MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’te DEM Gurubuna çağırıp konuşturmak istemesi, bu teklifin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre “Tarihi fırsat penceresi” olarak değerlendirilmesi, kimilerine göre ise “Barış Umudu” olarak görülmesi hayali fazla sürmedi.
CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Ahmet Özer’in apar topar gözaltına alınması, akabinde tutuklanması gerilimi tırmandırdı. Esenyurt gerilimi sürerken ardından DEM Partili Mardin, Batman, Halfeti (Urfa ilçesi)’ye “kayyım” atanması, yeni bir çözüm süreci bekleyen bazı kesimler için sürpriz olarak değerlendirildi.
Peki, kayyım nedir? ''Belli bir malın yönetilmesi ya da belirli bir işin yapılması amacıyla görevlendirilen kişi'' anlamına gelmektedir. Genellikle usulsüzlük yapılan ya da terörle ilişkilendirilen şirketlere, özel kurumlara ve belediyelere devletin tedbir amaçlı el koymasından sonra atadığı yöneticilere “kayyım” ya da “Kayyum” denilmektedir.
İktidar, muhalif belediye başkanlarını korku ve baskı altında tutarak ceza ile tehdit etmektedir. “Demokles’in Kılıcı” gibi. Yıllarca terörle mücadele etmiş biri olarak mücadelenin hukuk çerçevesinde yapılması gerektiğine inanırım. Aksi hal, terör örgütlerinin ve yandaşlarının işine yarar. Zira hukuka dayanmayan silahlı mücadele veya şiddet; karşı şiddeti çağırır.
“Devlet”; bir elinde havuç, öbür elinde sopa dolaşıyor. Havuç-soba yaklaşımını bilirsiniz! İngilizce bir deyimdir. İyi davranışı ödüllendirme, kötü davranışı da cezalandırma anlamına gelir. Devlet, sürekli sopayı gösterirken, bir gün ansızın havuçla geldi Meclis’e…Havuç serüveni çok kısa sürdü ve öteden beri alışık olduğumuz kayyım düzenine geri dönüverdik.
Demokrasilerde seçimle işbaşına gelmiş belediye başkanlarının görevden alınması ve yerlerine iktidarın seçtiği kamu görevlilerinin atanması doğru bir yöntem olarak kabul görmez. Bu durum belediye başkanlarını seçen insanların Devlet’e bakış açısını olumsuz etkiler. Her seferinde yerlerine kayyım atanan belediye başkanlarının tekrar seçilmesi halkın bir tepkisi olarak görülebilir.
Hadi görevden alındı diyelim! O zaman yasaya göre belediye meclisinin seçeceği birinin “başkan” olması gerekir.
Devlet görevinden gelen birisi olarak, “Devlet aklı” denen ülke yararına düşünen ve gerektiğinde krizleri önleyen gizemli bir üst aklın varlığına inanırdım.
Tıpkı “Aksakallılar” efsanesi gibi.
Karar Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’in dediği gibi, “Devlet aklı gibi düşünülen şey var mı gerçekten, yoksa biz, bildiğimiz insanların kapasitesinden oluşan şeye, beklentilerimize göre özel, deruni, sırlı – gizemli anlamlar mı yüklüyoruz?”
İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez ‘'Kayyum uygulaması millet iradesinin gaspı anlamını taşır ve bunu parti olarak doğru bulmuyoruz. Siz bu milletin soyulduğu, çocukların öldürüldüğü onlarca hastaneye kayyum atamıyorsunuz; milletin seçtiği ‘Gidin bizi temsil edin’ dediği iradeye kayyum atıyorsunuz. Altını çizerek söylüyorum suç varsa karşılığı elbette olmalı, gereken hakkıyla yapılmalı ama burada asla siyasi bir saik gözetilmemeli'' dedi.
Demokratik hukuk devletinde makamı ve konumu ne olursa olsun kimsenin suç işleme ve hesap vermeme ayrıcalığı yoktur. Ancak “hakkında kesin bir yargı kararı bulunmayan herkes masumdur.”
Belediyelerin, dağa adam göndermesi ya da kaynak temin etmesi suçtur. Yani belediye ile terör ilişkisi tespit edilmesi halinde yasal gereğinin yapılması hukukun gereğidir. Belediyenin görevi, yerel halka hizmettir. Terör ve şiddetin, demokrasi ile yan yana getirilmesi söz konusu bile olamaz.
“New York Belediyesi tarafından El Kaide’ye eleman temin edildiği ya da Madrid Belediyesi’nin ETA militanlarının yola patlayıcı yerleştirmesine destek verdiği düşünülebilir mi?”
Bir kişinin terör ile ilişkisini kim tespit edecek? İktidar tespit edecekse, ne kadar muhalif varsa “hain, terörist ya da düşman” ilan edilebilir. Doğrusu görevden alınmaların ve yerlerine Kayyım atamasının Yargı kararı ile mümkün olabilmesidir.
Türkiye, demokrasimizin içine düşürüldüğü bu çıkmazı sağduyulu bir şekilde aşmak zorundadır.