CESUR KALEM

Sivil Toplum Ve Siyaset

Kamu hizmetlerin etkin, verimli, yerinde sunulması ve sorunların çözümlenmesi devletin öncelikli amaçları arasında yer almıştır. Lakin merkezi yönetime önem veren anlayışlar, bu amaçların karşılanmasında başarılı olamazlar.

Günümüzde somut anlamda demokratik işleyiş ve katılımcı yönetim anlayışının uygulamaya aktarılması oldukça önemli hale gelmiştir. Bu yaklaşım, devlet erkinden bağımsız bireyler tarafından oluşturulan kurumsal yapıların (sivil toplum kuruluşlarının) yönetsel işleyişe dâhil edilmesidir. Başka bir deyişle, sivil toplum kuruluşlarının devlet erkiyle birlikte hareket etmesi, işbirliği içinde olması gerekir.

Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarına yönelik algılama düzeyleri ve yaklaşımları maalesef böyle değildir. Olması gereken yasal ve kurumsal düzenlemeleri yapma gücü ve isteği de oluşmamıştır.

Sivil toplum kuruluşları, kamu (devlet) ve özel sektör(piyasa) dışında kalan ve kar amacı gütmeyen kuruluşlardır. Siyasi partilere bağlı olarak da hareket edemezler. Zira siyasi otoritenin yönlendirmesinden uzak, devlet karşısında özerk olmaları yapısal özelliklerindedir.

Sivil toplum kuruluşları(STK’lar); bireysel özgürlüğün ön plana çıktığı, bireylerin özgür iradesi ve gönüllü olarak girdikleri… Belli bir konuda toplumsal yararın amaçlandığı girişimlerdir. Örneğin; çevre, kadın, eğitim, sağlık, gençlik, sokakta yaşayan çocuklar, göç dernekleri vs. gibi konularda uzmanlaşmış STK’lar bulunmaktadır.

STK’larda kişisel amaç güdülmez. Üyeler, kendilerinin yararlanmayacağı bir alanda, kapsamı ve sınırları belli olan konularda topluma hizmet üretirler.

STK’lar aynı zamanda, hükümetler tarafından izlenen bazı yanlış politikaları, iktidar talebi olmadan, değiştirmeyi amaçlayan… Ve bu amaçla kampanyalar yürüten kuruluşlardır.

İktidarın arka bahçesi olarak kurulan STK’lar, gerçek anlamda STK olarak algılanmaz. Zira STK’lar toplumda ezilen grupları, iktidara karşı savunmayı üstlenebilir.

Bu anlamda, ekonomik işbirliği amacıyla bir araya gelen işadamları dernekleri… Okulların mezunlar dernekleri… Kamu kurumu niteliğine bürünmüş meslek teşekkülleri… Sendikalar… Sivil toplum kuruluşu olarak değerlendirilebilir mi? Bu kuruluşlar; kendi çıkarlarını savunmak isteyen çıkar grupları ya da kendi temsil ettikleri grupların haklarının savunuculuğunu yapan ve bundan da kendilerine yarar sağlamayı amaçlayan, “Demokratik Kitle Örgütleri” olarak tanımlanabilir.

STK’lar, üyelerinin kendi yararları için örgütlenmiş kuruluşlar değillerdir. Ekonomik alanda etkinlik gösterdikleri oranda, sivil toplum alanın dışına düşebilirler. Başka bir deyişle, üyelerine kar amacı güden faaliyetler, STK faaliyeti olarak tanımlanamaz.

 

STK’lar;  konum kazanmak, eşini dostunu işe yerleştirmek, devlet otoritesine boyun eğerek kamu yöneticilerinin boyunduruğuna girmek, üyelerinin sırtına basarak siyasi veya ekonomik çıkar sağlamak yeri değildir. Bunu yapan STK başkanları, STK’ların kuruluş amacını dava edinen üyelerine büyük haksızlık yapmaktadırlar.

Nedir, STK’ların görevi?

