Üç Dinin Kutsalı Kudüs, Tel Aviv İslam Üniversitesi! Ve ABD’nin İsrail Aşkının Nedenleri
Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz üzere, halkının soykırıma uğradığını iddia eden bir devlet, Filistin halkına soykırım uyguluyor. Ne insan hakları tanıyor ne de savaş hukuku… Çaldığı ya da satın aldığı toprakları genişletmek için soykırımdan sabıkalı devletlerin desteği ile savaş suçu işliyor.
2022 itibarıyla, İsrail'in nüfusu tahmini olarak 9.459.260 idi ve bunların %74,2'si sivil hükûmet tarafından Yahudi olarak kaydedildi. Araplar nüfusun %20,9'unu oluştururken, Arap olmayan Hristiyanlar ve nüfus kayıtlarında herhangi bir dini olmayanlar %4,8'ini oluşturuyor. Filistinliler, başlıca Filistin'deki kendi kontrollerindeki bölgelerde, İsrail'de ve başta Ürdün olmak üzere civar Arap ülkelerinde yaşarlar. Orta Doğu dışındaki en büyük Filistinli nüfusu yaklaşık yarım milyon kişi ile Şili'dedir İsrail nüfusunun %16'sını Müslüman, %2'sini Hristiyan Filistinliler oluşturur.
Organize olan ve ABD’nin desteğini de alan küçük bir azınlık, dünyaya meydan okuyor. Ve 2 milyar civarındaki Müslümanın hiçbir etki ve yetkisi yok. Acı olan hadise budur!
BM’nin iki devletli çözüm önerisini kabul etmeyen ve saldırgan tavrını sürdüren İsrail’in tüm karşı çıkma çabalarına rağmen BM; 2012 yılında Filistin'i "üye olmayan gözlemci devlet" olarak tanıma kararı aldı. Bu statü ile Filistinli yöneticiler; BM Genel Kurul tartışmalarına katılabiliyor ve BM kuruluşlarına ve diğer organlarına üye olabiliyor.
Kudüs, neden kutsaldır? Kudüs, hem Müslümanlar hem Hristiyanlar hem de Yahudiler tarafından kutsal kabul edilmiştir. Müslümanlar için kutsaldır. Çünkü Kudüs, ilk kıblemiz, ikinci mescidimiz ve üçüncü haremimiz Mescid-i Aksa'yı bağrında barındırmaktadır. Çünkü Kudüs, Müslümanlara göre, “Isra ve Miraç” mucizelerinin gerçekleştiği yerdir. İslam inancına göre, Hz. Muhammed Mescid-i Aksa'da bütün peygamberlere namaz kıldırmış ve Allah’ın huzuruna buradan çıkmıştır.
Hristiyanlar için kutsallığı ise Yeni Ahit'e göre Hz. İsa'nın bu şehirde çarmıha gerilmesinden gelmektedir. Ancak bu kutsallık, çok sonra gerçekleşmiştir.
Kudüs, Yahudiler için en kutsal şehirdir. Çünkü “Tevrat'a göre İsrail Kralı Davud, milattan önce Kudüs'ü Birleşik İsrail Krallığı'nın başkenti olarak inşa etti ve oğlu Kral Süleyman, ilk tapınağı şehrin içinde kurdu.” Bu özelliklerinden dolayı Kudüs; semavi dinler için kutsal kabul edilmiştir. Bunu dikkate alan BM; Kudüs’ü kendi denetiminde özel statülü bir il olarak kabul etmiştir. Ancak İsrail, Kudüs'ün tamamının İsrail’in başkenti olduğunu iddia etmektedir. Bunun nedeni ise Doğu Kudüs’ün gelecekte bir Filistin devletinin başkenti olma ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Bu konuda en büyük destekçisi de her zaman olduğu gibi ABD’dir. ABD, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan az sayıdaki ülkeden biri olmakla birlikte, şehrin nihai statüsünün müzakere edilmiş bir anlaşma yoluyla belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Görünürde “Ne şiş yansın ne kebap.” Neticede İsrail’in dediğini yapacaktır.
ABD, İsrail’i neden destekliyor? Bu konuyu araştırırken, internetten ilginç bir konuya ulaştım. Bu bilgiyi size aynen aktarıyorum: “ABD'nin nüfusu 350 milyon. Bu 350 milyon içinde Yahudi nüfusu 7 milyon civarında. Yani Amerikan vatandaşlarının sadece %2'si Yahudi’dir. Şimdi gelelim bu yüzde 2'lik Yahudi toplumunun süper güç Amerika Birleşik Devletleri içindeki rolüne ve konumuna. ABD'deki ileri gelen düşünürlerin ve entelektüellerin %45'i Yahudi’dir.
ABD'deki büyük üniversitelerdeki profesörlerin %30'u Yahudi’dir. ABD devlet kademelerinde bulunan üst düzey bürokratların %21'i Yahudi’dir. New York ve Washington gibi büyük şehirlerde bulunan hukuk firmalarının %40'ı Yahudi’dir.
