Bir defa şu konuda hemfikir olmalıyız. “Turizm ne benim, ne senin için, Turizm; ülkemiz için gerekli.” Anlaştık mı? Şüphesiz. Çünkü turizm sektör olarak, 21. yüzyılın büyüyen sektörlerinin başında geliyor. Çünkü turizm; globalleşen dünyanın vazgeçilmezleri arasında yer alırken hızla büyüyor. Çünkü turizm yıllık 15 milyar dolarlık girdisi ile Türkiye’nin ödemeler dengesinin olmazsa olmaz unsuru…
İkinci olarak şunu da kabul etmeliyiz ki; turizm 1980’li yılların başından bugüne kör-topal gidiyor. Daha doğrusu plansız, programsız, yetkisi olmayan üç-beş dermeğin çabaları, üç-beş bürokratın kişisel gayretleri ile…
Bilim adamları, bakanlar, siyasiler hep söylüyor ama, bilimsel bir yaklaşımda bulunan, hiç değilse ağızlarda pelesenk olan ve adına “master” denilen bir plan-program hazırlayanımız da yok... Bakanlar geliyor,bakanlar gidiyor, kimi turizmi mısır gibi patlatıyor, kimi turizme bakanlığın penceresinden bakıyor, kimi uyuyor… Turizm de bu arada kendi kendine gidiyor. Çünkü hazır müşterin var. Bir de, her dönemde para kazanan ve sana her dediğini kabul ettiren Tur operatörleri var…
Herkes koro halinde değil, farklı farklı bireysel konuşuyor. Durmadan mangalda kül bırakmayan uzmanlar yetiştiriyoruz. Birisi bir fikir ortaya attı mı, o fikri tartışmak yerine, fikri öne süreni tartışıyoruz.
Merkezi yönetimde de böyle değil mi? Kim ki bir karşıt fikir söylesin, o’na bir şamar yanında söylenen aynen şudur, değişmez de:
“Sen kimsin? Herkes kendi işine baksın…”
Sanki ülke ve devlet meselelerinin tartışılması ve çözümü muhterem annelerinden doğdukları gün sadece o’na ve o’nun gibi düşünenlere verilmiştir.
Neyse konumuza dönelim.
Garanti Bankası, bankacılık dışında bir toplumsal sorumluluk duygusu içinde yaklaşık beş yıldır illerimizde “Garanti Söyleşileri” adı altında toplantılar düzenliyor. Dünya Gazetesinin uzman yazarlarının katıldığı bu toplantılarda genel olarak da o illerin öncü sektörleri tartışılıyor ve bu konuda ortak akıl oraya konuyor. Bu toplantılar iki aşamada yapılıyor. Önce, Prof. Dr. Kenan Mortan yönetiminde düzenlenen ortak akıl toplantısında ana toplantının gündemi belirleniyor. İkinci toplantıda daha geniş boyutlu bir katılımlşa sorunlar tartışılıp, çözüm üretiliyor.
İşte biz de turizmde sektör temsilcilerinin katıldığı ilk toplantıda hazır bulunduk. Yukarıdaki izlenimlerimize de bu toplantıdaki konuşmalardan vardık. Bakın bilim adamları ve bazı temsilcilerimiz neler söyledi:
Doç Drç Murat Dulupçu (SDÜ) : Turizm sektörü adına Antalya’da bir değişim yaşandığını belirterek, hem kentin içinde yapılanlar hem de kurulan sistemlerle turizme dışarıdan bakınca her şey müthiş gözüküyor. Oysa firmalar sadece kendi özelindeki sorunları görüyor. Turizmin sorunlarına tepeden bütüncül bir yaklaşım, bakış açısı yok” diye konuştu. Dulupçu ayrıca, “Sektörde Tekil sorunlarla boğuşma eğilimi var.Yol gösterici yok.Herkes bir şeyler yapıyor ama özele indirgediğimizde örneğin; Antalya’nın kimlik arayışı yapılıyor ama nasıl yapılacağı belli değil” diyor…
İlhami Kaplan (ATB Başkanı): İlhami Kaplan, Antalya’nın 3 kök sorunundan birinin özellikle iş alemiyle Akdeniz Üniversitesi’nin tam anlamıyla iç içe olmamasından kaynaklandığını belirterek,” Üniversitedeki hocalardan yeterince faydalanamıyoruz. İş dünyası ve Akdeniz Üniversitesi’nin kopukluğu var. Turizmcilerin ve üniversitenin diyalogu zayıf “diye konuştu.
