Bu konuyu daha önce de bu köşede irdelemiş ve Expo’2016 alanına yapılacak yeni bir müzenin atıl vaziyette kalan bu alanı turizm açısından bir cazibe merkezi haline getireceğini, turizm alanlarına yakınlığının da ziyaretçi açısından bir avantaj olduğunu dile getirmiştim.
Antalya Valisi Münir Karaloğlu katıldığı Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (ANSİAD) toplantısında konuyu gündeme getirerek, yeni müzenin gerekliliğine vurgu yapıp 2 ayrı yer önermiş.
Şahsen çok mutlu oldum.
***
Konu müze ise ve burada sergilenecek eserse; Antalya’nın tarihi geçmişine şöyle bir göz atmak gerekir diye düşünüyorum:
Antalya şehri ve çevresine antik çağda, “çok verimli” anlamına gelen Pamphylia, Batı kesimine ise Lykia denirdi. Milattan önce VIII. yüzyıldan itibaren buraya Ege denizinin Batı kıyılarından göçenler; Aspendos ve Side gibi şehirleri kurmuşlar. II. yüzyıl ortalarında hüküm süren Bergama Kralı II. Attalos, Side’yi kuşatmıştı. Antalya’nın yaklaşık 75 km. doğusundaki Side’yi alamayan kral, şimdiki il merkezinin olduğu yere gelerek bir şehir kurdu. Buraya onun adı verilerek Attaleia dendi. "Attalos Yurdu" anlamına gelen Antalya, II. Attalos tarafından MÖ 133 yılında kurulmuş…
Yapılan arkeolojik kazılarda Antalya ve bölgesinde, günümüzden 40 bin yıl önce insanların yaşadığı ispat edilmiştir. Milattan önce 2000 yılından bu yana bölge, sırasıyla; Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya gibi kent devletlerinin ve Pers, Büyük İskender ile onun devamı sayılan Antigonos, Ptolemais, Selevkos, Bergama Krallığı’nın idaresine girmiştir. Daha sonra Roma Devleti, hüküm sürmüştür. Antalya’nın antik çağdaki adı Pamphylia idi ve burada kurulan şehirler bilhassa II. ve III. yüzyılda altın çağını yaşadı. V. yüzyıla doğru da eski ihtişamını kaybetti. Yöre Bizanslıların hâkimiyeti altındayken, 1207’de Selçuklular tarafından Türk topraklarına katıldı. Sonrası malum Osmanlı… (*)
***
Görüldüğü gibi 40 bin yıllık bu tarih içinden çıkan eserlere Türkiye’nin en büyük Arkeolojik Müzesi olan Antalya Müzesi artık yetersiz kalıyor. Müze bahçesinde sergilenen eserler zaman içinde yıpranıyor.
Sayın Karaloğlu’nun ilk önerisi olan müze yanındaki Karayollarına ait arazinin birleştirilmesi ile yeni bir müze yapılabilir, ancak giderek artan trafik yoğunluğu nedeniyle araçlarla gelen turistler için ulaşım imkânı oldukça zorlaşıyor.
İkinci öneride Expo 2016 alanında yeni bir müze yapılması. Bu arazi hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın yeni bir müze Expo2016 değer katacaktır. Bu alan müze ile birlikte turizm için yeni bir destinasyon ve Cazibe Merkezi olacak, ayrıca burada düşünülen turizm ağırlıklı projeleri tamamlayan bir unsur haline gelecektir.
Valimiz Münir Karaloğlu’nun bu konuda yapacağı her türlü çalışmaya destek vermeye hazır olduğumuzu, Antalya’daki sivil toplum örgütlerinin de desteklerini esirgemeyeceklerine inandığımı belirtmek isterim. Karaloğlu’nun Perge için yaptıklarını dikkate alırsak, bu müze projesinin gerçekleşmesinin turizm ve Antalya açısından ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkacaktır.
(*) Bilgiler Hüseyin Çimrin arşivinden alınmıştır