EĞİTİMCİ GÖZÜYLE

Kritik soru...

...biyoloji ve psikoloji

Öğrencilik yıllarımız ve ODTÜ 2.Yurt 302’nolu odamızda mimarlık, mühendislik, psikoloji, eğitim(pdr) ve biyoloji bölümlerine devam eden öğrencilerdik. 
Kırk yılda geçse halen bir biyolog, bir psikolog ve eğitimci(pdr)  bir araya gelince her seferinde farklı olabilen biyoloji, psikoloji ve eğitim en temel konularımız ve sorularımız olmaya devam ediyor.
Bu Sefer Kritik Sorumuz Neydi?
3.5 milyar yıllık geçmişi olan canlılar dünyası ve 200 bin yıldır devam eden homo Sapiens’ten bugüne, şikayet edilen birçok hastalık doğal seçilime* rağmen neden yok olmadı?  Çünkü birçok olumsuz hastalığın yok olmadan devam etmekte olduğunu gözlemliyoruz. 
Bu Kritik Sorumuzun Cevabını Araştırmalar Veriyor.
Öğrencilik döneminde odamızı bir yıl kadar paylaştığımız ve son derece başarılı ve çalışkan bir mimar arkadaşımızın hafif derecede şizofreni olduğunu yıllar sonra öğrenebildik.  Ve o arkadaşımızın şu an Amerika’da devam eden mimarlık hayatında oldukça başarılı olduğunu da öğreniyoruz. 
Nedeni tam olarak bilinemeyen ve en hafifinden en ağırına kadar çok geniş bir spektrumu olabilen şizofren hastalığı insanlık tarihi kadar eskiydi.  Şizofrenler gerçekle, hayali ayırt etme güçlükleri yaşayabiliyorlar. Şizofren hastaları soyut olanı somut olarak görüyorlardı.
Onca ağır vakalar yanında hafif şizofren olanları çoğunluk sanatçı, yaratıcı insanlarda olabileceğidir. Hayal gücü yüksek olanlar, mimarlar, heykeltıraşlar, sanatçılar çoğunluğu belli belirsiz en hafifinden şizofren olabildiğini, hayalinde olanı gerçek gibi algıladıkları gerçeği vardır. 
Ancak “doğuştan yetenekli” dediklerimize “doğuştan hastalıklı” dememek dileğiyle.
Ya otistikler olmasaydı patentli buluşlar olur muydu?
Tıpkı şizofrenler gibi otistiklerinde dereceleri var. Hayatını oldukça normal devam ettirebilenler olduğu gibi dış dünya ile hiç iletişim kuramayanlar da var. Oldukça geniş bir alanı ilgilendirdiğinden bu durum otizm spektrum bozuklukları diye tanımlanıyor. 
Otistik bir kişinin en önemli özelliğinden biri de bir noktaya bir konuya bir probleme takıntılı bir şekilde uzun süre konsantre olabilmesidir.
Bilimsel keşifler, filozoflar, edebi eserleri üretenlerin takıntılı yönleri öne çıkar. Bir an için otizmin tamamen yok olduğunu düşünürsek, o derin çalışanların, kendilerini bir konuya odağını dağıtmadan adayanları görmemiz mümkün olmayacaktı.  
Kadın ve Erkek Beyni Aynı Değil!
Mantığın, muhakemenin ve matematiksel düşünmenin gerçekleştiği beynin sol kısmı kadınlara göre erkeklerde daha güçlüdür. Bu anlamda erkek beyni için “pre otistik beyin” diye tanımlanır. 
Üniversitelerin matematik, fizik ve mühendislik bölümlerinde çoğunlukla erkek öğrenciler vardır.  Psikoloji, mimarlık, dil bilimleri, hemşirelik vb bölümlerine devam edenler çoğunlukla sezgileri, hayalleri, iletişim becerileri, konuşma ve organizasyon yetenekleri, duygusal zekaları daha yüksek olabilen sağ beyni güçlü kız öğrenciler vardır. 
Biyolojik evrim, psikolojiyi belirledi
“Erkekler avcı toplayıcı dönem ve öncesinden itibaren on binlerce yıl hep avlandılar, av olmamaya çalıştılar, savaştılar, yol ve yön hesabı yaptılar. Zamanla gelişen tarım ve kent toplumlarında yöneten oldular; ticaret, sanat, felsefe ve siyaset ile uğraşan oldular. Erkekler daha az konuşan, daha çok planlayan, icat eden oldular. ”
