CESUR KALEM

Yollar Yürümekle Aşınmaz!

Türkiye’nin onca sorunları varken, bir gerilim daha yaşadık. Boğaziçi üniversitesinde günlerdir yaşanan olaylar kaygı verici bir şekilde gelişiyor.

Sağduyulu davranması gereken yöneticiler yangına körükle gidiyor.

Hele en ufak bir şiddet eylemi bulunmayan bazı öğrencilerin gözaltına alınması, yerlerde sürüklenmesi, kameralar önünde orantısız güce maruz bırakılması hiçbir şekilde hoş görülemez.

Ne yaptı öğrenciler? Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne AK Partili olarak bilinen, ancak ilçe belediye başkanlığına aday gösterilmeyen Melih Bulu’nun dışardan atanması olayına hocaları ile birlikte tepki gösterdiler. Bu tepkiler şiddete bulaştı mı? Hayır. 

İktidar; bu barışçıl eylemlere, öğrencileri protesto eden bir guruba gösterdiği hoşgörüyü gösterse… Polis gücünü kullanma yerine öğrencileri ve hocaların sesini dinleseydi,  gerilim bu kadar tırmanmazdı.

Tabi ki rektör atama yetkisi cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkisindedir. İstediğini seçer. Lakin bazı kurumların hassasiyetinin ve kurumsal yapısının dikkate alınması gerekir. Bazı kurumlar partili ya da bizden anlayışı ile yönetilemez. Üniversitelerde bu kurumlardan birisidir. Politik değil, akademik kimliği önde gelen isimler tercih edilmelidir. AK Partili bir rektör atanamaz mı? Tabi ki atanabilir. Lakin kurumsal kimlik önemlidir. Kariyer ve liyakati yeterli olan, kurum içerisinden biri atansa kimsenin sesi çıkmazdı!

 

Kamu kurum ve kuruluşlarına resmen “partili” olmuş sıradan isimleri atamak kurumlarda güven ve kalite aşınmasına yol açıyor.

Toplumda da kutuplaşma ve ötekileştirme daha fazla sertleşiyor. Hak etmeyenleri yüksek tepelerde görenler tepkilerini ortaya koymaya başladı. İçerden ve dışardan…  Bu nedenle AK Parti sürekli kan kaybediyor.

Öğrencileri şiddet olmadığı halde polis ile karşı karşıya getirmek ve onları terörist olarak suçlamak kimin işine yarar? Terör örgütlerinin… Sorunu çözmek varken, sorunu yaratan olmak zor iştir. Lakin iktidar bunu başarmıştır.

Üniversiteler, “hür düşünceyi, araştırmayı, farklı düşünmeyi teşvik eden bir kurum” olması gerekir.

Akademik özgürlüklere saygı göstermeyen bir anlayış, üniversitelerin kurumsal özerkliğine de inanmaz. Eğitim ve kültür alanlarında başarısızlık ortada… Türk Üniversiteleri akademik yayınlarda dünya sıralamasının çok gerisindeler.

Bu anlayışla ileri gideceği de yok.

Dünyada başarılı üniversiteler, akademik gelenekleri olan ve kurum kültürün gelişmesiyle özerk yapıya kavuşmuş kurumlardır. Bu kurumlara gereksiz müdahaleler özgür iradeyi yok eder. Özgür iradenin olmadığı bir yerde de bilim gelişmez. Üniversiteler bilim yuvasıdır ve bilgi önemlidir. Bu nedenle sadece liyakat ve akademik değerler öne çıkarılmalıdır.

Siyaset sakinleşmeli… Tansiyon düşürülmeli ve dinimiz siyasi istismarlardan uzak tutulmalıdır. Öğrenciler ise siyasetin hedefinden çıkarılmalı ve siyasi kutuplaşmanın pençesinden kurtarılmalıdır.

İdeolojik yargı ile bilim yan yana bulunmaz. Okula, camiye ve orduya, siyaset sokulması milleti böler ve parçalar. Bununla da kalmaz insanları dininden, ülkesinden, milletinden soğutur. İşte en büyük tehlike budur. Beka sorunu yaratır!

Üniversite öğrencilerinin arasında deizm ve ateizm niçin hızla yayılıyor, nedenini hiç düşündünüz mü?  Devleti yönetenler adaletten uzaklaştıkça bu gerçeği değiştiremeyiz.  Onun için Hz. Ali, “Devletin dini adalettir… Adaleti olmayan devlet zaten dinsizdir!” demiş.

