2010 üzerine öylesine düşünceler...

2009 İç ve dış siyasi çekişmelerin artarak sürdüğü yıl oldu denilebilir. Türkiye Cumhuriyeti Ordusu üzerindeki tehditler sürüyor. Sanki bu ordu düşman orduymuşçasına tutumlar, toplumu tedirgin ediyor. İçerik tam açıklanmadan girişilen araştırmalar soru işaretleriyle geliyor. Tüm toplumun aklında farklı yanıtsız sorular, sorular…

Böylece, son on yılda olduğu gibi; 2009’u da bol keseden harcayarak ve kendi içimizde anlamsız didişmeler ve korku ortamları yaratarak, toplumu sindirmeyi başaranlar olduğu kadar; tersine karşı tepkileri körükleyenler de vardı. Bence 2009 Türkiye Cumhuriyeti ile Laik Cumhuriyete baştan beri karşı duruş sergilemişlerin tüm toplumu tedirgin eden başarılarıyla sürdü. Yıl bitti, ama iç çekişmelerde henüz sular durulmuş değil. 2010’a aktarılanlar var. Bu nedenle 2010 en azından yaz aylarına kadar- başka senaryolar oluşmazsa- sürecek gibi görünüyor.

Asıl önemlisi, 2010’un iş yaşamında ve özellikle çalışanlar ve emekliler için, tam bir yıkım yılı olma olasılığı yabana atılmamalı. Daha güçlü ve özellikle çoğunluğu oluşturan çalışanlar üzerinde, yeni ekonomik yıkım olasılıkları üstümüzde dolanıp duruyor.

Keşke yaşam da su gibi tertemiz aksa, can alacağına can verse, kuşlar gibi özgür ve mutlu yaşasa insanoğlu... Hoş sular da akış kanalları yazlıklar ve tatil köyleriyle dolduğu için onlar da, yaşamı güçlendirmek yerine, ölümlerin nedeni olmaya başladı ya… 

Dünya yaşamını; kendi yaşamı ve rahatlığı için, bir başka yaşamı söndürmeye programlanmışlar, sürekli var ne yazık ki.  Bu bir insan da olabiliyor, koskoca bir ulus, bir birleşik güçte. Kısaca yaşam; tekil ya da çoğul bir büyük savaş, kimi çileli, kimi mutlu, kimi yengilerle sarhoş, kimi yenilgilerle bitik.

Şu anda “yeter!” diye bağırdığınızı duyar gibiyim. Ben de tüm olumsuzluklara karşın; dostluklara, iyiliklere ve paylaşımlara yönelik duyguların beynimizin içinde horon tepişini duymak istiyorum coşkuyla… Ancak, yaşam için ne kadar iyi dilekler dilersek dileyelim, farklı yaşamların da etkisiyle, kimi de bizim yaşamı hafife almamızla, olumsuzluklarla da yüklü. Açılımlılar; dağılımları ve çatışmaları yarınlara güvensizliği de birlikte getirdi.    

Tüm bu olumsuzlukları 2010’a devretti ülkemiz ve dünya Dilerim olumsuzlukların oranı artarak sürmez. Dilerim 2010 yeniden ulusal bağımsızlığa, ulusal egemenliğe, bağımsız yaşama doğru dönmeye başlar.  Ancak bunu sağlamak için, öncelikle ulusal birliğin ve bunu geçekleştirilecek atılımların içinde olunması gerekiyor. Düşüncede birlik, bütünlük sağlayarak, olmazı oldurmuş bir ulus olduğumuzu unutmayalım. Yedi Düvele karşı yürütülen bağımsızlık savaşı hala tüm dünyada tek örnek. 

Birliğin gücüne gerek var. Yoksa tekillikler içinde yok oluruz.

Çünkü çoğunlukla, toplumsal birliktelikleri, hatta sevgiyi ve aşkı yüreğimizde sanıp, beynimizin komutasındaki kan pompası yüreğini yıpratırız. Kimimiz de beynimizde çözüm üretemez, kendimizi tükenişe bırakırız.

Kısaca, tüm olumsuzlukların ve tüm mutlulukların, tüm acıların; becerilerin, beceriksizliklerin beynimizde başlayıp bittiğini, onların beynimizde biçimlendirdiğimiz düşüncelerimiz ve duygularımız olduğunu anımsamak istemez, yüreğimize suç suçlarız.

Oysa yaşamımızı, uzak-yakın tüm çevremizle paylaşmak zorundayız. Bizler görüyoruz ya... O da bizimle birlikte görüyordur. Biz bir şey yapmıyorsak o da yapamıyordur.

İç acısı ile dertlenmek yerine, M. K. Atatürk gibi düşünüp, gereğini yerine getirerek, O'na karşı borcumuzu ödemeliyiz Ne dersiniz?

Kimse fazla açılıp saçılmasın, sonra önce kendisini, sonra yakından başlayarak çevresini toplayamaz. Tüm güzellikler ve iyilikler sizlerle olsun.

 

 

Yayın Tarihi
01.01.2010
Bu makale 8950 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!