EĞİTİMCİ GÖZÜYLE

Bir psikolog, bir eğitimci ve bir soru?

16 yıl öncesinde Mudanya’ya ilk geldiğim yıllarda idaresinde ve  rehberlik servisinde görev aldığım bir özel öğretim kurumunda psikolog ve aynı zamanda felsefeci olan arkadaşım felsefe derslerine girmekteydi.

O, Psikoloji-sosyoloji çift anadal programından mezun olduktan sonra fark dersleri vererek felsefe bölümünü de   tamamlamış halen hayatı sürekli öğrenmekle geçen bir insandı.

Hazırlanarak geldiğimiz son buluşmamızda konumuz, onun üzerine yeni çalışmaya başladığı ve benim master düzeyinde sertifika eğitimini aldığım NLP üzerineydi.

 “Psikoloji ve NLP” üzerine sohbetimiz iki saat kadar sürmüştü.

Kısaca, NLP Nedir?

NLP (Neuro Linguistic Programming) “Sinir Dili Programlaması” olarak tanımlanır. Kişisel beceri ve yeteneklerin ortaya çıkartılması, pekiştirilmesinde kullanılan NLP, algılama duygu, düşünce ve davranış süreçlerini bilinçli hale getiren ve geliştiren bir dizi yöntemler içerir.

NLP Eğitimi İçin İlgili Birkaç Kurum

(https://sfk.istanbul.edu.tr/nlp-sertifika-programi-canli-ders-e21.html)

(https://www.udemy.com/courses/search/?src=ukw&q=NLP+)

(http://www.nlpu.com/NLPU_WhatIsNLP.html)

Bugün ki Yazımın Esas Konusuna Gelirsek

Uygun zamanlarımızda buluştuğumuz mekan çoğunlukla denize nazır bir çay bahçesidir. Kendisi de hiç boş durmayan, servis yapan mekan sahibi Ahmet bey, buraya daha sık gelmemiz konusunda bize hep ısrar eder.

Özel bir görüşmemiz yoksa o güzel manzarası, harika çayı, kahvesi, titiz servisi ve Ahmet beyin bize uygun bir yer ayarlaması ile onun mekanını tercih ederiz. “Uygun yer” konuştuklarımızın başkaları tarafından çok da anlaşılamadığı bir yerdi.

 Ahmet beyin “hocam sizleri rahatsız ediyorum ama benim bir sorum var…” diye başlayan cümleleri kendini anlatma çabası onun klasiğidir. Ancak bu sefer konuyu bize getirmiş aklındaki soruyu “sizler birer eğitimcisiniz, ruh bilimcisiniz sizin iyi tarafınız neyin ne olduğunu bildiğinizden öyle kolay kolay bizim gibi duygu sorunları falan yaşamazsınız herhalde?” diyerek sormasıydı.

Psikolog olan arkadaşımın, mekan sahibi Ahmet beyin bu sorusuna cevap olarak ifade ettiklerini paylaşırsam:

“Mesleğimiz psikolog, öğretmen, idareci vb ne olursa olsun bizler hepimiz insanız. Ruhu olan, duyguları düşünceleri sosyal yönleri olan insanlarız. Bazen psikologlar, psikiyatristler, terapistler olarak bizlerde ruhsal çöküntüye girebiliriz. Korkar, öfkelenir ve üzülebiliriz.

 Bazen kaygı sorunları yaşarız; takıntılarımız oluşabilir. Sizin burada  çay, kahve servisi yaparken ve bu işletmeden sorumlu biri olarak bedensel, ruhsal zihinsel yorulduğunuz gibi bizde yorulabiliriz ve bıkabiliriz.

 Ve hayatımızın rengi grileşir. Heyecanlandıran ve güzel duygular yaşatan renkler kaybolur. Böyle zamanlarda yalnızlaşmak, geri çekilmek isteriz. Ruhumuzu rahatlatmak için dinlemeye ihtiyacımız olur. Tüm insanlar gibi bizimde geri çekilmeye, dinlenme, içe dönmeye ve yalnızlaşmaya ihtiyaç duyarız.

Ve nihayetinde ben de bir ruh bilimci olarak olumsuz koşullar karşısında etkilenmekte birçok psikolojik sorunlar yaşayabilmekteyim.

