kabul edilmesini ve desteklenmesini sağlamak için, tüm tarihsel ve yasal araçlardan yararlanmayı ihmal etmemeleri gerekir.

Kamu Hukuku adına ortaya koyduğu bir talebin desteklenmesini sağlayamamanın, bir Cumhuriyeti Savcısı için övünülecek bir konu olamayacağını hatırlatmak isterim.

Cezaevlerinin haftada bir mutlaka denetlenerek, yargılama olmaksızın tutuklu kalanların, kısaca nedenleriyle birlikte derhal en yakın müfettişliğe ve Adalet Bakanlığına bildirilmesi gerekir. Bir soruşturmanın başlatılabilmesi ve sürdürülebilmesi için bir şikayet veya zabıtanın bildirimi beklenecektir. Duyuma dayanarak soruşturmaya başlanarak, herhangi bir olayla ilgili olarak merciinden bilgi alınarak gerçeğin aydınlatılması ve konunun ilgi ve dikkatle izlenmesi, kamu hukuku ve kamu güvenliğinin esenliğini sağlamak bakımından çok önemlidir.

Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet, böyle bir kavramı asla kabul edemez. İnsan hakları, yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri olan Cumhuriyet Savcılarıdır. Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf ama haklı olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin özelliği ve ülküsüdür. Cumhuriyet Adliyesinin yükselmesini bir onur meselesi saydıklarından hiç kuşku duymadığım çalışma arkadaşlarıma bu onurlu görev alanında mutlak ve muhakkak olan başarılarını coşkuyla dilerim efendim.”

İşte bunun için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde “CUMHURİYET SAVCILARI” vardır.

Cumhuriyet Savcıları bu gün de, Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleşen Türk Devriminin, gelişerek ve yücelerek yaşamını sürdürmesi için görev başındadırlar ve M. Esat Bozkurt’un yukarıdaki sözlerinde yer alan görev tanımına uygun olarak düşünmek ve davranmak durumundadırlar.

Çünkü oturdukları koltuklar; Türkiye Cumhuriyeti’nin, “CUMHURİYET SAVCILIĞI” koltuklarıdır. Başka söze gerek var mı?

Yayın Tarihi
19.02.2010
Bu makale 11000 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Cumhuriyet savcılarını korumakla yükümlü oldukları Cumhuriyetimizi korumaya davet ediyorum.O hukuk ki yarın onu katledenlere de lazım olacak. bu keser in sapı illaki birgün dönecek. Akın bey iyi bir konuya değinmiş! Saygılarımla

Mehmet çiller 20.02.2010

Bu çok yerinde ve önemli hatırlatma için teşekkürler Akın abi... Eline, kalemine sağlık...

Cengiz Çiçek 19.02.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!