 

Gençler özgürlüklere saygı gösteren, hukukun üstün tutulduğu, kariyer ve liyakatin işe girişlerde ve atamalarda esas alındığı bir ülkede yaşamak istiyor.

O nedenle imkânı olan eğitim için yurtdışına gidiyor. Giden de geri gelmek istemiyor. Geleceğini yaban ellerde arıyor.

 “Kimse devletin gücünü sınamasın!”   Kim sınıyor? Şarkılarla, türkülerle, hicivlerle protesto gösterisi yapan gençler mi?

Buna kimse inanmaz. Terör ve şiddet yolu ile yöneticilere veya güvenlik güçlerine karşı bir saldırı söz konusu ise devlet gereğini yapar. İstihbarat onun için vardır. Burada failin kim olduğunun bir önemi yoktur. Devlet, gücünü hukuk çerçevesinde o zaman gösterir.

Bu öğrenci eylemlerinde, devletin gücünü sınama ya da devlete karşı gelme gibi bir amaç var mı? Bilmiyoruz. Söyleyenlerin ispat etmesi gerekir. Şu ana kadar bu konuda bir açıklama görmedik.

Bir Amerikalı misyoner demiş ki; “Müslümanlar İstanbul’un fethi için buraya hisar yaptılar. Ben de onları yıkmak için buraya okul açacağım.” İşte bu okul Boğaziçi Üniversitesi… Bazı muhafazakâr çevreler bu sözü dolandırıyor. Kendi ayağına kurşun sıkmak diye buna denir.

Dükkân senin! Daha ileri götürmek için gerekli akademik adımları at! Dünya üniversiteleri ile yarış! Engelleyen mi var?

 

Anayasa’nın 34. Maddesi açıktır: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

Demek ki, Toplantı ve gösteri yürüyüşleri Anayasal haktır, engellenemez! İktidarların bu hakkın kullanılmasına Süleyman Demirel gibi yaklaşmaları, bu hakkı kısıtlamadan, “Yollar yürümekle aşınmaz” demeleri gerekir.

Demokrasinin gereği budur...

Birileri çıkacak, “ Canım, korona salgını var, bu eylemlerin yasaklanması kamu sağlığı açısından gereklidir.” O zaman derler ki, “Ya AK Parti kongreleri…”

Çağımızda Boğaziçi öğrencileri gibi dünyayı takip eden, zeki ve IQ yüksek gençleri, güç kullanarak veya korkutarak uysal hale getirmek güçtür. Onlar ki, gelecekte Türkiye’yi yönetmeye talip olacaklardır. Hukuk ve demokrasi içerisinde kalarak, ikna yöntemi en uygun yöntemdir.

Daha fazla demokrasi, daha fazla hak, hukuk ve adalet isteyenleri, “komünist; anarşist, âsi” olarak tanımlamak, Boğaziçi öğrencilerine, “terörist” damgası vurmak, otoriter/baskıcı kültürün tezahürleridir. İnsanların sokağa dökülmesine yol açacak olayları önceden önlemek… Hukuku ve özgürlükleri üstün tutmak ise bir marifettir.

Boğaziçi Üniversitesi’ne hukuk ve iletişim fakülteleri kuruluyor. Mevcutları mezunlarına iş ve aş veremezken bu iki fakültenin kurulması bu eylemlere son verecek mi?

İktidarın önümüzdeki seçimlerde başarısı, fakülte açmaktan ziyade, hukuk ve demokrasi alanında atacağı adımlara bağlıdır. Bunun için insanların sağcı, solcu, liberal, milliyetçi ve muhafazakâr olması fark etmiyor.

Demokrasi ve hukuk cephesi kazanacaktır.

Günün İki Sözü:

“Bir tane profesör, 8 tane yeni akademi dünyasına katılmış meslektaşımızın olduğu bir yerde hukuk fakültesi tabelasının asılması, o tabelanın altından geçmek gerçekten bizim için üzücüdür…”

Abdülhamit Gül-Adalet Bakanı  

 Yüksek bir öğretim müessesesi açıp adına layık olmadığı halde ‘üniversite’ demekle memlekete mümkün fenalıkların en büyüğü yapılmış olur.”

Mümtaz Turhan

 

Yayın Tarihi
14.02.2021
Bu makale 2827 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!