*Bu ne yaman çelişkidir?

Dün Montrö boğazlar antlaşmasına vurgu yaparak Kanal İstanbul'un Montrö'yü tartışmalı hale getireceğini ifade eden emekli generallerin ayağına prangalar bağladınız cezalandırdınız.

Diğer taraftan boş durmadınız CIA planı Montrö'yü  tartışmaya açan çarpıtma yaklaşımlar içine girdiniz.

Bugün tümünüz sabah, akşam Montrö diyor Atatürk'ün ipine sarılıyorsunuz! Bu ne yaman çelişki?

Yetmedi bugün bir diğer taraftan Rant uğruna petrol zengini görgüsüz Araplara pazarladığınız Kanal İstanbul arazilerine kat iznini arttırdınız!

Sıfır öngörü, sonsuz rant hırsı ve günü birlik kararlar

Sıfır devlet adamlığı!

*ABD’nin silahlı gücü, NATO

ABD’nin silahlı gücü NATO demek Yugoslavya, Vietnam, Irak, Afganistan, Libya, Suriye, Mısır Türkiye vb ülkelerde katliamlar darbeler idamlar demektir.

NATO demek ülkelerde darbeler tezgahlamak demektir.

Türkiye, NATO’ya girdiği gün tam bağımsızlığını kaybetmiş ve Kuvayı Milliye yolundan ayrılmış ve karşı devrimci hareketler hız kazanmıştır.

NATO, finanse ettiği Neo Nazi türü ırkçı faşist gruplarla hedef ülkelerde kargaşa çıkartmak iktidarları devirmek ve operasyonlara zemin hazırlamak için vardır

NATO, küresel dünyanın ağababası ABD hegemonyasının kurulması için vardır

*Ne görüyorum?

Dünya hegemonyasını güçlendirmek ve rakiplerini saf dışı etmek isteyen ABD var.

Ve SSCB sonrası güç biriktirerek tekrar ayağa kalkan Rusya var. Çin, İran vb var.  

Dünya, eski dünya değil!

ABD'nin güdümünden çıkamayan AB ise artık kendi gücünü oluşturma peşinde.

TR ise kendini tüketmekle meşgul!

Orta çağcılar devlette daha çok güç olmakla meşgul.

En son rantiyeci betoncu beşlinin zeytinliklere çökme planı tekrar gündeme geldi.

Ancak bu ülke kendi çözümünü üretiyor

21. Yüzyıla girerken 1923 hedeflerinin ne kadar önemli olduğunu toplumun %70’ini temsil eden partiler bir araya gelerek gösterdiler. Sınırsız yetkili, sıfır sorumlu ve denetimsiz padişahlık rejiminin sakıncalarını yazıp çizdik ancak musibet nasihatten çok daha etkili oldu. Özetle dünya gemisi nereye gidiyorsa TR de o geminin içindedir.

*Siyasi partiler birer amaç değil araçtır.

Gün gelir imza atar, gün gelir karşı çıkar imzanızı geri alırsınız. Size yön veren kendi aklınızdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk İttihat ve terakki hareketinden gün gelmiş ayrılmış, gün gelmiş düzenlediği kurultaylardan sonra kurulmasını sağladığı TBMM çatısı altında Amerikan mandacıları, İngiliz himayecileri ve Halifeciler ile yola devam etmiştir.

Onun ne yapmak istediğini akıl sınırları yetmeyenler hiçbir zaman anlayamamıştır.

O hep en gelişmiş ve özgür aklının yolundan gitmiştir.

*Uygun mesafeyi dengelemek!

Soğuk bir günde bir grup kirpi ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar ve o çok sivri dikenlerini ellerinde olmadan birbirine batırırlar.

Hem ısınabilmek hem de dikenlerden korunmak için en uygun mesafeyi bulmak zorunda kalırlar.

