Epigenetik, 2000’li yıllardan sonra gündeme gelen, genetik olmayan kalıtsallıktır Epigenetik mekanizmalar aracılığıyla ebeveynler yaşadıkları çevrenin etkilerini çocuklarına ve hatta birkaç kuşak sonraki torunlarına dahi aktarabildikleri tespit edilmiştir. Bu yeni kalıtım özelliği evrim teorisinin anlaşılmasına katkı sağlar.
Ör: Zürafaların sürekli daha da üst yapraklara uzanma çabasının organizma üzerindeki etkisinin sonraki nesillere aktarılmasıyla zürafaların binlerce yılda boylarının nasıl uzayabildiğini açıklar. Bu örnekte akla gelen “boynuz kulağı geçer.” sözüdür.
Anne, baba epigenetiğinden dolayı roman çocuklarının müziğe ve dansa yatkınlığı yanında, dünyada kişi başına en çok kitap okuyan toplumların aynı zamanda patentli buluşlara en çok imza atanlar olması tesadüf değildir.
İnsanlar kendi atalarının biyolojik ve kültürel mirasın ürünüdürler. Entelektüel, araştıran ve özgür akılla sorgulayan aydın bir babanın beyin gelişmişliğini çocuk epigenetik olarak devralır.
Özgür düşüncenin baskılandığı toplumların çocukları patentli buluş yapmaları zorlaşırken, özgür düşünceyi, okumayı, araştırmayı, sanatı, bilimi, sporu teşvik eden toplumların çocuklarına göre çok daha dezavantajlı duruma düşüyorlar.
Bilimsel düşünmeyi derinleştirenler veya dinsel düşünmeyi derinleştirenler ya da sanatsal çalışmalara yoğunlaşanlar bu özelliklerini kalıtsal olarak yeni nesle devrederler.
Resim, müzik ve beden eğitimi bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişim sağlayan en önemli derslerdir.
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” “Bir millet ki, resim yapmaz, heykel yapmaz, tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki, o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur” ve “hayatta en hakiki mürşit, bilimdir; fendir.” diyen Atatürk aynı zamanda en çok kitap okuyan ve sanata, bilime, spora en fazla değer veren matematik zekası yüksek bir devlet adamıdır.
Einstein, Fatih Sultan Mehmet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve benzeri en başarılı insanların hayatını incelersek görürüz ki onların sanata, bilime, felsefeye ve spora olan yatkınlığı ve ilgisi çok fazladır. Bugün toplumumuz her türlü zorlayıcı yaklaşımlara maruz da kalsa, yine de dünya çapında akademisyenler, sanatçılar, sporcular yetişmeye devam ediyorsa bunun en temel nedeni Atatürk etkisiyle toplumsal gelişmişliğin ve epigenetik özelliklerin nesilden, nesle aktarılmasıdır.
Epigenetik Etki ve Aksekili Epigenetiği
Epigenetik ve Kültür etkileşiminden bahsederken doğum yerim olan Antalya/Akseki ilçesinin hakim kültürünü örnek vereceğim ki okurlarımda kendi yörelerini benzer bakışla değerlendirebilirler. Akseki ilçesinin bin yıllı aşan bir geçmişi vardır ve Toros dağlarının zirvesinde yer alır ve Yörük Türkmen etnik kökene sahiptir.
Atatürk’ün kökleri, Kocacık yörüklerinin Makedonya Üsküp’e 144 km uzaklıkta yer alan Kocacık Köyüne göç ettirilmeden önceki köyü Karaman Taşkale köyü ve Akseki aynı paralelde yer alır. Yörük Türkmen kültüründe Kadın ve erkek hayatın her alanında birliktedir. Tabiatın zorlu koşulları, dağ yolları onları çalışkan ve üretken olmaya zorlamıştır.
