TANRI VE CEVHER VARLIĞI
Birçok şeyler doğru ve bellidir. Gök ve yıldızlar.
Şüpheli belirsiz kabul ettiğimiz bilgiler, duyular yoluyla elde edilenlerdir.
Bu bilgileri idrak ediyorum.
Kendisini idrak etmesem de inandığım bir şey daha vardır ki o da Tanrı dır.
Benim dışımdaki şeylerden gelir bilgilerim. Acaba bu düşünce bir aldanış mı?
Çünkü bu bilgimi doğrulayacak kanıtları savunamam.
Maddi şeylerin var olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Algılıyoruz ve onları kavrıyoruz.
Açıkça anlayabildiğim bu maddi şeyleri yaratanın’da; Tanrı olduğuna şüphem yoktur.
Birşeyi yapmak Tanrı için imkansız değildir.
Tanrı’nın var olmak için bize ihtiyacı yoktur.
O, bizden dışarıda var olabilir.
Böyle bir kanaati var Dekart’ın.
Fakat bu neticeye varabilmek için kendine göre gösterdiği kanıtlar yeterlide değildir.
Dekart’ın…
Düşünüyorum o halde ben varsam,
Tahayyül ediyorum o halde madde de vardır.
Tahayyül uzamda kendinden başka bir şeyi kabul etmektir.
Ernst Hauschkam” Okumayı yazmayı öğrenmenin insana ne faydası varki,
Düşünmeyi başkalarına bıraktıktan sonra” diyor.
Dekart’a göre; Düşünmek var olmaktır. Düşünmek sorgulamak demektir.
Sorgulayan adam yoksa, ilim ve felsefe olmaz.
Din koyucuların lafı üzerine, laf edilemeyeceğinden, hiçbir dinde gelişim olmaz.
Din üzerine yoğunlaştıkça kişi, radikalleşir.
Düşünmek ve sorgulamak hiçbir dine aykırı değildir.
Aykırı olmamalıdır da.
Fakat düşünmeyi dinden geçinenler istemez.
Eflatun ilk akademiyi kurup, kapısına,
“Geometri bilmeyen bu kapıdan giremez” dediğinde M.Ö.550 de.
İlk karşı koyanlar devrin kahinleriydi.
Sonraların, hamamları, papazları, halifeleri.
Dinlerden çıkan, mezhep ve tarikatlar, menfaat çatışmalarından dolayı, başka düşünceleri yasaklayıp, Kendi anlayışlarını mutlak doğru gibi algılatarak müritlerini radikalleştirmişlerdir.
Atatürk; Tekke ve Zaviyeleri yasaklayarak bunu bizde önlemiş olsada,
Din ve mezhep anlayışlarının demokratik hak olarak algılanıp bu algıya sahip bireylerin, dini siyasallaştırmaları ve bürokrasiye alınmaları
Tarihimize “Feto” kara damgasını vurmuştur.
15 Temmuz 2016 da yaşanılan zamanda…
Dekart;
Düşünerek var olduğumu biliyorum.
Düşünen bir şeyin tabiat ve kendi özüme ait olduğunu biliyorum,
Özüm sadece düşünen bir şeydir. Bütün tabiatın özü düşünmek olan cevherden ibarettir.
Bu cevher bedensiz olarak vardır. Aktiftir.
Bende ayrı cevherde bulunabilir, bu cevher ya cisimdir yada cisimli tabiattır.
Buda Tanrı’nın kendisidir.
Tanrı benim bütün algılarımın, hareketlerimin hakiki sebebi ise,
Hareketlerim düşüncelerim Tanrının iradesi ile ise,
O zaman ben,
Uydurma bir failim.
Hakiki fail Tanrı’dır.
Öyle ise, insan; eylemlerinden sorumlu tutulamaz Tanrı katında.
Çadırcının oğlu Ömer Hayyam 1080 yıllarında kafa yormuştu bu probleme.
Sormuştu Tanrısına;
“Madem Kaderi, Hayrı ve Şerri sen belirlersin,
Benim senin iradene karşı gelme gücüm yok,
O halde,
Cehennem niye?”
Eğer insanın benliğinde ve beyninde düşünen Tanrı ise,
Hareketlerimin kontrolü onda ise,
“Tetbir taktire mani değilse” kulun yapabileceği bir şey yok.
Mekan cisimlerin kapladığı alandır.
Yani mekan cisimlerin yeridir.
Tanrı’nın yeri neresidir?
Malebranche’ye göre;
Tanrı’da ruhların yerindedir.
Işık göz için, ne ise,
Ruhta Tanrı için odur.
Ruh Tanrı’dadır Tanrı’da düşünür, Tanrı’da görür.
Gözde ışık içinde görür ve beyin maddeyi algılar.
Tanrı’yı bulduran, Tanrıyı algılattıran ,
Birey’deki “İç duygu” inanma bilincimiz midir?
Bilincimiz bizi kabullere mi zorladı?
Dekart, felsefesinde, Tanrı’yı işe karıştırmak istemiyordu.
FAKAT,
Alemi hareket ettirmek için, bir fiskeye, bir harekete ihtiyacı vardı.
Şimdi Cern’de soruluyor.
Yarı çapı sıfır olan güç nasıl patladı da,
Evren oluştu?
Maddeye ışık hızında hareket verirsen enerji oluyor.
E=mc2
Işık hızından fazla harekete maruz kalırsa madde,
Tekrar maddeye dönüşüyor.
Tekrar madde olacaksak eğer,
Öldükten sonra dirilme vardır
Herhalde.
İnanç ve ölümsüzlük algısı,
Devam edegeldi insanlıkta, bu bir yanılgımı?
Kimbilir?
DEVAM EDECEK FELSEFE 7
Kaynak:
1.- Dekart üzerine tetkikler
Laberthonniere
Çeviri Mehmet Karasan 1959 Basım
2.- Felsefenin tarihi
Alfred Weber
Çeviri: :H.Vehbi Eralp 1991 5 basım.