  • Sağlık, eğitim, uyuşturucu ile mücadele, kadın ve çocuk vs. gibi konularda gönüllü olarak hizmet vermek ve bunun için merkezi ve yerel kamu kuruluşları ile işbirliğini geliştirmek,
  • Toplumda demokratik anlayışın, yönetimde demokratik ilkelerin yerleşmesine katkıda bulunmak,
  • Siyasi iktidara karşı toplumun istek ve kaygılarını dile getirmek, hak ve çıkarlarını korumak… Başka bir deyişle, iktidar karşısında kamuoyu baskısı kurarak, doğru toplumsal ve siyasi kararların alınmasında etkili olmak,
  • Temel hak ve özgürlükleri, devletin tek taraflı baskısından koruyarak güvence altına alınması için çaba göstermek,

Görüldüğü gibi sivil toplum, demokrasinin asli unsurlarından birisidir. Katılımcı demokrasinin gerçekleşmesi, sivil toplumun güçlendirilmesine bağlıdır.

 

Ülkemizde STK’lar, Avrupa da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının gösterdiği gelişmeyi ne yazık ki gösterememişlerdir. Bunda; kamu gücü, kaynağı ve yetkisini kullanan kişi ve kurumların, STK’ları geliştirmek ve etkin olmasını isteme iradesinin bulunmayışının payı büyüktür.

Etkin sivil toplumun olduğu bir yerde kamu gücü, kamu yararı dışında kullanılamaz. Etik değerlerin çiğnenmesi ve hukuk dışı uygulamalar kolayca gerçekleşemez. Yolsuzluk ve yozlaşma alıp başını gidemez! Zira sivil toplumun denetimi vardır. Kamuoyunu ve medya ayağa kalkar!  Olması gereken de budur.
Bunu hangi STK’lar yapacaktır? Vesayet altına alınmış, ifade özgürlükleri kısıtlanmış ve bağımsızlıkları ortadan kalkmış bir STK’dan… “Yandaş” ya da “Candaş” olmuş bir medya düzeninden bunu beklemek… Deveye hendek atlatmaktan zordur.

STK’lar birlikte çalışma kültürünün geliştiği platformlardır. Bireyler burada kendisini geliştirme imkânı bulur. Başarılı olanlar da siyaset kanalı ile ülkeye hizmet eder! Böyle olsaydı,  siyasette seviye düşmez ve öfke dili hâkim olmazdı. “Vay efendim! STK yöneticileri siyaset yapar mı?” STK’yı basamak yapmadan ve üyeleri kullanmadan yapar! Hem de siyasete seviye gelir. Lakin sınırları ve kırmızıçizgileri belli olmak şartıyla… Bir STK yöneticisi, birikimini neden ülke hizmetine sunmasın? Siyaset sizin tapulu malınız mı? Ya da mesleğiniz mi?

Siyaset bilinçli olarak;  devlet, özel sektör ve sivil toplum işbirliğini istemiyor. STK’ların kendi aralarında ve kamu kurumları ile hızlı iletişim kuracağı bir alt yapı oluşturmuyor. Ekonomik ihtiyaçlarını ve kurumsal yapısını düzenlemiyor.  İstediği zaman yapılan denetimler ile ağır cezai yaptırımlar uyguluyor. Üstelik yandaş kuruluşlar kayırılırken, aykırı ses çıkaranlar ötekileştirilip, itibarsız hale getiriliyor. İç işlerinde demokratik mekanizmalar da olmayınca… Parayı veren düdüğü çalıyor.

Kısacası, korku ortamı yaratılarak, yandaş olmayan STK’ya yaşama hakkı tanınmıyor.

 

Bu ve benzeri gerekçeler ile devletin istemediği… Ailelerin şüphe ile baktığı ve adını duyunca reaksiyon gösterdiği… Toplanma ve gösteri düzenlemenin terör faaliyeti görülebileceği… İfade açıklamaktan korkulan bir toplumda, demokratik tepki beklemek abesle iştigaldir.

Bu algıyı kesinlikle yıkmak durumundayız. Gelişmiş ülkelerde STK’da görev almamış, proje üretmemiş bir bireyi adam yerine bile koymazlar!

Tüm bu olumsuzluklara rağmen kuruluş amacının dışına çıkmayan, yöneticilerinin kişisel menfaatlerini geri planda tuttuğu Sivil Toplum Kuruluşları da var. Birçok “AB Hibe Programları” ve yerli- yabancı fonlarla projelerini hayata geçiriyorlar.

Onlara buradan selam olsun.

Yayın Tarihi
04.07.2021
Bu makale 13441 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!