Gazeteci olarak birincil görevimiz halkı doğru bilgilendirmektir. Ancak bu görevi yaparken etten ve kemikten insan olarak zaman zaman hata da yapabiliriz. Bu anlamda özür dilemenin erdemini de biliriz. Ancak bugün kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğimiz değil ama eksik bilgilendirdiğimiz bir konuyu gündeme getirmek istiyorum.
Konumuz yine Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksekokulu’nda eğitim gören özel çocuklarla ilgili.
Biliyorsunuz sözünü ettiğimiz yüksekokulda meslek edinmelerinin sağlanması için özel eğitim gören down sendromlu çocuklarımız kapı dışarı edilmiş, onların işlettiği adı çay ocağı olan, ancak lokanta olarak işlev gören yer de kapatılmıştı. Tüm gazeteler ve bu konuda yazı yazanlar kararı alan Üniversite Rektör Yardımcısı ve Yüksekokul Müdürü Prof. Muharrem Certel’i suçlamıştık.
Certel’in çok seveni olsa gerek, yazdıklarımızın hocanın kişiliği ile uyuşmadığını ve doğru olmadığını dile getiren çok sayıda elektronik posta ve telefon aldık. Aynı şekilde down sendromlu çocukların ailelerinden, sivil toplum örgütleri ile özellikle Antalyalı işadamlarından teşekkür telefonları...
Bu iletiler de gösterdi ki, özel çocuklara yapılan yanlış muamelede bir eksik yaptığımız ortada. Eksikliğin iki büyük sebebinden biri; üniversite yetkililerinin bu konuda kendilerine kamuoyuna iyi anlatamamaları, ikincisi de olayın muhatapları diğer tarafın, bizim de yeni öğrendiğimiz “Özel Sporcular Gençlik ve Spor Derneği” yöneticilerinin büyük bir ustalıkla susmaları...
Kimse alınmasın, üstelik teşbihte de hata olmazmış:
“Atlar tepişir, arada eşekler ezilir” atasözsümüz bu işi ne güzel özetliyor...
Bu derneğin adını ilk kez duyduk
Konuyu araştırırken bir sözleşme iliştirdiler gözüme. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 30. Maddesine göre oluşturulan bir eğitim protokolü.
Protokolün tarafları Türkiye İş Kurumu Antalya İl Müdürlüğü ile varlığı yeni ortaya çıkan Özel Sporcular Gençlik ve Spor Derneği.
Bu iki kuruluş zihinsel engelli gençlere yönelik yiyecek-içecek sunumu mesleğini öğretmek için 12 özürlüden oluşan gruba kurs verilmesi için bir protokol imzalıyor. Protokol 13.09.2007 tarihinde imzalanmış. Kursun uygulama yeri Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksekokulu ama protokolun hiçbir maddesinde ünivesiteden söz edilmiyor. Açıkçası bu kursun ve uygulamanın üniversite ile alakası yok.
Peki protokolde neler var?
- İlki protokola göre İşkur sözü edilen derneğe bu hizmetin karşılığı 80.845,92 YTL para ödüyor. Bu paranın 27 bin YTL’si bu iş için alınan malzemelere harcanırken, insan kaynaklarına (Başka bir ifade ile öğretim üyelerine) 34 bin YTL’nin üzerinde bir ödeme yapılıyor. Ayrıca öğretmenler ve yardımlarına ödenen para ise 15 bin YTL civarında.
- İkincisi, bu eğitimin protokol imza tarihi olan 13.09.2007’den başlayarak 6 ay içinde tamamlanması öngörülüyor. Yani sizin anlayacağınız bu eğitimin 13 mart 2008 tarihinde bitmiş olması lazım. Hala devam eden bu eğitimden kimlerin mezun olduğu ve asıl önemlisi projenin ana hedefi olan buradan mezun olan özel çocuklardan hangilerinin bir işe girdiği?..
- Üçüncüsü de dernek tarafından İşkur’a verilen taahhütnamede ve protokolün diğer maddelerinde yeri ve okulu kullanılan üniversiteden hiç ama hiç söz edilmiyor.
Peki kim bu derneğin yöneticileri? Daha doğrusu protokolü kimler imzalamış?
İşte burası çok ilginç, Özel Sporcular Gençlik ve Spor Derneği’nin Başkanı aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksekokulu’nda öğretim üyesi ve Yüksekokul Müdürü’nün eşi olan Doç. Dilara Fatoş Özer, Başkan Yardımcısı da F. Yasemin Yaraşır...
Son durum şu: Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü bu konuda soruşturma açtı. Bir yandan da İçişleri Bakanlığı Dernekler İl Müdürlüğü’nde de sözü edilen derneğin dosyaları inceleniyor. Sözleşme hükümlerini yerine getirmedikleri gerekçesiyle İş Kur Antalya İl Müdürlüğü dernekten daha önce satın aldığı buzdolabından çatal bıçağa kadar tüm malzemelerini geriye aldı.
Akdeniz Üniversitesi sonuç alınıncaya kadar özel çocuklara kapatılan çay ocağından daha modern bir spor salonu tahsis etti. Yani sizin anlayacağınız özel çocuklar spor etkinliklerini sürdürüyor. Belki de ilk kez “atlar tepişti ama arada eşekler ezilmedi” diyeceğiz galiba...
Son söz: Kimse ama hiç kimse zaten kader kurbanı olmuş bu özürlü çocuklar üzerinden siyaset yapmasın, hiç kimse bu çocukları kullanarak haksız kazanç elde etmesin. Yukarıda Allah, aşağıda hukuk var.
BİRAZ GÜLELİM
Evlilik anektodu…
Evin hanımı geceyarısı uyanır ve kocasının yatakta olmadığını farkeder. Yataktan kalkar ve kocasını mutfakta bulur. Koca dalgın dalgın kahve içmektedir ve aklı çok uzaklardadır. Üstelik gözlerinden yaş gelmektedir.
"Ne oldu sevgilim?" diye sorar kadın.
"20 yıl önceki ilk buluşmamızı hatırlıyor musun?" der adam.
"Tabii" der kadın.
"16 yaşındaydın o zaman. Arka koltukta sevişirken baban basmıştı bizi."
"Evet hatırlıyorum."
"Babanın silahını yüzüme dayayıp -ya kızımla evlenirsin ya da 20
sene hapiste yatarsın- demesini de hatırlıyor musun?"
"Hatırlamaz mıyım..."
Adam yanağındaki gözyaşlarını silerek devam eder, "Biliyor musun, bugün hapisten çıkmış olacaktım...”
GÜNÜN SÖZÜ
Bilgi olmayan yerde cehalet ilim olur.
Bernard Shaw