Altın Portakal ve Alntalya Kültür Sanat Şenlikleri

Türkiye Cumhuriyetinin ilk yerel film festivali 46. Yılına ulaştı. Arada 12 Eylül 1980 Darbesiyle çakışarak kazaya uğraması dışında çok fazla da aksamadan sürüyor. Ancak her belediye yönetimi değişikliği ile birlikte, festivalin içerik ve niteliğinde de değişimler yaşanıyor.

İçinde yaşadığım ve yönettiğim dönemlerin bir özetini çıkarırken giriştiğim araştırma sonucu, henüz bastırma olanağı bulamadığım “Altın Portakal’ın 40 yılı” (1965-2005) adlı araştırmamda açıklamıştım. 

Antalya’da bir Film Festivali önerisi çok ilginçtir. Öneri, o günlerin koşullarında sinema dünyasına girme şansını yakalayan Antalyalı Behlül Dal’ın, zamanın belediye Başkanı Dr. Avni Tolunay’a baskısı sonunda Altın Portakal adıyla başlanır. 1960’lı yılları Türk Sinema dünyası; bir elin parmaklarını aşamayan nitelikli film dışında, ucuz ve farklı filmlerin çoğunlukta olduğu bir ortamdır. 1965 ve 1970’li yıllar ise; sanatsal ve toplumsal konuları içeren çerçeveleriyle, yaşamı irdeleyen film yapımlarının başladığı yıllar olur ve Türk sineması 1975’te toplumsal sorunların işlendiği sinemaya döner, Avrupa’da ses getirmeye başlar. 

Altın Portakal Film Festivali de 1975’ten başlayarak-Av Selahattin Tonguç dönemi- çoğunlukla bu tür filmlerin katıldığı gerçek bir film festival kimliği kazanır. Üstelik bu dönemde adı da, Antalya Kültür Sanat Şenlikleri’ne dönüşür ve tüm sanat dallarını içerir. Altın Portakal bu çerçevenin içinde, Türk sinemasına katkı sağlamaya çalışan ayrı bir yarışmadır. Öyle ki, 1978’de ilk kez  “Uluslararası Altın Portakal Film Festivali” düzenlenir. Ama yeni bir gösteri salonu yapılmış olmasına karşın (Belediye Kültür Salonu) alt yapı eksikliği konaklama olanaksızlıkları, ulaşım, devlet sansürü,  uluslararası bir film festivaline hizmet edecek nitelikte değildir.

Bu deneyim; bugün festivalle birlikte tüm kültürel etkinliklerin sergilendiği, Antalya Atatürk Kültür Park’ının imar planına alınmasını sağlar. Ancak 12 Eylül nedeniyle yapımına hemen başlanamaz, Nuri Teoman Paşa döneminde benim de girişimimle, ancak proje yarışması yapılabilir.1990’lı yıllarda da yapımına başlanır…

Bu süreç içinde devam ettirilen Altın Portakal Film Festivalini yönetmek üzere, Antalya’daki tüm kamusal kurumların katılımıyla 1979 yılında kurulmasını önerdiğim AKSAV 1987 yılında; belediyeler, Antalya Ticaret Odası ve o dönem Belediye Meclis üyelerinin katılıyla kurulur.  İlk üç yıl Aspendos’ta yapılan şarkı yarışması giderlerini karşılayamayınca vakıf ödeme güçlüğü içine girer. Borcun büyük bir bölümü Rahmetli Yener Ulusoy tarafından ödenir. Ama vakıf tasfiye olur. Sonra Av. Hasan Subaşının başkanlığı döneminde yeni bir vakıf kurularak festival çalışmaları sürdürülür. 1999 yılında yeni vakıf ad değiştirerek, yeniden AKSAV adını alır.

Bildiğim kadarıyla, AKSAV şu anda da, Menderes Türel yıllarının borcu altındadır.

 

ALTIN PORTAKAL 2009

Öncelikle festivalin finansmanı bir sorun: ABB başkanı Akaydın’ın açıklamasına göre geçen yıl 21 Milyon TL harcanmış bunun 7 Milyondan fazla hükümet tarafından desteklendiğini ve bu hesapların şu anda incelemede olduğunu açıklaması, geçmiş yönetim üzerindeki kuşkuların sürdüğünü gösteriyor. Bu yıl yapılan hesap 7 milyon Tl dolayında bir harcama, Akaydın ''Devletten destek gelse de gelmese de Altın Portakal Film Festivali'ni yapacağız'' diyor.

