ANTALYANIN KAHYASI

Narenciye aldatmacası

ERDOĞAN KAHYA

Bu aldatmaca kelimesi siyasetle o kadar özdeşleşti ki, şaşarsınız… Kamu kurumları tarafından gerçekleştirilen bir eylem kamuoyunun tepkisini çekiyorsa, hemen bu kelimeye başvuruluyor. Karşılığı “Yanlış anlaşıldık, sözlerimiz amacı biraz aştı” gibi sözlerle konu kapatılıyor, ya da işten vazgeçiliyor.

Kamu vicdanını filan da takan yok.

Bütün bu işler yapılırken yandaş medya kullanılıyor, iddiaları ortaya atan muhalefet partilerine, yazarlara, hatta gazetecilere karşı bir sindirme politikası, karalama ve karşı suçlama uygulamaya konuluyor.

Efendim CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın bir iddiası vardı. Araştırdık, soruşturduk ve Narenciye arazisi mülkiyetinin, maliye hazinesinde dururken, yasal boşluklardan yararlanıp önce Vakıflar Genel Müdürlüğüne, arkasından da bir cemaat vakfına verildiğini, yapılan işin doğru olmadığını, kamu vicdanının rahatsız olacağını yazdık.

Dürüstlüğüne sonuna kadar inandığım bir gazeteci arkadaşım ertesi gün yanlış yaptığımızı söyledi. Eylemin tamamen yasal olduğunu, arazinin tapu kaydı ile devredildiği vakfın da sözü edilen cemaat vakfı değil, aynı isimde Padişah döneminde kurulan bir vakıf olduğunu söyledi. Bir de en önemlisi devredilen bölümün 203 dönümlük yer olmayıp, zaten Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait 66 dönümlük Narenciye bitişiğindeki yer olduğunu ifade etti.

Acaba hata mı yapıyoruz?

Diye geçirdim içimden. Ama hemen Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün bu konu ile ilgili açıklaması aklıma geldi. Yazı aynen şöyleydi ve 66 dönümden değil, adı ile şanı ile Narenciye’nin 203 dönümlük yeri bahsediliyordu:

Vakıflar Bölge Müdürlüğü Milletvekili Arı'nın, "Narenciye arazisinin sessiz sedasız bir vakfa devredildiği ve bunun doğru olması halinde Antalya’ya büyük bir ihanet olacağı" yönündeki açıklamalarının basında yer aldığı hatırlatıldı. Açıklamada, “Muratpaşa ilçesi Demircikara Mahallesi'ndeki 203 bin 713 metrekare yüzölçümlü 447 ada 4 parsel sayılı 'narenciye' diye bilinen taşınmazın, arşiv ve tapu araştırmalarında, taşınmazın esas sahibi olan ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yönetilen Hamidiye Vakfı adına 7 Haziran 2018'de tescil edilmiştir” denildi.

Sanki çocuk kandırıyorlar…

Araziyi yıllardır BATEM denilen Tarım Araştırma Enstitüsü kullanıyor, o da kamu kurumu, üstelik Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı, her yıl hazineye bu arazinin kirası ödeniyor, durup dururken bu arazi ister o cemaat vakfı olsun, isterse padişah döneminden kalan vakıf olsun bir vakfa devrediliyor.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Yahu arkadaş amaçları belli olan bu Vakıflara güveniyorsunuz da Devletin bir kurumuna inancınız yok mu? Tarım Orman Bakanlığı’nın bölgenin tarımsal kalkınmasını sağlamakla görevli ve araştırma Enstitüsünün elinden bu araziyi alıp, bir vakfa peşkeş çekiyorsunuz?

Üstelik bu da yetmiyormuş gibi “BATEM’e bu devirden dolayı hiç bir şey olmayacak. Bu araziyi kullanmaya devam edecekler” açıklaması yapıp komik duruma düşüyorsunuz. Tapu’da böyle bir kayıt yok çünkü, size niye güvensinler?

Biz sizin daha önce Vakıf adı altında yandaşlara verdiğiniz öğrenci yurtlarını, arazileri de biliyoruz. Ama siz de şunu iyi bilin ki Anadolu’da bir söz vardır:

“Vakıf Malı yiyen onmaz”

O yüzdendir ki, dini bütün insanlar yani gerçek Müslümanlar daha ucuza verilse bile Vakıf malını satın almaz, ortaklık filan varsa Vakıflar lehine feragat ederler.

Biz mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bekleyip göreceğiz, konu edilen yer Karakaş Vakfına ait 66 dönümlük yer mi, Tapuyu üzerine geçirten Vakıf da, Nurcu olduklarını kimselerden çekinmeden alenen söyleyen, FETÖ’nün ruh ikizi Hamidiye Vakfı mı, yoksa Padişahlardan kalma Hamidiye Vakfı mı?

Bekleyip göreceğiz. Ama vakıf malını kimseye yedirmeyeceğiz…