Üniversite adayları, günlerdir heyecanla bekledikleri tercih sonuçlarını dün gece yarısından itibaren öğrenmeye başladı.
YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) tercih sonuçları ÖSYM tarafından açıklandı. Üniversitelerdeki örgün eğitim verilen 839 bin 490 kontenjandan 710 bin 982'sine yerleştirme yapıldı. Üniversitelerin örgün lisans programlarında 89 bin 686, ön lisans programlarında ise 38 bin 822 olmak üzere toplam 128 bin 508 kontenjan boş kaldı. Boş kontenjanlar için ise ek tercih yapılacak.
Sosyal medya sınav sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından öğrencilerin ve velilerin kazandıkları okullarını açıkladıkları mesajlarla dolup taştı.
Herkeste bir sevinç…
Üniversiteyi kazanma heyecanı…
Bir de şu tercih meselesi var.
YKS tercih sonuçlarıyla ilgili ÖSYM’nin paylaştığı verilere göre, tercih yapma hakkına sahip olan 1 milyon 749 bin 144 adaydan, 1 milyon 206 bin 811’i tercih yaptı. Yani yaklaşık 550 bin aday tercih yapma hakkını kullanmadı.
Neden sorusunun cevabını bulabilmek, üniversite mezunu olduktan sonra gençlerimizin yaşadığı ve yaşayacakları işsizlik ve diğer sorunları masaya yatırmak istiyorum bugün.
**
Türkiye’de bütün gençler daha ilkokula başladığında anne-baba başta olmak üzere tüm yakınları tarafından “ya doktor, ya da mühendis olacaksın” diye şartlandırılıyorlar. Siz bir annenin kızına “Kızım manken ol, sahneye çıkıp şarkı söyle, tiyatro sahneleri tam senin için biçilmiş kaftan” dediğini hiç duydunuz mu? Ya da bir babanın oğlunu karşısına çekip; “Evladım memleketin ara elemana ihtiyacı var. Sen gel kısa yolda inşaat ustası, ya da oto tamircisi ol” dediğini…
Duyamazsınız, çünkü onlar da diğer insanımız gibi oğlunun ya da kızının bilmem hangi üniversiteyi kazanarak ne menem bir başarı sağladığını konu-komşusuna anlatmak zorundalar.
**
Bir de üniversite ve eğitimi denince bizim aklımıza ne geliyor meselesi var.
Bizim için önemli olan üniversitelerin sayısal olarak çokluğumu, kalite olarak standartlara uygunluğu mu, ya da dünya üniversiteleri arasındaki yerimiz mi önemli?
Bütün bunları değerlendirmek için baktığımızda Türkiye'de son yıllarda açılan üniversitelerle birlikte üniversite sayısı 175'i buldu. Türkiye'de en fazla yükseköğretim kurumu 46 üniversite ile İstanbul'da eğitim veriyor. YÖK ve ÖSYM kaynaklarına göre, Türkiye'de 71'i vakıf, 104'ü devlet olmak üzere toplam175 üniversite faaliyet gösteriyor.
**
Şimdi bir de madalyonun diğer yüzü var. Ekonomik boyutu daha doğrusu.
Aslında gençlerimiz bilmiyorlar ki, hayatlarında asıl sorun üniversiteyi kazanmakla birlikte başlıyor. Kendi bulundukları şehirde üniversite olmasına rağmen başka kentlerdeki okulları tercih edenlerin sayısı oldukça fazla. Evinden, yuvasından, ailesinden uzak üniversite tahsili yapmak istiyor gençler. Daha doğrusu bu ayrılışı özgürlüğünün ilanı olarak görüyorlar. Ancak anne-babasının kendilerini okutabilmek için parası var mıdır? eğitim için ailesi bütçede bir pay ayırmış mıdır? Kendisinden başka diğer kardeşleri de okula gidiyorsa, anne-baba bu işin altından nasıl kalkar? Bunları düşünmezler. Hepsinin ideallerinde doktorluk, mühendislik yattığı içindir ki, kazandıkları bölümden zor şartlar içinde mezun olsalar bile iş bulamayacaklarını hiç mi hiç düşünmezler. Anne-babalar da aynı şekilde,”Hele bir başlasın Allah Kerim. Allah herkesin rızkını verir” mantığı ile hareket ederler.
**
550 bini başvurmamasına rağmen 712 bin genç daha üniversiteli oldu. Boş kalan 128 bin kontenjan doldurulacak.
Ne olacak bu gençler Üniversite bitirdiklerinde. Mevcutlar ne yapıyorsa o’nu yapacaklar şüphesiz. Yani önce iş aramaya, bulamayınca da başka işler yapmaya başlayacaklar. Sanayici ara eleman arayıp bulamayacak ve Suriyeli göçmenleri çalıştıracaklar.
Biz de hala meslek okullarımız yerine, İmam Hatipler açmaya, hatta lise sınavlarına katılan çocukları teknik liseler yerine, zorla İmam Hatiplere sevk etmeye, Meslek Yüksek okulları yerine camilere ara eleman yetiştirecek okullar açmaya başlayacağız.
Başka bir durum var mı?
Böyle bir şey olacak halimiz…