"Keşke Yunan Galip Gelseydi" dedikleri savaşın 100. yıl dönümündeyiz. Adamların 26 Ağustos'u kutlama biçimleri bile bir garip.
Konuyu 1071’den alıyorlar ve orada kalıyor.
M. Kemal ve silah arkadaşlarını anmak onlara zulüm geliyor; ağızlarını yakıyor sanki!
Ama biliyoruz ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hem Alparslan'ın 1071’de hem de Fatih Sultan Mehmet'in 1453'de kazandıklarını tekrar geri alandır.
Ancak şunu da çok iyi bilmeliyiz ki hem Fatih Sultan Mehmet’e hem de Sultan Alpaslan’a göre çok daha zorlu koşullarda ve dünyanın en güçlü ordularına karşı yokluklar içinde 11 yıl süren savaşlarda “bitti tükendi” denilen bir ulusun dişiyle tırnağıyla tüm varlığını ortaya koyarak kalkıştığı bir kutsal isyanla dünyada ilk defa emperyalizmi alt etmesinden bahsediyoruz.
İngiliz komutan Hamilton, 1915 Çanakkale'de askerlerine "Türkleri yalnız İstanbul'dan değil, Anadolu'dan söküp atacaksınız" derken gerçek niyetin ne olduğu bellidir. Onların temel hedefi, Türklerden arındırılmış bir Anadolu’dur.
Aslında sömürgeciler bu niyetlerinden hiçbir zaman vazgeçmediler.
Nitekim kökü 1918 Wilson Prensiplerine dayanan teslimiyet anlaşması Mondros ve sonrasında Sevr antlaşmasının güncellenmiş hali olan B. Ortadoğu Projesinden vazgeçmiş değillerdir.
Günümüzde TC’ ibaresini birçok kurum ve kuruluşlardan çıkartan “Yeni Osmanlıcıların” Büyük Ortadoğu Projesinde görev almaları tesadüf değildir.
Çakma tarihçi K. Mısıroğlu şizofren raporu ile koruma altına alındığından rahatlıkla Atatürk’e küfredebilmiş ve
yaşarken “Amerika bizim amcamızın oğlu değildir. Biz onlara Büyük Orta Doğu Projesinde yardımcı olacağız, onlarda bize halifeliği geri getirmemize yardımcı olacaklar” sözleri bugün hala kayıtlardadır.
"Yunan ordusu halife ordusudur direnmeyin" yazan ve İngiliz uçaklarından atılan bildirileri kaleme alan “İngiliz severler derneği” üyesi işbirlikçi İskilipli Atıf’ın bu sözleri ve halifelik hedefleri bir tarafa Sevr ile tam sömürge ülke olmayı kabul etmiş uydu bir Türk devletinde insanların inancını yaşayabilmesi, aydınlanma süreci ve sanayileşme hamleleri hayal olacaktı.
Bu milleti Anadolu’dan sürmeyi planlamış işgalcilerin eline düşmüş olsaydık, asimilasyon dahil her türlü musibeti yaşatacakları kesindi.
Bugün her fırsatta Atatürk’e kin kusan ve “30 Ağustos bizim savaşımız değil ki” diyenler, sizler İngiliz severler derneği üyesi İskiliplinin torunlarısınız…
26 Ağustos 1922, Saat 4:30
Türk topçularının atışı ile başlayan büyük taarruz
Anadolu'da yakılan isyan ateşinin sadece Türklere değil, çoğunluğu Müslüman tüm mazlum uluslar içinde kurtuluşun başlangıcı olmuştur.
Bu kutsal isyan mazlumlara cesaret veren bir işaret fişeği olmuştur.
Milli mücadele zaferi, emperyalizme karşı tüm dünyada isyan bayraklarının açılmasının miladı olmuştur.
Zaferle biten savaş sonrasında laik, demokratik ve çağdaş bir cumhuriyet hedefine uygun devrimler yapılmasıyla Milli Mücadele bir anlam kazanır.
Son olarak şunu da ifade edelim ki, emperyalizmi kutsal isyanla dize getirmiş asil bir milletin yazdığı tarihin, değiştirilmesinin çok da kolay olmadığı son yıllarda daha net görüşmüştür.