Bir şeyler yapsak diyorum

Bir şeyler yapsak diyorum, daha önce hiç yapmadığımız, yapmayı unuttuğumuz ya da bir şekilde yapamadığımız bir şeyler!

Örneğin; yüksek yüksek tepelere çıksak, bulutlara yakın olsak, maviliklerle kucaklaşsak. Dağların doruklarında ağaç, ağaca dal, dala yaprak olsak yeşil yeşil ve çiçek açsak dallarda rengârenk, hep bir ahenk...

Bir araya gelsek, el ele verip; sokaklarda şarkılar söylesek, oyunlar oynasak, birbirimize sevgiyle gülümsesek? Çocuklar gibi saf ve temiz kahkahalar atsak doyasıya. Adını bilmediğimiz kentlerde, adını bilmediğimiz insanlara sevgiyi öğretsek... Tanıtsak kendimizi, tanış olsak, anlamaya çalışsak birbirimizi. Bu birlikteliği geleceklere taşısak.

Düşler görsek rengârenk, hayra yorulacak? Mutluluğa, sevgiye, tüm güzelliklere, şöyle bir göz kırpsak? Söz olsak, ses olsak kendi dilimizce; ünlensek alanlarda, duygulu ve gür bir sesle. Sesimize ses katsa, dağlar, çağlayanlar, ünlensek tüm evrende.

Bir şey ya da bir şeyler olsak bu evrende... Örneğin; çocuklara anlatılacak bir masal, şiire dize, şarkıya söz ve nota; saza tezene, bahçeye çiçek, çiçeğe arı; milyonlarca ağza kahkaha, uzak yüreklere sevgi taşısak...

Bir mektup olsak elle yazılmış, özlemleri gidersek. Salt İnsandan, insanlıktan söz eden bir film olsak, renklerle dolu bir fotoğraf, tuvalde resim ya da alanda heykel olsak, insanlara insanlığı anlatsak... Kuzu olsak engin çayırlarda, otlaklarda... At olup çılgınca koştursak kırlarda? Sonra bir kedi, bir köpek olsak sokaklarda; karnı tok ve bakımlı, dostça baksak, yoldaş olsak tüm canlılara?

Bir arı olup çiçeklerde, balı bal eylesek.  Bir kuş olsak dallarda cıvıl cıvıl, şarkılar söylesek; barışa, sevgiye, komşuluğa, dostluğa dair. Güzellikleri, yenilikleri, çağdaşlığı yaşasak hep birlikte. Yeni görsel ve duygusal tatlar eklesek yaşamımıza. Daha önce keşfedilmemiş bir renk, bir ışık ve bir kitap ve o kitapta insana insanlığını anlatan yepyeni bir sözcük olsak. Evrence ünlensek birlikte…

Bir gün bir deniz kıyısına takılsak; çakıl taşının ayak tabanlarımızdaki hışırtısını dinlesek her adımda. Kumdan saraylar kursak gökyüzüne uzanan? Deniz kabukları kulaklarımıza dayayıp rüzgârın sesini, dalgaların çığıltısını dinlesek? Güneşi rengiyle, ısısıyla, tükenmez ışığıyla içimize doldursak. Ayın sessizliğinde gelecek düşlerine dalsak, geçmişte yaşanan sevileri yeniden yaşasak... Bir gün yollara düşüp, evrenin uzanabildiği en son noktaya kadar gidebilsek, tüm insanlığı kucaklayarak...

Büyük patlamadan bu yana geçen 14,6 milyar yılın mirasçısı olduğumuzu ve bu mirası daha milyarlarca yıl, elden ele, el ele, gönül gönüle sevgiyle taşımayı düşünsek?  Üç bin yıllık bir kültür birikiminin ve evrimin ürünü olduğumuzu anımsasak? Kendimizi tanısak derinliğine ve bizden ötedeki ötekilere tanıtsak kendimizi... Hep birlikte insanlığı geleceğe taşısak var gücümüzle. Sonra durup, bizleri bu yüzyıla ulaştıranlara karşı görevimiz olduğunu anımsasak dürüstçe. Geleceğin bizim elimizde gelişeceğini anlasak ve geleceğe aktarsak.

Yani çok geç olmadan bir şeyler yapsak diyorum, daha önce hiç yapmadığımız.
Bir şeyler yapsak insanlık adına; insanca, toplumca, ulusça ve evrence…

Yayın Tarihi
31.03.2010
Bu makale 9349 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!