Ünlü Psikiyatrist Prof. Dr. Recep Doksat’a genç bir kız telefon eder, “hocam intihar etmek istiyorum. Ruh halim çok kötü. Artık bu durumdan kurtulmak istiyorum. Bu son konuşmam olarak” der. Doksat genç kızı yarım saat dinler, kendisi ile konuşur ve ona bu kararını yeniden gözden geçirmesini söyler.
Yaklaşık bir saat sonra genç kız intihar etmekten vazgeçer. Ruh hali değişmiştir. Daha sonra Doksat genç kıza muayenehanesine gelmesini teklif eder. Genç kız teklifi kabul eder ve hocayla yüz yüze görüşür. Bu görüşmede “benim hangi sözüm seni intihardan vazgeçirdi?” diye sorar.
Genç kızın cevabı ilginçtir “Hocam, doğrusu dediklerinizden dolayı intihardan vazgeçmiş değilim.
Bu dünyada benimle yarım saat konuşabilecek ve yarım saat beni dinleyebilecek insanların var olduğu beni düşündürdü. Yarım saat beni dinlediniz ve bana değerli olduğumu hissettirdiniz. Değerli bir insan olduğumu hissettiğim için intihardan vaz geçtim.”
30 Yıllık Eşimi İlk Defa Tam Olarak Anladım!
Eşini İlk defa söz kesmeden dinleyen Ahmet Bey.
Mudanya’ya gelişimin ilk yıllarında tesadüfen karşılaştığım bir arkadaşımdı. “Hocam sizin yazılarınızı okuyorum; bazı yazılarınız bana çok uyuyor ancak evlilik yaşamım oldukça sorunlu gidiyor…”
Ben “uygun olduğumuz bir gün eşinizin de bu sohbetimize dahil olmasının faydası olacağına inanıyorum…” sözümden sonra Ahmet bey “hocam bizim için çok iyi olur ilk fırsatta sizi arayacağım.” der.
Ve bir hafta sonra denize karşı bir açık hava kahvesinin en sakin, gözlerden ırak bir köşesindeyiz. Tanışma faslından sonra öncelikle kadının konuşmasını ve bu süreçte eşinin konuya hiç girmeden, sabırla ve sakince bizi dinlemesini özellikle rica ediyorum.
Ve kadın eline geçirdiği bir fırsatı en iyi şekilde kullanma isteğindeydi. Büyük bir motivasyonla yıllardır içinde biriktirdiklerini bir solukta tam olarak anlatabilme çabası içerisine girmişti.
Ancak Ahmet bey, eşinin konuşmalarına çok tepkili ve sık sık agresif tavırlar, öfkeli ve yüksek sesle bağırıp çağırmaya başlamıştı. Ve ben onu biraz sert bir şekilde uyardım. Ahmet beye hitaben, eşi ne söylerse söylesin sessizce dinlemesini aksi takdirde görüşmeyi bitireceğimi ifade ettim.
Onunla 40 yıl önce Askerlik dönemimizde tanışmıştık. Birbirimize değer vermekte ve güven duymaktaydık.
O “tamam hocam özür dilerim kesinlikle artık söz kesmeyeceğim, sadece dinleyeceğim ve benimde cevabım olacak; aynı şekilde dinlemesini istiyorum” dedi.
Ve eşi Ahmet beyin bu isteğini kabul etti “bende seni söz kesmeden sabırla dinleyeceğim ne dersen de” diyen kadın da konuşmasının kesintiye uğratılmamasını şart koştu.
Ve artık sözelde olsa bir anlaşma sağlanmıştı.
Kadın konuştukça, adam agresifleşeceği yerde, gittikçe daha uysallaştığı ve sona doğru bakışlarının yere kaydığı sanki bir pişmanlık içindeymiş gibi bir tavır içine girmekte olduğunu gözlemledim.
Kadının konuşmanın ilk 10 dakikasından sonra adamın yukarı doğru olan bakışları, önce uzağa ve sonrası ise yere yönelmişti.
Elleri ensesine gitmiş kaşınma ile iç sıkıntısını açığa vuruyordu. Evet kadın, eşinin bu sakinleşmiş ve düşünceli haline hiç şahit olmadığı ve bu değişime hayretle baktığını gördüm.
Ve ne anladığımı ortaya koyan yorumsuz özetlemelerim, durumu netleştirmeye yönelik kısa sorularım oldu. Dikkatle dinlemiş olmam, önemli gördüğüm bazı cümleleri not almam, kadını daha da çok anlatmaya motive etmişti.
Sonrasında adam konuştu ancak biraz dağınık ve kararsızdı. Cümleleri odağını kaybetmişti. İlk baştaki o agresif tutumdan eser kalmamış, görüşmeyi bitirmek ister gibiydi.
Onu daha çok konuşturmak istesem de “hocam şu an biraz yorgunum en kısa zamanda tekrar görüşelim” derken ayağa kalkmıştı bile!
Ve “tekrar bir hafta sonra görüşme olabilir” diyerek ayrıldılar. Ve sonrası günlerde tekrar buluştuk. Kadının yüzü gülüyordu rahatlamıştı. Görüşme sonrası bir hafta süresinde geçen zamanda ne düşünmüş, ne hissetmiştiler ve neler değişmişti.
Onlar anlattılar, ben dinledim. Aslında onlar bildiklerini düşündüklerini konu anlattıkça zihinlerinde daha da netleştiriyor daha sağlıklı düşünmeye başlıyorlardı.
Bir ay sonra yine aynı kafede Ahmet beyle çaylarımızı içiyoruz o son derece rahat ve neşeliydi, “hocam 30 yıllık eşimi ilk defa 30 dakika dinlemem sayesinde tam olarak anlamaya başladım.
Gördüm ki dominant karakterimle eşimi hep baskılamış susturmuşum, onu anlamasına hiçbir zaman dinlemeye gerek görmemiş, ön yargılarımla hareket etmiştim.
Eşim son derece uysal bir kadın olmasına rağmen evlendikten sonra özellikle son yıllarımızda artık karşılıklı konuşmanın yerini bağrışma almış, birbirimizi bir dakika bile dinlemeye tahammülümüz kalmamıştı.
Siz, bize dinlemeyi öğrettiniz. Sırf bizim için köşenizde etkin dinleme konusunda sıralı yazılarınız oldu.
Şu an artık bağrışarak değil, konuşarak ve anlamasına dinleyerek, sizin dediğiniz gibi “halden anlayarak sohbet içinde kalmayı” öğrendik.
Anlaşamasak da birbirimizi anlamanın önemini kavradık. Anlatmanın, anlaşılmanın, ön yargısız bir şekilde anlamasına dinlemeyi öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz.”