Özetleyerek aktarmaya çalıştığım; Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bugünlere ulaşır. Yeni vakıf yönetimiyle, kısa süreye sığdırılan çalışmaları sonucu, İstanbul’da düzenlenen basın toplantısıyla yılların festivali için oluşturulan yeni anlayışla düzenlenen program açıklandı. Bu yıl eski geleneksel korteje yeniden yer verilmesi, özellikle Antalyalıları geçmişe götürecek en önemli etkinlik. “Halkın Portakalı” afişlerinin nedeni şimdi anlaşıldı. Antalyalılar kuracakları ekiplerle, ustaların önderliğinde kendi filmlerini çekecekleri açıklandı. Yeni ve ilginç bir bölüm. Umarım başarı sağlar. Açık Hava sinemalarıyla kent yayılmaya çalışılan film gösterileri, eski mahalle gösteri ve konserlerine çağrışım yapıyor.

Altın Portakal bu yıl kendisini, üzeri altın rengiyle kaplanmış “gözbebeği” ile tanıtıyor. İlginç bir buluş. Ancak eski dönemlerde, özellikle film yarışması afişlerinin, her yıl festivalden çok önce düzenlenen bir  “afiş yarışması” ile belirlendiğinin altını çizmek isterim. Böylece film yarışması dışında, grafik sanatına da katkıda bulunuluyor, yeni sanatçıların çıkışına olanak yarattığı gibi, özgün bir çalışma ve yaratım oluyordu. Günümüz afişinin sipariş üzere yapılması, yarışma yaratıcılığını ortadan kaldırmış gibi görünüyor. Bu gözü, gözbebeğinin altın rengi dışında bir yerde görmüş gibiyim.

Hazırlanan gösteri ve yarışma programları, eskiden olduğu gibi, sinemanın farklı dallarını da içeriyor. Tüm dallardaki seçici kurul seçiminde de çok özenli olunduğu ve nitelikli isimlerden oluşturulduğu, açıklanan adlardan anlaşılıyor.

Öte yandan Antalya festival bu yıl, uykuya yatmış gibi gözüken Türk Sinemasının yeni ve ustalaşmış sanatçılarını da ağırlayacak.

Ulusal ve Uluslararası Film yarışması ile birlikte, Ulusal Kısa Film yarışmasına da yer verilmesi ve kısa metraj konulu ve belgesel film olarak iki ayrı dalda düzenlenmesi Altın Portakal’ın geçmiş yıllarını anımsattı bana. Sevindim. Bir zamanlar geleneksel kimliğe ile ilgi gören Kısa metraj filmin farklı alanları içeren yarışmasının sürdürülmesi gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle de yönetimi kutluyorum.

Ayrıca yeni bölümlerden “Beş Kıtadan Yansımalar” Antalya’nın ve Türkiye’nin, Avrupa ve Asya ülkeleri filmlerini de tanıma olanağı sağlayacak. Sinemanın Müziği / Müziğin Sineması, yine yeni bir bölüm. Sinemanın salt perdedeki görüntülerden oluşmadığını gösteren ve sinema müziğine dikkat çekecek bir bölüm olacağı anlaşılıyor.

“Dünyanın Halleri” başlıklı bölümün, geçmişten günümüze, dünyanın farklı köşelerinden toplumsal çalkantılara ışık tutması, günümüz Türkiye’sine de bir pencere açabilir sanırım. Bu açıdan ilginç ve yerinde buldum..

“Ustaların Gözünden”, “Avrasya Sinemaları”, “Yeni Dalga ve sonrası”, “Altın Portakal Belgeselleri” Antalya ve Antalya’ya akacak seyircilere dolu dolu bir festival sunacak sanırım.

Evet yoğun bir program ve gösteriler Antalyalıları bekliyor. Antalya’nın, başlangıçtaki kimliğine yaklaşma çabaları dilerim olumlu sonuç verir ve artık bir daha yıkılmamak üzere yıllarca sürer.

Bir tek sorun var, geçmiş dönemin bıraktığı borç yükünün yönetimi zorladığını biliyorum. Akaydın Hoca ve ekibinin bu engeli de aşacağına inanıyorum. Yeter ki festival amacına uygun ve düzenlendiği program içinde aksamadan yürüsün ve bir yerlere yeniden mesajlar vermeye başlasın. İzleyip göreceğiz.

Yayın Tarihi
18.09.2009
Bu makale 10783 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Can dostum. arkadaşım. Yazını okudum. Güzel bir yazı. Ne ki, Sanatsal içerikli bir festivalin 1975'te değil 1974'te başladığını unutmuşsun. 1974 11.festivalde Antalya radyosunda spikerdin. Yanılmıyorsum 1974 festivalinde söyleşi de yapmıştık. Yazın için teşekkürler

güngör türkeli 19.09.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!