Türkçeyi Türkçe konuşmak

TÜRKÇEYİ TÜRKÇE KONUŞMAK       adlı kitabım; Fuat Bozkurt’un TÜRKİYE TÜRKÇESİ adlı kitabının girişinde karşılaştığım ve “BAŞLANGIÇTA SÖZ VARDI” tümcesiyle başlar.

Bu tümce Türk’ün yaratılış destanında, evrenin oluşumunu anlatan ilk söylemdir. İlk ses’tir. Bu sesler yüzyılların, bin yılların imbiğinden geçerek;  bağımsızlığımızı, ulusallığımızı kazanmamızın ardından, ‘cumhuriyet’e ulaşmamızla biçimlendirilen yazım dilimizle birlikte, kendi imlerine ve kendi sesine kavuşur. Türkçe’nin yüzyıllarca süren tutukluluğu sona erer. Yazım dilinin okunabilir olmasıyla; sesine kavuşup, seslenebildiğini duyumsayıp, bir büyük çağlayana dönüşür. Yüzyıllar sonra, Türkçe yeniden ses bayrağımız olur.

Cumhuriyet’in ilk on yılı büyük bir utkudur. Bu utku, Atatürk’ün 10. Yıl Söylevinin her satırında, her sözcüğünde duyumsanır. “Millet Mektepleri”, “Köy Enstitüleri”, “Halk Evleri”; yazım ve ses dilimizin kullanımının yaygınlaştırılması ve geçmişten gelen zenginliğine kavuşmasında görev üstlenen ulusal çaba ve birliktelik yuvalarıdır. Türkçe’nin evrensel diller ailesine alındığı, evrenselliğe ulaştığı onurlu dönemlerdir.

Unutmayalım ki; bir dil ancak sözde ve yazıda,  kaynağına uygun oluşturulmuş kuralların uygulanmasıyla zenginleşir. Sesten yazıya, yazıdan sese dönüşerek bir bütün olarak gelişir ve zenginleşir.

Ses dilimiz, konuşmamızın, konuşarak anlaşabilmemizin temeli. Karşılıklı konuşmalar ve sunumlar; kurallarına uyularak, doğru sesletimiyle, yorumlanmasıyla,  anlamlandırılmasıyla, duygulandırılmasıyla zenginlik kazanır.

Onun için dilimizi kullanırken, yazım kurallarıyla birlikte sesletim kurallarını ve sesimizi kullanmayı da öğrenmemiz gerekir. Bu koşulu içeren kuralların temel eğitimin hemen ardından yerleştirilmesi için, ilkokul öğretmenlerimizden başlanarak, tüm eğitimcilerimizin, yayın kuruluşlarımızda ekrana çıkan haber ve program sunucularının bu eğitimi öncelikle almaları gerektiğine inanıyorum.

Ayrıca üniversitelerimizdeki öğretim kadrolarının, hatta ülkeyi yönetecek kararları alan TBMM’nin tüm üyelerinin bu konuda eğitilmeleri gerektiğine inanıyorum.

Çünkü bir dil; aileden başlayarak, her düzeydeki eğitim ve toplumsal kurumda doğru sesletiliyorsa, anlatım bilgiyle ve sesin kullanımıyla varsıllaştırılabiliyorsa,  ulusal dil konumuna ulaşabilir.

Unutmayalım ki, bir toplumun ulusal kimliğinin saygınlığı üç varsıllığın birlikteliğini gerektirir. ULUSAL BAYRAK, ULUSAL DİL, ULUSAL PARA… Bu üç ulusal varsıllığın birinin bile önemsenmemesi, yozlaştırılması, ulusal kimliğin yok edilmeye başladığının en açık göstergesidir.

Atalarımızın canı ve kanlarıyla, tarihin karanlıklarından çıkarılıp kurulan Türkiye Cumhuriyet’inin varlığı bu üç temel varsıllığın önemsenerek, bilinçle korunarak yaşatılmasına bağlıdır. Bu anlamda çaba gösterenlere, emek verenlere, katkı sağlayanlara teşekkürlerimi, sevgilerimi sunuyorum…

 

 

Yayın Tarihi
25.07.2009
Bu makale 9176 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
sonsuza kadar TÜRK ve Türkçe var olsun bize düşen görev kıymet bilmek ve çalışmak biliçli olmak. ekonomik devrim gerçekleşsin ve tüm dünya bizim dilimizi konuşsun saygılar

serkan sağlam 29.07.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!