Mart’ın 31’inde yapılacak yerel seçimlerle ilgili siyasi partilerimizde hareketlilik eskisi gibi olmasa da bir canlılığa, aday mücadelesine, seçilebilmek için kendi içlerindeki kavgalara tanık oluyoruz. Ancak kamuoyuna baktığımızda aynı merakın ve hareketliliğin olmadığını görüyoruz.
Açıkçası seçim halkın umurunda bile değil… Genel olarak halkın tek bir derdi var; geçim derdi.
Emekli ay başında maaşına ne kadar zam yapılacağını hesaplamaya çalışıyor, esnaf bazı günler siftah bile edemediğini söyleyerek dert yanıyor, okul bitirmiş üniversiteli iş bulamıyor, “sezon sonu” diye otellerin büyük bölümü kapanmış buralarda yaz boyu çalışan kalifiye elemanlar sokakları dolduruyor, memurum-işçim taksitleri dağıttıktan sonra geriye kalanla akşam evine ekmek götürebilme telaşında, öğürenci burs bulamamış, aileden para gelmemiş kira bir yanda, defter-kitap bir yanda…
Kim nasıl düşünsün seçimleri, kimin seçileceğini?..
***
Eskiden Belediye Başkanı seçilecekler için “Şehr-ül Emin” adını vermişlerdi. Şehrin emin adamını halk seçerdi. Şimdi o da kalmadı.
Liderler ya kendi aralarında anlaşıp, ya da tek başlarına; “Şu şehrin adayı budur” diye birini karşımıza çıkarıyor, iyi midir, kötü müdür bize, yani halka sormaya bile ihtiyaç duymuyorlar. Ardından bizlere dayattığı kişi için oy istiyor, neler yapacaklarını anlatıyor o kişi de…
Aday gösterilirken Anayasa çiğneniyor; yemin etmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kutsal çatısının tarafsız olması gereken başkanı, aday gösteriliyor çıt yok… “Anayasa’yı korumakla görevli”, Yargı’da ses yok…
Hoş TC’yi de sildiler, o’na da ses çıkaran olmadı…
“Bırakın bizi yönetecekleri biz seçelim” diyebilen yok da, hani “sandık koyalım, ön seçim yapalım” diyebilen babayiğitler çıkarsa da, fikrine pek ilgi gösteren olmuyor…
Liderlerin seçtikleri, liderle iyi ilişkilerinden olsa gerek, bir bir istekler sıralıyor, “Listemde şunu isterim, bunu istemem” diyebiliyorlar… Anlayacağınız onları seçecek halk kimsenin umurunda değil. Halk bir bakıma sandığa emir komuta zinciri içinde giden, oy kullanan, hatta kullandığı oyu kime verdiğini kanıtlayan robotlar olarak görülüyor…
Bir de bu sistemin adına; Demokrasi, çok seslilik, şeffaflık ve denetlenebilirlik yaftaları yapıştırıyorlar…
***
Halk nasıl düşünsün seçimi. Fikrini soran olmadığı gibi “seçme ve seçilme hakkı” olduğunu da unutturmuşlar. Sizin anlayacağınız sadece bir partinin değil, hepsinin hoşuna gitti bu tek adamlık…
Hayırlısı olsun bakalım, bir gün halka dönüp “siz kimi istiyorsunuz?” sorusunun sorulacağı Demokrasiyi de yaşarız…