Helal Olsun TTNET!..

Gazete elemanlarımızın başına gelenleri dünkü gazetede okudum. Selahattin Yetgin'in ‘Ben Yandım, Sizler Yanmayın' isimli köşesinde konu ettiği meselenin aslını astarını detaylı bir şekilde öğrendikten sonra onlara ‘Geçmiş Olsun' deme fırsatını da buldum. Benim de tanık olduğum bu durumlar daha pek çok insanın başına geldiği için bir kez de ben köşeme almaya karar verdim, ancak daha farklı bir pencereden.
İnternet Sektörünün en önemli halkası TTNET. Ben kendimi bildim bileli TTNET'in ismi hafızamdadır ve bugüne dek hiçbir sorun yaşamadım. Selahattin'e ‘Sen Ne Kullanıyorsun' diye sorduğumda aldığım yanıt beni hayli ferahlattı. O da TTNET'i kullanıyormuş, ancak farklı bir saptırmacayla onu kandırmışlar. ‘Sizi TTNET'ten arıyorum' diyen satış elemanına güven duyduğu için bunları yaşamış. Daha başka insanların da bu yanılgıya düştüklerini bildiğim için ve bu olay gerçekleştikten sonra TTNET elemanlarının konu hakkındaki olumlu ilgilerine şahit olduğum için onlara bir anlamda TEŞEKKÜR mahiyetinde bir bölüm ayırdım.
Pazarlamada ve rekabette GÜVEN en önemli unsur. Şirketlerin en önemli sermayeleri de bana göre GÜVEN ve İSİM. Bu güveni ve ismi asırlarca taşıyan önemli markalar vardır ve bu onların kar PAYE'leridir ve onurlu bir apolet gibi köşelerinde durur. Onların omuzlarındaki bu apoleti daha uzun yıllar taşıyacaklarına eminim. TTNET bu yüzden alanında önemli bir markadır ve ismini yüceleştirmek için müşteri şikâyeti, müşteri memnuniyeti ön planda tutulmaktadır. Son iki günde gözlemlediğim şey bana bunları bir kez daha hatırlama imkânı verdi ve bu vesileyle TTNET'e şahsınızda bir kez daha teşekkür ediyorum, Ahu hanım nezdinde bu kuruluşa gazetem ve ekibim adına alkışlarımı gönderiyorum.


  KALEİÇİ'Nİ SEYİR TERASINDAN İZLEMEK!..

 


Size bir sorum var. Bu kentin var oluşundan bugüne en önemli bölgesi neresi? Soruma pek çoğunuz farklı yanıtlar verebilir. Ama ortak yanıt biliyorum ki, Cumhuriyet Alanı, yani bu bölgeden Kaleiçi'ne baktığınız yer olacaktır eminim. Oradan bu kentin denizini izlemek, bu kentin asırlık tarihini gözlemek ve oradan karelere aldığınız resimleri uzun yıllar saklamak, hem yerlisi, hem yabancısının önemli bir gezi kültürüdür ve bir şeyi her zaman gözünüzden kaçırmışsınızdır. O güzelim bölgeden, o doyumsuz manzarayı izlerken gözünüze ilişen olumsuzlukları görmezden gelir, onları adeta güzelliklerle istemeden bütünleştiriverirsiniz.
Kaleiçi'ne bakan Cumhuriyet Alanı'ndaki ‘Seyir Terası'ndan o bölgeyi izlemek artık gerçekten utanç verici. Bu bölgeden kentin doğal ve tarihi güzelliklerini izleyen yerli ve yabancı turistler ne gördüklerini bizlere anlatsalar inanın yüzümüz kızarır, bir daha onların yüzlerine bakamayız. Neredeyse her fotoğraf karesine bir şekilde giren, turist rehberlerinin göstermemek için azami gayret sarf ettikleri, genellikle bu kentin tarihi ve doğal güzelliklerini anlatırken esprili bir şekilde o insanları bu gerçeklerden uzak tuttuklarına şahit olmuşumdur.
Bu kentin güzelliklerini yazmak bir sevda ise, olumsuzluklarını yazmak da bizim en kutsal görevimiz. Bakın o ‘Seyir Terası'ndan aşağılara. Naylonla iğreti bir şekilde örtülmüş çatılar, mezbelelik yıkık, dökük evler, kiremitleri dökülmüş, sıvası çürümüş evler, viran bir bölgede yardım eli beklercesine aciz, bir kent sevdalısı beklercesine özlemli.
Bu bölgeyi defalarca kaleme aldık, yine almaya devam edeceğiz. Turistlerin zorla ayakkabısını boyayan boyacılar, zorla parfüm ve giyecek satan seyyarlar ve daha birçok utanç görüntüleri turistlerin objektiflerine güzelliklerle birlikte yansıyor ve bu olumsuzluklar bizim için artık şikâyetten öte, anlamsız bir hale dönüşüyor. Orada olumsuz bir görüntü sergileyen ayakkabı boyacısı ile zabıta mücadele edemiyorsa, o boyacının şov yapmasıyla çekip ekibini gidiyorsa, turistlerin ayakkabısına boya cila sürerek zorla ve dolaylı yollardan parasını gasp ediyorsa ve o bölgenin güvenliği bile bu olumsuzluklara seyirci kalıyorsa ben ne yazacağımı inanın bilemez oldum.
Bu konudaki şikâyetlerimiz, bu mesele hakkındaki köşelerimizi arşivden isteseniz çekip çıkarırız ve inanın okumaya vakit ayıramazsınız. Bu kentin her karışında güvenlik ön planda olmalı ve insanların nefes aldığı, oksijen depoladığı yerlerde yüz kızartıcı eylemler, olumsuz görüntüler olmamalı. Antalya bir turizm şehri ve biz öncelikle kendi içimizde otokontrolü sağlamazsak, bu olumsuzluklar karşısında duyarlı olmazsak ne zabıta, ne güvenlik görevlisi ve ne de polisimiz çare olmaz.
Farklı çözüm yollarıyla gemisini yüzdüren, ‘ağasını, dayısını, amcasını' devreye sokarak tezgâhını kuran, uyarılarda da şovunu eksik bırakmayan insanlarla nereye gideriz, doğrusu merak ediyorum. Oy uğruna, bir lokma rant uğruna, bu kentin turizm pastasından pay almak uğruna göz yumduğumuz sürece bu kentin caddelerinde, sokaklarında, mekanlarında tamamen bir turiste dönüşürüz inanın. Turistlerin yürüyüş güzergâhlarına farklı alışveriş merkezleri, işyerleri açarak alabildiğince yabancı kaldığımızı gördüğüm için bunları yazıyorum. Güçlünün zayıfı bir köşeye ittiği bu ‘Çelişkili Dünyada' ‘Güvendiğimiz dağlara kar yağdı' isyanlarını oynamak istemiyoruz ve yetkilileri bir an önce bu bölgeye el atmaları konusunda uyarıyorum.
Sevgi, saygı ve dostlukla…

Yayın Tarihi
10.03.2012
Bu makale 10714 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!