Artık şu eski filmi çöpe atalım.

Hani malum laftır ya “Biz bu filmi daha önce de seyretmiştik” diye. Eskiden yaşadığımız bazı kötülüklerin yeniden hortlaması için kullanırız. Örneğin terörün hortlamaya çalışması gibi. Gelin bu cümleyi çöpe atalım. Bu filmi bir daha seyretmek istemediğimizi hep birlikte haykıralım. Atmadan önce de gelin şu gözbebeğimiz üniversitemiz üzerine oynanan oyunlara göz atalım. Bunun sebebi, haklıyı, haksızı, ya da suçluyu, suçsuzu bulmak için değildir. Kim hatalı ise hatasını kabul edip, erdemli davranış sergilemelidir.

1982 yılından bu yana, tüm üniversitelere örnek olan Akdeniz Üniversitesi ile huzurlu bir ortamda eğitim ve öğretim sürdürüldüğü için hep övündük.

Şimdi tabloya şöyle bir bakıyoruz:

Bir yanda; “Hedef benim” diyen ve Üniversitelerarası Kurul Başkanı olduktan sonra, hükümetle zaman zaman laiklik kavgasına giren Rektör Prof. Mustafa Akaydın... Ve bu rektör ki; olayları üç ay önce hissettiklerini ve bunu kamuoyuna ve ilgililere duyurduklarını söylüyor.

Bir yanda; ister MHP’ye kayıtlı, ister sempatizanı olsun, ancak eski ve yeni il başkanları ile her ortamda boy göstermiş, eli silahlı bir provakatör...

Bir yanda; medya objektiflerinin ve kameralarının gözleri önünde tabancasının şarjörüne cebinden tek tek aldığı mermileri yerleştiren, daha sonra kurşunu namluya sürerek karşıya doğru ateşlemeye başlayan provakatöre, ellerinde silahları olmayan basın mensupları bile bu kadar yaklaşırken, ortalıklarda görünmeyen polis...

Bir yanda da, bütün bunların olmasına zemin hazırlayan, yurtlarda aylardır ve sık sık olay çıkmasına rağmen yeterli güvenlik tedbirlerini almayan, öğrenci olmadığı her halinden belli bu sakallıyı içeriye sokan üniversitenin özel güvenliği ve resmi güvenlik birimleri...

Gelin bunları üst üste koyup yorumu siz yapın.

Ancak şu gerçeği hiç birimiz unutmayalım:

İlk sözüm; gençlere ve çocuklarını yurtlardan alan ailelere, “Sakın oyuna gelmeyin. İster sağcı olun, ister solcu amacınız; Atatürk çizgisinde laik, bağımsız TC devletini “muhafaza ve müdafaa” etmekse -ki öyle olmak gerekir- bilesiniz ki, son zamanlardaki kısır kavgalarınızla bölücülere, iç ve dış düşmanlara hizmet etmekte, onlar tarafından dolduruşa getirilmektesiniz!”

İkinci sözüm; aralarındaki uçurum giderek büyüyen siyasilere ve üniversitelere; Bu tür olayların meydana gelmesine ortam hazırlayan zemini yok edebilmek yine sizlerin elinde. Sizler demokrasiye inanıyorsanız, demokrasinin vazgeçilmez oyuncuları olarak bir araya gelip tartışmak ve sorunu çözmek zorundasınız. Yoksa o hep sözünü ettiğimiz filmi bize yine seyrettirir, iç ve dış düşmanlarımızın ekmeğine ballı-kaymak sürersiniz. Gelin şu ülkeyi 10 yılda bir uçurumun eşiğine getiren o malum filmi çöpe atalım…

Halk Ekmek’ten yanıt var

Geçen Pazartesi günkü yazımızda Halk Ekmek’in gerçekte kime ait olduğunu sormuş, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Ekdağ Şirketi ile yapılan ihale ve sonrası 10 yıllık sözleşmeyle yapılan işlerin pek alakası olmadığını yazmıştık.

Halk Ekmek İşletme Müdürü Recai Saylık ziyaretimize geldi. Yazdıklarımızla kendilerine haksızlık yaptığımızı söyledi. Söyledikleri özetle şöyle:

1- Aktif A.Ş’nin bir defa Albayraklar’la bir bağlantısı yok. Sadece İstanbul’da ekmek dağıtım işinde rakip olduk. Onlar kazandı. Patronlarımız birbirlerini tanır.

2- Ekdağ’ın şu anda 50 değil 27 büfesi faal olarak çalışıyor. Ana arterlere 100 büfeyi de biz kendimiz yaptırıyoruz. Tanesi 5 bin YTL’ye maloluyor.

3- Ekdağ ile yaptığımız sözleşme uyarında Meydan’daki tesisleri yenileyecek ve büyütecektik. Ancak günlük 100 bin ekmek üretim kapasitesi için yer yeterli değildi. Belediyeden yeni yer istedik gösteremediler. Biz de daha fazla masrafa girerek kendimiz Aksu’da arsa satın aldık ve fabrikayı üzerine yaptık. Zaten sözleşme uyarınca 10 yıllık dönemde bizim yaptırdığımız her türlü makine ve aksam 10 yılın sonunda bizim olacaktı. Taşınmazlar ise belediyenin.

4- Ekdağ’a meydanda hiçbir işlem yapmadığımız bina için aylık 3 bin YTL, büfeler için de 100 YTL kira ödüyoruz.

Sayın Saylık bununla da kalmıyor ve “Eğer bu işte zarar gören varsa Aktif A.Ş’dir. Bu şekli ile zarar ediyoruz” diyor. En önemlisi de, “Sözleşme şartlarına uymayıp, başka bir yerde ileride kendinize ait olacak bir fabrika kurmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz. Bu anlamda Halk Ekmek adını nasıl kullanıyorsunuz?”sorusuna ise “Ne olmuş şartlara uyulmadıysa. Bu mantığı anlayamıyorum. Bu işten belediye zarar mı görmüş?” yanıtını veriyor.

Son Söz: Herkesin ticaret yapmak Anayasal hakkıdır. Aktif A.Ş de Antalya’da ya da dünyanın herhangi bir yerinde ekmek fabrikası kurabilir, vergi dairesine kaydını yaptırabilir. Ancak 10 yıllığına kiraladığı belediyeye ait bir tesisi yenileyip, halka ucuz ekmek yedirmek için yaptığı sözleşmeyi bir kenara koyup, şartlarını yerine getirmemek, şartlarına uymamak, ya da sözleşme hükümlerini dilediği gibi değiştirmek gibi bir lükse sahip değildir. Kısaca bu şartlarda özel bir şirket, Büyükşehir Belediyesi’nin ve Halk Ekmek adını kullanamaz. “Bundan kim zarar gördü” diyenlere kamunun zarar gördüğünü söylemek bilmem yeter mi?

GÜLMECE:

Arkadaşımın sevgilisi komiser. Geçenlerde ikisi arabada sohbet ederlerken, “Bilmem kaç merkez. Yolda üç tane or..pu var. Tamam” diye bir telsiz anonsu gelmiş. Erkek arkadaşı çok utanmış ve hemen telsize sarılıp telsizin diğer ucundaki memura, “Bu ne biçim anons, malum kadın deyin biz anlarız” diye fırça atmış. On dakika sonra gelen telsiz anonsu ikisini de kahkaha krizine sokmuş: “Komiserim malum kadınlar or..pu degilmiş. Tamam” (Teşekkürler Deniz)

GÜNÜN SÖZÜ

Ancak aptallar ve ölüler düşüncelerini hiç değiştiremezler.

J.R Cowell