Amerikan medyasında çalışan editör, gazeteci, yazı işleri müdürlerinin %26'sı Yahudi’dir.
Amerikan sinema ve film sanayiinde yönetmen, metin yazarı, yapımcı olarak çalışanların %56'sı Yahudi’dir. En zengin 400 Amerikalı milyarderin %23'ü yani 92 tanesi Yahudi’dir. Ve tüm dünyanın en teşkilatlı, en aktif, en zengin, en etkili lobisi ABD'li Yahudi Lobisidir. Yahudilerin ABD Başkanı dâhil etki edemeyecekleri hiç bir şahıs ya da kurum yoktur.” ABD’de Biden kabinesinde Dışişleri Bakanını John Blinken’ın da Yahudi olduğu düşünülürse, cevap yeterince açık sanırım.
Daha önce ki yazılarda değinmiştim. İsrail ve Mısır, Hamas'a silah sevkiyatını engellemek için Gazze sınırlarını sıkı bir şekilde kontrol altında tutuyor. Lakin Hamas militanları ve eylemciler ellerini ve kollarını sallayarak nasıl oluyor da İsrail sınırlarından içeri girip, eylem yapabiliyor? Aralanması gereken sır perdesi budur. Dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerinden biri olan, Hamas içerisinde ajanlarının varlığı da bilinen MOSSAD, bu konuda istihbarat almamış olabilir mi?
Mümkün görünmüyor!
İsrail, mücadeleyi düzenli ordusu ve paramiliter güçlerle sürdürürken, Hamas; terör hücreleri ve bireyler vasıtasıyla yürütüyor. Ve çoğu kez halkı İsrail’e karşı kışkırtarak kalkan olarak kullanıyor. İsrail gerek yüzölçümü gerekse nüfus olarak Arap devletlerinin yanında çok küçük görünmesine rağmen gerek askeri gerekse ekonomik açıdan güçlü bir devlettir. Ayrıca dünyanın en güçlü istihbarat örgütüne sahiptir.
Günümüzde İsrail, Siyonist emellerine ulaşmak için her yolu denemektedir. Bunun için hedef ülkelerdeki dini gurupları da kontrol altında tutmaktadır. Bazen İslami örgütlere sızmakta bazen de kendisi tarikat ve direniş örgütü kurdurarak amaçları doğrultusunda yönlendirmektedir. Koyu İslamcı görünen ve eylemlerde İsrail karşıtlığı ile tanınan birinin MOSSAD ajanı olmasına sakın şaşırmayın!
Tel Aviv İslam Üniversitesi… Size de garip gelmiyor mu? İsrail'in başkenti Tel Aviv'de 1956 yılında kurulmuş olan Tel Aviv İslam Üniversitesi'ni biliyor musunuz? “Bu üniversitede Kur'an, hadis, kelam, akait, Arapça, psikoloji, sosyoloji, tarih, coğrafya, gibi birçok alanda dersler okutulmaktadır. Öğrencileri Yahudi çocuklar arasından seçerler. Seçtikleri bu çocukları “Müslüman din adamı” olarak yetiştirip, mezun olabilmeleri için özel çaba harcamaktadırlar. Daha sonra mezun olan öğrenciler, Müslümanların arasına girip onlarla beraber İslami faaliyetlere girerek Müslümanlarla iletişim kurarlar.
Ve bu çocuklar; inanıp iman ettiğiniz dininizi, sizden iyi bilen, âlim bir şahsiyet olarak fetva aldığınız, arkasında namaza durduğunuz birileri olurlar. Hatta cemaat, tarikat kurup Müslümanlara önderlik ettikleri olmuştur. Çünkü bu üniversitede yetişen çocuklar, dünyanın her tarafındaki, nüfusu yoğun Müslüman ülkelere gönderilerek, buralarda faaliyet göstermelerine her türlü olanak sağlanmaktadır. Arkalarında maddi güç sağlayıcıları vardır.”
Görüldüğü gibi bazı tarikat ve cemaatler bizzat Yahudiler tarafından kurdurulmuş yapılardır.
Müslümanlar ne yapıyor? MOSSAD tarafından yetiştirmiş hocaların ya da tarikat şeyhlerinin peşinde İsrail'e lanet mitingleri düzenliyor. “Kahrolsun İsrail! Kahrolsun Siyonizm!” sloganları ile bir kaç beddua eder görünüyor.
40-50 yılda İsrail'in nereden nereye gelmiş olduğuna bir bakın! Bir de Müslümanların haline… MOSSAD, yeni ajanlar yetiştirip en can alıcı noktalarda önümüze imam diye çıkarırken, Müslümanlar slogandan öteye gidemiyor. Birçok İslam ülkesini de ABD ve İsrail kontrolünde liderlerin yönettiğini de unutmayın!
Acı gerçeğimiz budur.
Gelecek yazımızda “İsrail ile Filistin arasında temel sorunlar çözülmeden savaş durur mu? Filistin, Türkiye’nin dış politikasını neden desteklemiyor? Atatürk’ün Araplar ile ilgili öngörüleri gibi konuları ele alacağız.