Osmanlı bürokrasisinde görev almış birçok Mısır El Ehzer Üniversitesi mezunu vardır. Osmanlı döneminde “Yüksek Ulemalar Diyarı” olarak anılan Akseki’den Osmanlı Döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de tarihe damga vuran birçok insan çıkmıştır. Ord. Prof. İlahiyatçı ve Atatürk dönemi Diyanet İşleri Bakanı Ahmet Hamdi Akseki, Astronomi bilim adamı Prof Dr. M. Fatih Gökmen, Atatürk’ün en güvendiği hazineyi emanet ettiği din alimi ve siyasetçi El Ehzer mezunu Prof. Dr. Rasih Kaplan ve cumhuriyet dönemi fırsatlarının da etkisiyle Bursa Aroma Fab. sahibi, İstanbul ve Konya’da birçok işletme sahibi işadamı ve sanayici Ömer Duruk gibi birçok zeki, çalışkan, üretken yurt çapında, dünya çapında başarılı iş adamı, sanayici, bilim adamı, sanatçı, bürokrat ve siyasetçi yetişmiştir.
Aksekili Futbolcu Turgay (Tukay) Şeren, Siyasetçi Osman Yüksel Serden Geçti, Sanatçı Güriz Sururi, Sezer Cumhur Özel, modacı Zeki Triko sahibi Zeki Başeskioğlu ve yüzlerce Aksekili başarılı akademisyen, sanatçı, siyasetçi, bürokrat, general Cumhuriyet dönemi eşitlikçi politikaları sayesinde yetişmişlerdir.
Cumhuriyet döneminde “Ticaretin Başkenti” ilan edilen Akseki kültüründe yetişen iş adamları ve sanayicilerimizden bahsedebiliriz. Ve Ticaretin geliştirdiği “ticari zeka” demek olan matematiksel zeka, sosyal zeka, pratik zeka yanında çalışkanlığın ve müteşebbis yönün etkisinden de bahsedebiliriz. Vehbi Koç gibi ilkokul mezunu ama başarılı bir iş insanı ve sanayici olabilmiş çoğu insanımızın çocukları hangi mesleği seçerlerse seçsinler ortalama üstü başarı sergilediklerini hep gözlemleriz. Baba, bir iş adamı ve sanayici olsa da evlatlarından birisi iş adamı, sanayici olabilirken, diğeri ya da diğerleri farklı mesleklerde birçok başarılara imza atabilmişlerdir.
Aksekilinin miras epigenetiğinde çalışmak vardır, liyakat vardır; gelişmiş sınır ve sorumluluk bilinci, akla ve vicdana dayalı iç denetim vardır.
İşin kolayına kaçmak, avantaya yönelmek yoktur; hak ederek başarılı olmayı yücelten yön vardır. Para, makam, mevki sanki bir amaçmış gibi görünse de aslında temel amaç, başarılı olmaktır; batılı bu durumu “başarı ihtiyacı” (Need for Achievement) olarak tanımlar.
davranışlar ve pratik uygulamalar zeka ile ilgilidir; stratejik planlar ise akılla ilgilidir. Kısa dönemli taktik davranışlar uzun dönemli hedeflere uygun olmasının yani stratejinin gereği geliştirilen zekice taktiklerin bir anlamı vardır. Aksi durumda denetim odaklı korku kültüründe yetişenlerin stratejiden mahrum taktik davranışları için “şark kurnazı” tanımı getirebiliriz. Aksekili zekidir ama şark kurnazı değildir; onun stratejik akla hizmet eden zekice davranışlarından bahsedebiliriz.
Baba, bir iş adamı ve sanayici olsa da evlatlarından birisi iş adamı, sanayici olabilirken, diğeri ya da diğerleri farklı mesleklerde ülke çapında, dünya çapında başarılara imza atabilmektedirler. Aksekilinin miras epigenetiğinde çalışmak vardır, liyakat vardır; gelişmiş sınır ve sorumluluk bilinci, akla ve vicdana dayalı iç denetim vardır
"Arkadaşlar gidip Toros Dağlarına bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet bizi asla yenemez" diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Akseki insanı çok sever. Çanakkale’de üstün başarı gösteren 57. Piyade alayı çoğunluk Yörük Türkmenlerden seçilmiştir. Gerek Çanakkale, gerekse Kurtuluş Savaşında Akseki ve yöresi nüfusuna oranla 2900 civarı insanla “en çok şehit ve yaralı veren yöre” unvanını almıştır.