Kirpiler ve insanlar kimse kimseyi değiştiremeyeceğine göre uygun mesafeyi dengelemek durumundalar

*Allah hepimize akıl fikir versin!

Kimimiz "Miraç Kandiliniz Mübarek olsun" diyor.

Kimimiz Kadir Gecesinden başka tüm geceler diğer gecelerden farksızdır Allah'ın tüm geceleri mübarektir diyor...

Madem öyledir, Allah akıl vermiş, Resul göndermiş ve rehber kitap göndermiş okuduğumuzu neden yanlış anlıyoruz?

Bunca çatışma tarikat cemaat nedendir?

Birbirini şirke girmekle suçlayan kendinden menkul ticarileşmiş dünyevileşmiş siyasileşmiş yapıların birbirini boğazlaması neden?

“Kuran’dan (Ali İmran 103) “Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalarda bölünüp parçalanmayın, Allah’ın üzerinizdeki nimeti hatırlayın.” derken Allah'ın ipi birbiriyle bağlantılı ayetler değil miydi?

Ayet dediğimiz ise kelimenin ne olduğuna baktığımızda yaratılmış her şeyin bir ayet olduğunu görmüyor muyduk?

Emevi uydurması “İslam’ın beş şartı” yerine gerçek beş şart Kur'an-ı Kerimin %95’inin adalet, liyakat, emniyet, maslahat meşveret olduğunu görmüyor muyduk?

Ve akla gelen sorular…

1.8 milyar nüfusa sahip İslam dünyasının dünya bilimine katkısı 5.5 milyon nüfuslu Finlandiya'nın neden gerisindedir?

Hani kutsal kitap ilk emir “oku” idi, 200 yerde “düşünün akıl edin” diyordu.

Hani “bilenle bilmeyen bir olur muydu?”

Hani dinde zorlama yoktu..

Hani “senin dinin sana benim dinim bana” ise sen kimsin ki bana inancımı soruyor kendini Allah yerine koyuyorsun?

Evet Allah akıl vermiş ise aklımızın yönetiminde zihnimizin ürettiği fikirlerimizin hür olması vicdanımızın hür olması rehber kitabımızın da işaret ettiği aklın bilimin sorgulamanın önemini neden unuttuk?

İslam 8. İle 13. Yy lar arasında “Beytül Hikme” dediğimiz dönemde (İslam'ın Altın çağı) Abbasi Halifesi 2. Memnun kurdurduğu çeviri çalışmaları ekibi daha sonra dünyanın kaderini etkileyecek tıp matematik fizik, felsefe astronomi vb alanında yazılmış yüzlerce kitap yüzlerce hem din adamı, hem de bilim adamını neden hiç aklımıza gelmez de devlete çökmeyi holdingleşmeyi hedeflemiş bedevi bozuntusu orta çağcıların çarpıtmaları öne çıkar...

Ancak kitap okuyup araştırıp okumak okuduğumuzu bildiğimizi sorgulamak yerine hap gibi verilmiş algı oluşturmaya yönelik çarpıtılmış bilgileri yutuyoruz... Allah akıl fikir versin ne diyelim?ü

*Diplomanın bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır!

"Diploma diploma” diye tutturdunuz; “alın size diploma"

şeklinde bir durum oluştu.

Onca üniversite açıldı.

Elektrik, doğalgaz, kira, maaş, nasıl ödeyecekler?

"Liseden mezun olan herkese kapımız açıktır" diyecekler.

ÖSYS gereksizdir. Zaten liyakatde gereksiz; mülakatla bizden olanları seçiyoruz”

Bir banka genel müdürlüğünde bir göreve atanan sahte diplomalı milli güreşçimizin suçu neydi de?

Şimdi ise parayı ödeyen sahte diploma yerine geçen gerçek ama “içi boş tost” gibi diplomasını alabilecek

Parasını ödemek kaydıyla isteyen istediği üniversiteye girebilsin çıkışta diplomasını alsın.  Hizmet budur!