Köşe yazılarımda ve sosyal medya paylaşımlarımda, 2019 yılından itibaren iktidarın sürekli oy kaybettiğini ama bu oyların muhalefet partilerinin çuvalına girmediğini yazıyorum. İyi Parti dışında oyunu artıran bir muhalefet partisi de yok. Peki, oylar nereye akıyor?
Kararsızlar Partisine…
2023 seçimlerinde hangi İttifak kazanacak? “Vatandaşın oyu çantada keklik” olsa kesin bir şey söylemek mümkün. Lakin değil. Bizim vatandaşın sağı solu belli olmaz. Örneğin; 2002 seçimlerinde %22,19 oy alan Ecevit’in Partisi DSP’yi %1,22’lere indirmedi mi? Bu nedenle, “Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar konusunda iyi bir sınav vermeyen iktidar cephesi, seçimi kesin kaybedecektir” söylemi ilk bakışta doğru gibi gözükse de siyaseten yanlıştır. Zira “siyasette 24 saat uzun bir süredir.”
Siyaset aritmetiğinde her zaman 2x2=4 etmez. Partilerin ortak göstereceği, Cumhurbaşkanı adayına, parti tabanlarının hazımsızlığı söz konusu olabilir. Ayrıca doğru stratejiler, iyi kampanyalar, halkı ikna edici projeler, halkta karşılığı olan adaylar ile seçime girilmez ise beklenen başarı hayal kırıklığına dönüşebilir.
Demem o ki; partilerin önseçim ya da merkez yoklaması ile belirleyeceği parlamento adaylarının seçimi hayati önem taşımaktadır. Mikro kent milliyetçiliği veya ahbap çavuş ilişkileri, seçimin kazanılmasının önündeki en büyük engeldir. Seçim kiminle alınacaksa aday da o olmalıdır. Aksi halde, Macaristan seçimlerinde olduğu gibi 6 değil, 16 parti birlikte seçime girse, yenilgi kaçınılmaz olur.
Örneğin, Macaristan seçimlerinde muhalefet partileri, bir önceki seçimlerde tek tek aldıkları oy miktarı ile karşılaştırıldığında 2022 seçimlerinde ittifak olarak tam bir milyon daha az oy aldı. Kararsız oyların nereye yöneleceğini, şimdiden kestirmek zordur.
Macaristan’da 3 Nisan 20022’de parlamento seçimleri yapıldı. Kim kazandı? Viktor Orban’ın başında olduğu aşırı sağcı FİDESZ… Türkiye'de ve mevcut iktidarı demokrasi, hak hukuk ve adalet mücadelesi ile 2023 seçimlerinde yeneceklerini söyleyen Muhalefet Bloğu, Macaristan seçimlerini çok iyi analiz etmek ve bazı dersler çıkarmak zorundadır.
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi, “Tarih tekerrürden ibarettir derler, ibret alınsaydı hiç tekerrür mü ederdi?” İbret alınmaz ise sonuç Macaristan gibi olur.
Macaristan’da 12 yıldır iktidarda olan, otoriter olmakla suçlanan ve hakkında bunca yolsuzluk suçlamaları bulunan Orban, seçimi nasıl kazandı? Macaristan genel seçimlerinin en büyük sürprizi, seçimler öncesi uzun çalışmalar sonucunda bir araya gelen ve ön seçim yoluyla ortak adaylar saptayan 6 partili muhalefetin büyük bir yenilgiye uğramasıdır.
AB destekli muhalefet bloğu, ortak liste ve program hazırlanması sırasında oldukça zorlandı. Halkın beklediği isim, Budapeşte Belediye Başkanı Gergely Karacsony’nin aday olarak gösterilmesiydi. Zira başarılı ve halkın sevdiği bir belediye başkanıydı. İnatlaşmalar ve şahsi hesaplar işin içerisine girince bu isim üzerinde anlaşma sağlanamadı.
Orban, hem elindeki medya kuruluşları yoluyla muhalefetin iç çekişmelerini belirgin hale getirdi hem de seçim sistemini kendine göre değiştirdi. Bununla beraber, ülkede faaliyet gösteren ama kendisine biat etmeyen medyayı ve sivil toplum kuruluşlarını sindirdi. Soruşturma ve sorgulamalar ile toplumda korku ortamı yarattı. Yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü rafa kaldırdı ve kendisine bağlı bir yargı oluşturdu. Ordu ve polis güçlerini, üst düzeyde yaptığı taraflı atamalar ile kendisine bağladı.
Sonuçta Orban, devlet imkânlarını iyi kullandı "tam saha baskı" uygulayarak, muhalefeti de etkisiz hale getirdi. Ayrıca yandaş medyanın yalana ve siyasi ahlaktan uzak iddialarına dayanan karalama kampanyalarının etkisi de büyük oldu.
