Tarihi süreçte de din-siyaset ilişkileri tartışması sürekli yaşanmıştır.
Hala devam ediyor.
Osmanlı döneminde yaşanan şeriat-kanun gerilimi, cumhuriyet döneminde din-devlet ayrışmasını getirmiştir.
O dönemde bazı yöneticiler, dinin tamamen siyasi ve sosyal hayattan dışlanarak özel alana hapsedilmesi gerektiğini ileri sürmüş…
Bundan cesaret alan bazı radikal-laik kesimler ise dini, “gerici” bir olgu olarak gördüklerini, sadece kamusal alandan değil, özel alandan da kovulması gerektiğini açıkça ifade etmişlerdir.
Bunda zaman zaman başarılı da olmuşlardır.
Bu durum karşı radikalliği doğurmuş…
Bazı dinci gruplar… Siyasi ve toplumsal hayatın gerçekliğini göz ardı ederek, her şeyi dini çerçevede görmeye başlamışlardır.
Başka bir deyişle, laikliği yanlış algılayan katı laikçi çizgi ile radikal dini çizgi ülkeye zarar vermek için ne gerekiyorsa onu yapmıştır.
Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek bunu görmüş, bu iki kesimi : “İki tip tanıyorum, bu devrin utanmazı; Biri dinde hokkabaz, biri küfür cambazı...” dizeleriyle tanımlamıştır.
Türk-İslam geleneğinde, siyasi düzeni belirleyen bir adalet çemberi mutlaka var olmuştur.
Güçlü bir devlet için güçlü bir ordunun, güçlü bir ordu için güçlü bir ekonominin varlığı şarttır.
Bu nasıl oluşacaktır?
Demokrasinin, adaletin ve adil bir yönetimin tecellisi ile…
Bu üçlünün gelişmediği bir ülkede üretim ve yatırım olmaz, dolayısıyla güçlü bir ekonomi hayalden öteye gitmez.
Ülkede muhafazakâr-dindar kesim ile laik kesim arasında bilinçli olarak bir gerginlik yaratılıyor.
Sürekli bu yaranın kaşınması, bir oyunun parçası gibidir.
Aşırı uçlar da şeytanın değirmenine su taşıyor.
Son günlerde dünyada ve ülkemizde yaşanan bazı olaylar dindar ve muhafazakâr siyasetçilere olan güveni azaltmış, geniş kitlelerde bir soğuma baş göstermiştir.
DEAŞ ve El-Kaide gibi eli kanlı dinci terör örgütleri ile FETÖ gibi kendisine paralel bir devlet kurmayı amaçlayan karanlık yapıların bu soğumada etkisi büyüktür.
Bir de dünyayla arasına kalın duvarlar çeken sinik dini cemaatleri unutmamak gerekir.
Laik kesim ile dindar muhafazakâr kesimleri asgari müşterekte buluşturan iktidar partisinin, bazı milletvekili ve üyelerinin yanlış eylem ve söylemleri bu kavgayı yeniden körükler niteliktedir.
Aslında, bu yeni bir şey de değildir.
Hz. Ali’ye karşı Muaviye’nin iktidar mücadelesinde de siyasi hadisler uydurulmuştur.
Güç ve taraftar kazanmak için…
Dün ve bugün var olan mezhep ayrıştırmalarının temelinde iktidar kavgası vardır.
Bunu biraz tarih okuyan herkes bilir.
Dini referanslarla karıştırılmış bir siyasi kültürümüzün olduğunu kimse inkâr edemez.
O nedenle din siyasete alet ediliyor.
Bir kez bile Kuran’ı okumamış bazı siyasilerin dinden referans göstermesi bunun içindir.
Din âlimleri ne yapıyor?
Din adamları ise bu konuda sessiz ve tepkisiz…
Hatalardan ders çıkarmak, gerçekleri söylemek yerine, “içtihat farkıdır” deyip geçtiler.
Böyle olunca, iktidar ve otorite kutsandı. Hükümdarlara, “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” denilince de iş çığırından çıktı.
Dalkavukluk ve yaranma tavan yaptı, iş ehil olmayanların eline geçti.
İdarecilerde ego ve enaniyet arttı.
Eleştiri ve dik durmak mı?
Kelleler vuruldu, “ağız açmaya korkar” olundu.
Bunu önlemenin yolu; hukuk devleti ilkesidir, kuvvetler ayrılığı prensibidir.
Başka bir ifadeyle, kamu hukukunun gelişmesi ve otoritenin sorgulanması gereğidir.
O zaman din ve siyaset karmaşası da olmaz.
Yerel bir seçimde; ilin sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışmak varken, hala propaganda olarak dini motiflerin yoğun olarak kullanılması neyi amaçlamaktadır?
Oy devşirmek.
Din ve siyasi faaliyetler birbirinden ayrılmalıdır. Bu siyasileri de rahatlatacak, dini istismar ile suçlanmayacaklardır.
Dini rahat bırakmak, siyasetin rehinesi yapmamak gerekir. Bu her kesim için iyi olacak görünüyor.
Özellikle din ve samimi Müslümanlar için…
Dindar bir insan özel ve siyasi hayatında dinin bazı kurallarını ve ahlaki kavramlarını elbette kullanır.
İtirazlar, siyasi propaganda malzemesi yapılmasınadır.
Taha AKYOL’un dediği gibi, “Din için de siyaset için de salim yol özgürlükçü demokratik laik hukuk devletidir.”
Çünkü “Devletin Dini Adalettir.”