Şarap testimi kırdın Tanrım
Zevk yollarımı bağladın Tanrım
Yere saçtın lâl rengi şarabımı
Tövbeler tövbesi, yoksa sen sarhoş musun Tanrım
Ömer Hayyam
Bu dörtlük 1072 yıllarında Semerkand’ta
Kayda geçilmiştir.
Ömer Hayyam tarafından.
SEMERKANT ;
Zerefşan Nehri’nin hayat verdiği;
Üzüm bağlarıylada, tek katlı evlerin yeşile bürüdüğü
Ezelden beri dünyanın ışıltısı
TİMUR tarafından;
Doğunun Roması haline getirilen
İhtişamlı bir Şehirdir.
Nehri çeviren, Pamir Dağları eteklerinde,
Alp er Tunga Harabelerinin kalıntıları;
M.Ö. 8. Yüzyıllara tanıklık etmektedir.
AFRASİYAB olarak ta anılan ALP ER TUNGA,
Tüm Kafkasları aşıp ve alıp, Pers İmparatoru’nu
Vergiye bağladıktan sonra ;
Anadolu üzerinden Datça’dan Mısır’a geçip,
Kuzey Afrika
Ve,
Tüm ortadoğuyu fethettikten sonra
Dönüşte Van Gölü kenarında,
Pers İmparatoru’nun
Verdiği davette zehirlenerek öldürülen
Büyük TURAN hükümdarıdır.
Bu acı ölüm üzerine;
Semerkand ahalisinin yüreğinden kopan;
"Alp er Tunga öldü mü?
Felek öcün aldı mı?"
Feryadı;
Türklüğün vicdanına sinmiş
Acı bir feryattır.
O zamanın Türkleri,
Öbür alemi yerin altında tasavvur etmişler,
Alp er Tunga’yı,
16 katlı altından bir saraya oturtmuşlardır.
Daha sonra inançların evrimiyle Türkler,
Tanrıyı göğe çıkarmışlar,
Tanrılarına “BAYÜLGEN” demişler,
Göğün 18. Katına yerleştirmişlerdir.
TANRI BAYÜLGEN
Gökte Türkleri korurken,
Onların yeryüzü hayatlarındaki,
Kopuzlarına, kımızlarına, şaraplarına
Karışmamıştır.
Sadece doğum yapan iffetsiz kadınların memelerine
Kadın ve çocuk Tanrısı “Umay” tarafından
Süt gölünden süt verilmemiştir.
YASAK BUKADARDIR.
7 bin yıl sonra kabul edilen,
Gökte var sayılan İslam Tanrısı
Kopuzu, kımızı, şarabı yasaklamıştır.
İŞTE,
Ömer Hayyam’ın
Üzüm bağları içindeki Semerkant’ta
Şaraba yasak koyan yeni tanrıya
Sitemi şöyle olmuştur:
“Şarap testimi kırdın,
Zevk yollarımı bağladın Tanrım”
Demiştir.
Yasaklarına alınmıştır İslam Tanrısının
M.S. 1072
SEMERKANT’TA.
Ömer 24 yaşında filandır.
Semerkand sokaklarını dolaşmaktadır.
Zer-efşan Nehri’nin kenarlarında
Kerpiçten meyhanelerde,
Semerkand üzümlerinden nefis şaraplar vardır.
Bir meyhaneye yönelir.
Hayyam.
Meyhaneden ağır başlı,
Sendeleyerek yürüyen,
Çakırkeyif olduğu belli bir adam çıkar.
15-20 metre ancak yürümüştürki, meyhaneden
Kara sakalları intikamcı sopalarıyla
20 kadar adam çullanır ihtiyara!...
Kan revan içinde kalır
İhtiyar!
İhtiyara yardım için davranır Hayyam,
İçlerinden biri; Karışma! " Bu uzun Cabir,
Kafir, hem sarhoş, hem zındık, hem feylesof”
DER.
Anlar ki Hayyam:
Bu Cabir , Cebirin babası İbn-i Sina öğrencisidir.
İbn-i Sina’dan el almıştır.
İbn-i Sina,Tıp, kelam ilimlerinde
O'nu
Kendinin devamcısı gibi görüyordu.
İspatlama gücüne hayranlık duyuyordu.
Kusuru,
Fikirlerini açık sözlü dobra dobra
Her yerde konuşması idi.
Bu topraklarda fikirler,fazla yüksek sesle dobra dobra
Söylenmezdi.
Fikirler, dobra dobra söylenmezse;
İnsanlık;
Nasıl gelişirdi, Akıl nasıl hakim olurdu
DÜŞÜNCELERE.
Akıl satmanın da bedeli, böyle ödetiliyordu
Akıllılara
O
Zaman.
Şimdi farklı mı
SANKİ?