Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Antalya İl Müdürü Selim Erol, halen Cumhurbaşkanı’nın onayını bekleyen SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının yeniden yapılandırılması ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Verdiği bilgiye göre, yasa yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde yapılacak başvurular ile prim borçları 24 aya kadar eşit taksitlerle ödenebilecek. Ayrıca prim borcunun tamamını ve gecikme cezasının yüzde 15'ini, başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde ödeyenlerin prim borçlarının faizlerinin yüzde 85'i, borçlarını 12 ayda ödeyenlerin borç faizlerinin yüzde 55'i, 12 ayı aşan taksitlendirmelerde ise borç faizlerinin yüzde 30'u silinecek.
Bu ve benzer uygulamaların yapıldığı bir başka ülke var mıdır bilemiyorum ama bizde o kadar olağan hale geldi ki, işverenlerimiz SSK ve Bağ-Kur primlerini, “nasıl olsa af çıkacak” diye ödemiyorlar. Sonuçta da böylesi aflar senede bir olmasa da iki senede bir çıkınca, borçlarını ödemeyenler, ödeyenlere göre ödüllendiriliyor. Başka bir ifade ile devlete olan vecibelerini zamanında yerine getiren, borcunu ödeyen dürüst vatandaş bir nevi cezalandırılıyor. Yani enayi yerine konuyorlar.
Durum vergide de büyük ölçüde böyle. Gelir vergisini bir kenara koyun, vatandaştan devlete ödemek üzere emanet aldığı, üstelik bir ayı aşkın süre kullandığı KDV’yi bile ödemeyen işverenler var. Örneğin trafikle ilgili cezaları ödemezseniz ceza miktarı 3 katına çıktıktan sonra donduruluyor, bu parayı aracınızı satıncaya kadar ödemeseniz de olur.
Tabii madalyonun bir de diğer yüzü var:
Devlet olarak siz bütçenizi denk getirmek için neredeyse vatandaşın aldığı nefesi bile vergilendirmeye kalkarsanız, hele bir de kendi yurttaşının elindeki-avucundakini nasıl alacağını iyi bilen, bu konuda hayat mektebini bitirmiş bir de Maliye Bakanınız varsa hükümet olarak sırtınız yere gelmez.
Her şeyi “Devlet babadır” diye kabullenen vatandaş, evinde olmadığından hiç konuşmadığı ev telefonu için, “sabit ücret ve vergiler” adları altında 15 YTL ödüyorsa, o da nasıl hile yapacağının hesapları içine girer.
Ve rakamlar
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Antalya İl Müdürü Selim Erol’un, Antalya ile ilgili verdiği çarpıcı rakamlar beni doğruluyor.
Bakınız Antalya'da esnaf ve tarım Bağ-Kur sigortalısı toplam 113 bin 141 kişi ile SSK'lı 89 bin 187 işverenin prim borcu var. Bağ-Kur sigortalılarının toplam borcu 1 milyar 522 milyon 822 bin 580 YTL, işverenlerin ise 324 milyon 790 bin 539 YTL.
Prim alacakları nedeniyle 19 bin haciz dosyasının takipte olduğu da ifade ediliyor.
Hani bir atasözü vardı, hepiniz bileceksiniz: “Böyle başa böyle tarak…”
Gençlik ne durumda?
Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay’la bir törende bir araya geldik. Ekibiyle birlikte çok güzel işlere imza atıyor. Öncelikle kendisini kutluyorum. Attığı adımlar köklü, altyapıya ve geleceğe yönelik olduğu için.
“Durumumuzu nasıl görüyorsunuz?” diye soruyor. Eğitim ve öğretimdeki başarının üniversitelerarası sınavlarda illerin elde ettiği başarı sıralaması ile ölçülemeyeceğini söyledim. Antalya olarak yıllarca birinci olduk, çok mu başarılıydık, ya da şimdi ortalarda geziniyoruz çok mu başarısızız? İkisi de doğru değil.
Başarının yolu; iyi bir gençlik yetiştirmekten geçiyor. Sağduyulu, ülkesini seven, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, bu vatanın milleti ile bölünmez bütünlüğünü koruyup kollayacak, saç uzatıp küpe takarak değil, beyinleri ile ülke yönetimine kısa yoldan talip olacak Atatürk gençliğine ihtiyaç var.
Peki bu eğitim sistemi ve bu altyapı ile bu mümkün mü? Bunun cevabını da ATSO Başkanı Kemal Özgen vermiş önceki gün. Bakın ATSO’nun Meclis toplantısında konuşan Kemal Özgen’in açıklamalarıyla ilgili haberden bir bölümü sizlerle paylaşayım:
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Kemal Özgen, eğitim sisteminin çağdışı kaldığını ve bir vizyonu olmadığını söyledi.
Eğitimli genç nüfusun avantaj, eğitimsiz genç nüfusun ise dezavantaj olduğunu ifade eden Özgen, ''Bu açıdan bakıldığında gençliğin sorunlarının büyük olduğu görülmektedir. Her dört gençten biri işsiz... İyi yetişmiş, yabancı dil bilen genç sayısı çok az” dedi.
Gençlerin yeterince okumadığına da işaret eden Özgen, bunun nedeninin ezberci eğitim olduğunu savundu. Özgen, ''Eğitim sistemimiz çağdışı kalmıştır, eğitim konusunda bir vizyon yoktur. Halen tartışılan üniversite sınavlarındaki katsayı sistemidir. Oysa değişmesi gereken hem bu ezberci sınav sistemi hem de ilkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim-öğretim sistemidir. Gençlerin okumaya, araştırmaya özenmesi için önlerinden toplumdan örnekler olması gerekir. diye konuştu.
İşte böyle... Ne demeli? Eğriye eğri, doğruya doğru. Belki klasik bir örnek ama senin eğitim ve öğretim sorumlusu öğretmenin ek gelir için limon satarsa hangi vizyondan söz edebilirsin ki?
GÜLMECE
Temel Londra'ya uçakla seyahat ediyormuş. Uçakta her şey normal iken birden pilotun sesi duyulmuş:
"Sayın yolcular, uçağımızdaki 4 motordan bir tanesi bozuldu, ama biz 3 motorla rahat iniş yapabiliriz" Neyse rahatlar herkes. 15 dakika sonra bir anons daha:
"Sayın yolcular maalesef 1 motorumuz daha bozuldu ama biz 2 motorla inişi yapacağız" Herkes rahat ama bir anons daha gelmesinden korkmaktadır. 20 dakika sonra bir anons daha gelir:
"Sayın yolcularımız 2 motordan biri daha bozuldu ama biz en iyisiyiz ve 1 motorla inişi size garanti ediyoruz" Herkes ohh çeker rahatlar. Temel ise panik içinde bağırır:
"Uyy bu motorda bozulursa havada kalacağuz."
GÜNÜN SÖZÜ
Unutmayınız ki ibadet ağaç altında bile yapılabilir. Fakat öğretim ve bilimsel araştırma, binasız, kitapsız ve araç-gereçsiz olmaz.
Vehbi KOÇ