CESUR KALEM

Tarihte Bir Sır perdesi

Tarihte bazı olaylar vardır ki; sonucu nedeninden çok daha büyük olaylara yol açan… Bunlardan birisi de 27 Şubat 1933 günü Alman parlamento binası Reichstag’da çıkan yangındır. Bir ülkede arkasında devlet görevlilerinin ya da bazı siyasilerin olduğu bir kışkırtma veya terör eylemi olsa hemen akla onun adı gelir.

“Reichstag’ı Kim Yaktı?” Bu sorunun cevabını vermeden, yangın öncesine kısaca değinmekte fayda vardır.  Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, 31 Mart 1932 seçimlerinde oyların %37’sini almakla birlikte, parlamentoda çoğunluğu sağlayamayan Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi kurucusu ve başkanı Adolf Hitler’i Ocak 1933’te başbakanlığa atadı. Beklenen, Nazi Partisi’nin Katolik Merkez Parti’yle istikrarlı bir koalisyon kuracak olmasıydı.

Alman parlamento binası Reichstag, Hitler’in başbakanlığa atanmasından bir sonraki ay, Şubat 1933’te kundaklandı.  Tüm Avrupa için bir felaketin başlangıcı olan, bu yangın nasıl çıkarılmıştır? Görgü tanıkları, o gün Reichstag Binası’nın yakınından geçen kişilerdi. “Bir camın kırıldığını duydular. Sonrasında ise binanın aniden alevler içinde kaldığına şahitlik ettiler.” Belki de “Alman faşizminin başlaması için Alman Parlamentosu’nun yakılması gerekiyordu!”

Berlin’de kundaklamanın yapıldığı alanda Hollandalı 24 yaşındaki inşaat işçisi Marinus van der Lubbe yakalandı. Komünist olduğunu söyleyen Lubbe, polisin söylediğine göre, kundaklama eylemini tek başına gerçekleştirdiğini anlattı.

Gerçekten yangını Hollandalı bu genç mi çıkardı, birileri tarafından kullanıldı mı, aynı anda birkaç yerde yangın çıktığına göre, olay yerinde Lubbe’nin tanımadığı başka kişiler de var mıydı?  Reichshtag binası yangını ve onu izleyen mahkeme üzerindeki soru işaretleri ve kuşkular günümüzde de hala sürmektedir. Ve bu soruların cevapları netleşmemiştir.

Hitler’i bu olay mı iktidara getirdi?  Bu yangın, Alman halkında tedirginlik, korku ve endişe yarattı. Siyasiler ise telaş içinde ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Bir tek kişi rahattı, Adolf Hitler… Hemen Nazi propagandistler harekete geçti, halka “komünistlerin isyan çıkaracağı ve bu isyanın da kanlı olabileceği” söylentisini yaymaya başladı. Gerçek şu ki; kundaklama sonucu gerçekleşen yangını kim çıkarırsa çıkarsın, Hitler yönetiminin bu olayı bütün muhaliflerini temizlemek için kullandığı ve bunda da büyük ölçüde başarıya ulaştığıdır. Kundaklamayla suçlanarak tutuklanan seçkin aydın, yazar, gazeteci, siyasetçi ya da sendikacının yaşamları şu ya da bu biçimde Gestapo ‘nün elinde sona ermiştir.

Bu olay, Hitler’in iktidara bütünüyle el koymasının ve Komünist Partisi başta olmak üzere her türlü muhalefeti kısa süre içinde yok etmesinin de başlangıcıdır. Kurt bulanık havayı, totaliter rejimler provokasyonu sever. Ancak, o dönemde Almanya’da baş gösteren siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı da unutmamak… Komünist, sosyalist, sosyal demokrat, merkez sağ ya da liberal vs. tüm siyasi oluşumların arasındaki çatışmaların, kamplaşmaların, düşmanlıkların Hitler’i ve partisini adım adım iktidara getirdiğini de gözden kaçırmamak gerekir.

Yangın sonrasında neler oldu?  Yangın sonrasında olay yerine gelen Hitler ve adamları orayı miting alanına çevirmede gecikmedi. Hitler hükmü verdi ve o suçluyu tespit etti: “Uluslararası komünizm, Alman birliğine ve dirliğine karşı kokteyl bir örgütle saldırmıştı!”