Kadınlar yetiştirdikleri çocuklarının en ufak ses ve davranış değişikliğinin anlamını öğrendiler. Halden anlayan yönleri daha çok gelişti. Sevgi ve fedakarlık demek olan şefkat hormonları, sesleri, sözleri ve beden dillerini uyumlu hale getirmeleri, o ağır bitmeyen ev işleri onların organizasyon yeteneğini arttırdı.
Narsistik yön olmazsa olmaz!
1…..2….3      4….5….6     7……8        9……10
Narsistik yönü sıfır (0)  ile on (10) arasında derecelendirirsek.
1-3 arası doz narsistik yön, özgüveni olmayan, depresif olmaya yatkın, sosyal yönü zayıf kişiler.
4-6 arası doz, narsistik yönün en sağlıklı dozuydu.
9-10 arası dozda narsistik yön “ben ve diğerleri” diyen empati özürlü, beğenilme ve özel hissetme bağımlısı olan, empati sorunlu, kısmen gerçeklik duygusunu kaybetmiş olanlardır.
7-8 arası narsistik dozda yer alanlar, gerçeklik duygusunu kaybetmemiş, yüksek derecede özgüvene sahip, cesurca inisiyatif alanlar, öne geçenler, parlak zekaya sahip olan, sahneye çıkanlar onlar lider ruhlulardır. 
Daha detaylı bilgi için bu sayfada 28.06.2021, 04.7.2021 tarihli  “Sağlıklı narsisizm” başlıklı makalem yayınlanmıştır.
Birçok alanda oluşan kritik sorunların cevabını bulmak için evrimsel ve bütüncül bakış açısı gerekiyordu…
Oldukça duygusal alıngan hassas bir kişiliğe sahip kişiler için düşük dozda olsa da psikopati yön onları koruyacaktır.
Otizm gibi şizofreni gibi narsisizm gibi hatta depresyonun uygun dozunun faydalı yönlerinin olabileceğini görüyoruz. 
Bu bir evrimsel bakıştır. 
Evrimsel bakış ile biyoloji ve psikoloji ilminin anlaşılmasının yanında tıp, psikoloji, biyoloji, ekonomi sosyoloji vb birçok disiplinin birbiriyle olan ilgisinin anlaşılmadan bütüncül bir bakış açısı olmadan konuların derinine inmek mümkün değildi. Edinilmiş alan bilgilerinin hayatın diğer alanlarıyla olan ilgilerini kurabilmek önemliydi. Sadece alan bilgileriyle yol almak mümkün değildi.
“Ancak ne yazık ki şu an eğitim sistemimizde yetişen öğrencilerimiz sadece mesleğinde “uzmanlar” yetişirken, daha ilkokuldan beri tüm derslerin birbiri ile olan ilgisini kuramamaktadırlar.  
Ör: Biyolojinin psikolojiyle, tarihin coğrafya ile ve tüm derslerin birbiriyle olan ilgisinin kurulduğu sistemde yetişen öğrencilerin neden-sonuç ilişkisini daha iyi kurabildiği gözlemlenir. 
Sadece kendi konusuna yoğunlaşan ve kritik sorular karşısında zorlanan “uzmanlarımız” çareyi ABD, AB ve İngiltere kaynaklı yayın organlarında, yayınlanmış bilgilerde arıyorlar.
O yayınlanmış makalelerde yer alan bilgilerin bilimsel ve deneysel yöntemlerle elde edilenleri tutarlı olmaktadır.
Ancak özellikle on binyıl ve daha öncesine ait kısıtlı verilerin olduğu alanlarda devreye giren yorumlara ait makaleler zamanla değişebilmektedir.
O dergilere kabul edilmiş bazı makalelerin zamanla değiştiğini takip etmeden doğru kabul ederek tez hazırlayan akademisyenlerimizden de bahsedebiliriz. 
*Doğal Seçilim Nedir? 
Evrim teorisinin de önemli bir halkası olan doğal seçim hipotezine göre doğada, yalnızca güçlü olan hayatta kalır. Diğer zayıf türler ise canlılığın devamlılığı için yok olurlar. Bu seçilim, evrimin dört aşamasında da ortaya çıkabilir.  Doğal seleksiyondaki ilk aşamaya mutasyon denir. Mutasyon evresini başarıyla tamamlayan canlılar yeni bir formda yaşamlarını sürdürür. Diğerleri ise elenir.
 
 

Yayın Tarihi
06.07.2022
Bu makale 535 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!