Her insan gibi bir kardiyoloğunda kalbi tekleyebilir. Tüm doktorlar uzmanı olduğu branşlarda ve diğer alanlarda sağlık sorunları yaşayabilir ve psikologlarda bir psikoloğa gidebilir.

Bir ruh bilimci olarak benimde gelecekle ilgili ve diğer konularda kaygı sorunlarım olabiliyor. Hangi meslek grubunda olursa olsun akademik kariyeri ve başarıları ne olursa olsun, tüm insanlar değersizlik duygusu yaşadığı dönemler olabilir.

Bende bazen hafif, bazen derin değersizlik duygusu yaşayabiliyorum. Boşluk duygusu yaşayabiliyorum.

Benim bir parçam olan tüm duygu durumlarımı işim gereği daha iyi tanıyorum.

Ve ben neden bu duyguları yaşadığımın da farkındayım. Çeşitli derinlikte yaşadığım ve farkına vardığım duygularımı yönetebiliyorum. Ama bazen de yönetmekte zorluk çekebiliyorum.

 O sıkıntılı anlarımda beni iyi hissettirecek bir şeylere ihtiyacım oluyor.

 Ve en önemlisi de bizlerde herkes gibi tükenmişlik sendromu yaşayabiliyoruz. Bir psikoloğun tükenmişlik duygusu yaşamasının mesleği ile hiçbir ilgisi de olmayabilir. Ve herkes hayatının farklı yaş dönemlerinde tükenmişlik duygusunu yaşayabilmektedir.

Her insan belki yılda birkaç kere tükenmişlik sendromu yaşayabilmektedir. Bu durumun farkında olan, kabul eden ve bu durumla yaşamayı öğrenen psikologlardan bahsedebiliriz.

 Yorgunluk tükenmişlik hiçbir şeyden zevk alamama durumu aslında dinlenmek gerektiğini haber veren bir alarmdır. Böyle zamanlarımızda geri çekilmek, içe dönmek, mağaramıza girmek çevreyle olan etkileşimi azaltmanın faydalı olduğunun bilincindeyiz. Bazen ise doğayla baş başa kalmak ya da yalnız seyahat etmek, uzun yolculuğa çıkmak isteyebiliriz.  

Yorulan, yaralanan tükenmişlik yaşayan insanlar tekrar ayağa kalkmak için 2-3 gün güç toplamaya ihtiyaçları olabiliyor. O tükenmişlik yaşadığım anlar mağarama çekilmezsen birkaç gün orada güç toplamazsam hayatımı sürdürmem zorlaşabiliyor.

Hayatın Fani Olduğunu Hatırlatan Memento Mori’yi Not Alalım!

Ve başka insanlar gibi elbette ki psikologlarda ölümü düşünür.

Ve günümüzden 2300 yıl öncesinde antik yunan felsefe akımı olan Stoizm felsefesi, hayatın gerçeklerine ve psikolojik sorunlara değinirken “hayatın fani olduğunun” yani memento mori kavramının altını önemle çizer ki, bu durum ölüm gerçeğini akıldan çıkarmayarak hem kendimizin hem zamanın, sevdiklerimizin ve dünyanın kıymetini daha iyi bilerek yaşamamızı önemser.

Yani Stoizm felsefesi, ölümün akıldan çıkartılmaması gerektiğinden bahseder. Aksi takdirde insanlar zamanın sonsuz olduğu yanılgısı içine düşerek zamanının önemini göremezler. Ayrıca zamanın sonsuz olduğu algısı, yapılması gerekenlerin ertelenmesine neden olabilir.  

Dünyanın fani olduğunu hep hatırlamamız sayesinde zamanın kıymetli olduğunun bilincine varırız.

Ve nihayetinde ben bir psikolog olarak “memento mori” yazısını notlarımın yer aldığı duvar tahtama “post it” olarak yapıştırdım. 

Durumu özetlersek

Psikologlar dahil herkes bedensel sorunlar yaşadığı gibi psikolojik sorunlarda yaşayabilir. Psikolojik sorunlar yaşandığında tekrar toparlanmamız için dinlenmeye, geri çekilmeye içe dönmeye, mağaramıza çekilmeye hakkımız ve ihtiyacımız vardır. Yaşayabileceğimiz psikolojik duygularımızla barışık olmak, farkına varmak, kabul etmek durumundayız” 

Yayın Tarihi
02.11.2021
Bu makale 1953 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!