Hitler: “Artık acıma yok. Kim yolumuza çıkarsa, kafasını keseceğiz. Alman halkı artık merhamet göstermeye tahammül edemez. Her komünist eylemci nerde görülürse vurulacak. Komünist milletvekilleri daha bu gece asılmalı. Bu ülkede komünizmle ilgili ne varsa, dümdüz edilecektir” diyordu. Adamı Göring, sözü daha ilerilere taşıdı: “Bu komünist isyanının başlamasıdır, devam edecekler. Bir dakika bile gecikemeyiz…“  Çok fazla da beklemediler! Olayın ertesi günü ise Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, Hitler’in öneri ve girişimleri ile anayasada yer alan kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, “Alman Halkını Koruma Kararnamesi’ni yürürlüğe soktu.

Zira “komünistlerin Almanya için büyük bir tehlike olduğuna ve tehdit oluşturduğuna ” inanmıştı. Ve ülkenin kurtuluşu için böyle önleyici bir önlem alınmalıydı!

Kararname neleri peşinde getirdi?

  • Yürürlükteki Anayasa kaldırıldı,
  • Demokrasinin ve insan haklarının bütün kuralları askıya alındı,
  • Polise sebep göstermeksizin gözaltına alma ve yargıya da sanığı hukuki yardımdan muaf tutma hakkı verildi.

Bu kararname ülkenin kaderini değiştirdi. Nazilere muhalif olan tüm siyasi partiler sorgusuz sualsiz kapatılmaya başlandı. Muhalif isimler tek tek yakalanıyor, hapse atılıyorlardı. Yangın sonrası basın tamamen Nazi rejiminin eline geçti.  Nazi yanlısı basın; ülkede birlik ve beraberlik için milli dayanışma gerektiğini ve ülkenin bekası için bu önlemlerin zaruret olduğunu, halka başarılı bir şekilde aktarmaya başladı. Kendisinin ve ülkenin geleceğinden korkan halk; Hitler’in etrafında toplanmaya başladı.

Komünist milletvekilleri ve liderlerin hapse atılması ise kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır. 1933 seçimleri böyle bir ortamda baskı ve korku altında yapıldı. Halk komünistlerin devleti ele geçireceği korkusu ile anti-komünist düşüncelerini bildikleri Hitler’e sarıldı. Zira halkı, Bolşevizm tehdidine karşı koruyacak tek isim Hitler’di. Ya da öyle inanmışlardı.

 

Yapılan seçimde Naziler, % 44 oy alarak oylarını artırdı. Müttefikleri olan Alman Ulusal Halk Partisi ile birlikte, %52 çoğunluğa erişerek hükümeti kurdular. Ve sonrasında Hitler, parlamentoda “Yetkilendirme Yasası” çıkarttı. Böylece bu yasa ile ülke Nazilere ve Hitler’e teslim edildi.

Bu yangının çıkarılışı, akabinde gelişen olaylar ve sonuçları hakkında varsayımlarda bulunmak ve dersler çıkarmak… Daha doğru bir ifadeyle, bu olayı ibret almak için çok iyi tahlil etmek gerekir. Ne diyor Mehmet Akif?

“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!/ Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/ "Tarih’i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;/ Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

 

Yangının faili Lubbe’ye ne oldu? Yaptıranlar da yargılayanlar da aynı olduğu için bilindik kaderini yaşadı! Yargılamada sorulan sorulara, “evet” ya da “hayır” demekten başka bir şey söyleyemedi. Lubbe, Reichshtag’ı yaktığını kabul etse de, kundaklamayı kimin yaptırdığı aydınlığa kavuşmadı. 10 Ocak 1934 tarihinde idam edildi. Ve davada onunla birlikte yargılanan Bulgar Dimitrow’un dedikleri doğru çıktı: “Yeryüzü kana boyandı”

Hırslı politikacıların şan, şöhret ve güç için yakılan bir kıvılcımı nasıl büyük felaketlere çevirdiğini unutmamak gerekir. Hitler’in Nazi Almanya’sı, otoriter-totaliter bir devlet modelinin ya da baskıcı bir sistemin halka unutulmayacak dersler verdiğinin bir örneğidir. “Unutmayalım ki uyuyan halklar yataktan düşmeye mahkûmdur.”

 Yataktan düşmemek dileğiyle…

 

Yayın Tarihi
05.09.2021
Bu makale 5192 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!