AB, Orban’a neden karşıydı? Orban, otoriter bir yöneticiydi ve AB normlarını iplemedi. Ayrıca doğalgaz ve ham petrol alabilmek için Rusya ile iyi ilişkiler kurdu. Girdiği her seçimde; sürekli halkı bölen, kendine düşman cephe yaratan, toplumu kamplara bölerek kutuplaşma yaratan bir lider oldu. AB liderleri, AB üyesi olan Macaristan için böyle bir lider istemiyordu.
Birleşik muhalefetin tüm seçim faaliyetleri, Orban rejiminin olumsuzlukları üzerine kurulmuştu. Yolsuzluk, hırsızlık, hukuksuzluk iddiaları gırla gidiyordu. İyi tamam da… Muhalefet iktidara gelirse, neyi nasıl yapacaktı? Ortada derli toplu bir program bile yoktu. Muhalefetin kendi iç işleyişi, ittifak süreci, seçim kampanyasının koordinasyonu da başarılı değildi.
AB ve muhalefet, Orban’ı hafife almanın cezasını ağır ödedi! Orban’ın amacı ve stratejisi; kendi taraftarlarının saflarını sıklaştırmak için bir korku atmosferi yaratmak ve bu korku çemberinde taraftarlarını bir arada tutmaktı. Bunu da başardı.
Rusya Ukrayna savaşı başlangıçta Orban’ın aleyhine gibi görünse de "Savaşın dışında kalma, Macaristan'ı barış ve güvenlik içinde tutma" sloganını iyi kullanan Orban, seçimde zaferle çıktı. Zira muhalefetin, AB ve NATO çizgisinde olması, halkın gözünde "ülkeyi savaşa sokmak istiyorlar" algısı yaratmıştı.
Muhalefete güven duymayan ve söylediklerinden ikna olmayan kararsız seçmen… Yıllardır denediği ve yönetimine alıştığı Orban rejimine yöneldi. Toplumu birleştirici, ayrıştırmayı önleyici ve kutuplaşmayı kaldıracak stratejiler geliştirmez ve bu konuda halkı ikna edemezseniz…
Orban’lar kazanır!
Macaristan halkı, demokratikleşme ve ekonomik durgunluğa aldırmadan, güvenlik endişesi ile Orban’ın partisine oy verdi. Zira Orban, sürekli iç kamuoyuna güvenlik kaygılarını zerk etti.
Sonuçta herkes ve AB, Orban seçimi kaybedecek diye beklerken, muhalefet bloğu seçimi kaybetti. O nedenle toplumda sevilen, sayılan ve karşılığı olan adaylarla yola çıkmak, en doğrusudur.
Macaristan halkı, hukuk ve demokrasi olmadan refah toplumu olunamayacağına, otoriter sistem yerine hukuk devleti olmanın önemine aldırmadan Orban’ı seçti.
Orban seçim zaferini, "O kadar büyük bir zafer kazandık ki, aydan bile görülebilir, Brüksel'den de kesinlikle görebilirsiniz" dedi. Başka bir deyişle, AB ve ABD’ye mesaj verdi!
Bir hafta önceki yazımda, sadece güvenlik krizinin seçim sonuçlarının değişiminde etkili olabileceğini ifade etmiş, “Ekonominin yıkıcı etkileri, siyasal iletişim stratejileri ile bir süre ötelenebilir?” tezini ortaya koymuştum. Zira bizim gibi ülkelerde büyük bir güvenlik kaygısı veya tehdidi, ekonomik kaygıların önüne geçebilir.
Macaristan’da öyle oldu.
Önseçim seçimi kazanmada bir çare olabilir mi? Macaristan’da başarıyı getirmedi. Beş adayın arasından aday sayısını önce üçe, sonra bire indiren ve tamamen kamuoyuna açık yapılan ön seçim sistemindeki boşluklar, sürpriz bir şekilde aslında arkasında bir parti bile bulunmayan küçük bir şehrin muhafazakâr belediye başkanının öne çıkmasını sağladı.
Ülkeyi birlikte yönetmeye, ağır ülke sorunlarını çözmeye aday liderlerin belli bir konuda birbirinden farklılıklar içeren açıklamalar yapması seçmende güvensizlik yaratır. Seçime ortak ilkeler ve projelere gitmek gerekir. Macaristan’da "Çok başlı" görüntü yaratılması, liderlerin alttan alta birbirlerini eleştirmeleri seçmende kaygı ve endişe yarattı.
Bu da Orban’ın işine yaradı.
Ve demokratikleşme umudu başka bir bahara kaldı.