Orhan Tolunay (AESOB Başkanı): Orhan Tolunay, Antalya turizminde zahiri bir takım yapılan işlerin başarı gibi gösterilmeye çalıştığına dikkat çekerek, Antalya’da turizmde herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama turizmin içinde çıkamadığı handikaplar var.Buna rağmen artan turist sayısı başarı gibi gösteriliyor.Oysa sektörün çoğunluğu kendi iş yerini, acentesini, otelini düşünüyor.Turistin yüzde 10 artması demek; yerinde saymaktır,Çünkü bu artışa paralel yatak sayısı da artıyor.Turizmde başarı eğer katma değer olarak geri dönerse başarıdır. Dolayısıyla bu yönden baktığımızda bugün elimizde olan sayısal veriler başarı olarak adlandırılmamalıdır” dedi.
Hasan Akıncıoğlu (Antmarin Yönetim Kurulu Başkanı): Hasan Akıncıoğlu, turizmin kendi içinde bir çatıya sahip olması gerektiğini vurgulayarak, bugün turizm adına görev yapan sivil toplum kuruluşlarının bölgenin ve Antalya’nın menfaati için samimi olarak çalıştıklarına inancının olmadığını kaydetti. Akıncıoğlu, turizmle ilgili yapılan çalışmaların Antalya’nın gerçekleriyle örtüşmediğini de belirtti.
Selçuk Meral (POYD Yönetim Kurulu Üyesi): Selçuk Meral, turizmle ilgili her sorunun otelcilere yüklendiğine dikkat çekerek,”Turizmi kurtaracak olan da otelci ama aynı zamanda turizmde sadece sorun yaratan tarafmış gibi gösterilen de küçümsenen de yine otelci. Bir an önce meslek birliği yasası çıkarılmalı. Antalya otelcileri olarak hiçbir şekilde söz hakkımız yok. Önce turizmde ne yapmak istiyoruz olayın adını koyalım sonra turizmi yeni yıla yayacak projeleri hayata geçirelim” dedi.
Osman Özbuldu (ARO ve Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Yürütme Kurulu Başkanı): Osman Özbuldu, Türkiye’de turizm adına turizm yapılmadığına inanmadığını söyledi. Özbuldu, turizmin bir çatı altında toplanması gerektiğini belirterek, “Turizmde her şey birbirine geçmiş, çatı kuruluş yok.Söz konusu çatılar kurulurken katılımcılar var ama iş herhangi bir konuda destek almaya geldiğinde kimse destek olmuyor. Özetle turizmde elini taşın altına sokan yok.Turizmin kendine özel yasası olması gerektiğine inanıyorum. Çatı örgüt şart” diye konuştu.
İşte görüşler böyle. Sizce hepimizin bel bağladığı turizmin sahibi kim?
GÜLMECE
O HAAAAAA!!!!!
Ünlü diş hekimi Sam ve eşi 50. evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı.
Sam birden eşine bir soru sordu :
-"Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?"
-"O da nerden çıktı?" diye sinirlendi eşi, cevabı öğrenmek istemezsin herhalde" dedi.
-"İsterim" dedi Sam. "Lütfen anlat."
-"Madem öğrenmek istiyorsun, evet, seni üç kez aldattım diye cevap verdi eşi.
-"Kimlerdi bunlar?" diye sordu Sam.
-"İlki" diye anlatmaya başladı eşi "hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğini kurmak istiyordun da hiçbir banka sana kredi açmıyordu.Sonra bir banka müdürü eve geldi; hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern aletlerle kliniğini açabildin..."
-"Canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili karıcığım" dedi Sam.
"Peki ikincisi?
" -Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya, kritik bir by-pass ameliyatı olman gerekiyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an ölebilirdin. Dr. Halery onca yoldan kalktı geldi, ameliyatını yaptı. Sen hayata döndün" dedi eşi.
-"Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin, öyle mi Peki üçüncü aldatışın?
" -"Hatırlıyor musun, yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak istemiştin de 247 oy eksikti...'
- OHAAAAA....!!!
GÜNÜN SÖZÜ
En iyi yönetim; kendi kendimizi yönetmeyi bize öğretebilecek yönetimdir…
Goethe